Louvenia Dorrell Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek İsim : Yağmur. Mesaj Sayısı : 204 Kayıt tarihi : 24/01/10 Lakap : Lora
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (95/100) Patronus: Kuğu
| Konu: Köşedeki Masa Çarş. Ağus. 04, 2010 7:30 pm | |
| Kulaklarını sağır edercesine çalan müzik yüzünden duyma kabileyetini kaybedeceğinden emindi. Alt kattan deli gibi gelen müzik sesi yüzünden söylediklerinin hiç biri duyulmuyordu. Felicia'a doğru eğilip konuştu: "Holly ile buluşacak olmasam gidip alttaki şapşalı öldürürdüm. Ama bugün Azkaban'a yollanmak istemiyorum." Felicia yüzünü buruşturdu, zaten kırışık olan yüzü iyice kırışmıştı. Tamam, 67 yaşındaki bir cadının bile kusursuz olmasını bekleyemezsiniz zaten. Felicia doğduğundan beri hep yanındaydı. Fazla meşgul bir aileye sahip olunca böyle olurdu işte, başlarından atmak için bir bakıcı bulup suratlarına bile bakmazlardı. Ailesinin bu huyundan nefret ederdi her zaman, hatta çoğu zaman onlardan da nefret ederdi ama bir gün onlarında öleceğini hiç aklına getirmezdi. Bilirsiniz işte o da herkes gibi, her zaman mükemmel bir aile olarak kalacaklarını düşünürdü. Sonra noldu? Her şey bir anda değişti. İki kelime sayesinde. Ağzına almak istemeyeceği ve lanet seherbazların söylediği o iki lanet kelime sayesinde ölmüştü ailesi. Şu andaysa ailesinden kalma bir malikanede yaşıyordu, Felicia o Hogwarts'a gittiği zaman bile burada kalıyordu, aslında 7 yaşında geldiğinde evden ayrılacaktı ama Claudia buna izin vermemişti. Evin bir bakıma yöneticisiydi F. 'Alt kattaki şapşal' ise kuzeniydi. Sean ara sıra İtalyadan onları ziyarete gelirdi. Durmstrang'ta okuyordu ve bundan gayette memnundu. Ona göre en kusursuz okul orasıydı. Kimin umurunda. Üzerine giyindiği cübbeye bir kez daha göz gezdirdi Claudia. Ravenclaw'lu olduğunu vurgularcasına bir lacivertti cübbe. Felicia'nın ona en çok yakıştırdığı renk diye giyinmişti aslında. Felicia'nın yüzündeki gülümsemeden onayladığını anladı, gitme zamanı gelmişti. Merdivenleri üçer beşer inerken elleriyle kulaklarını tıkamıştı. O merdivenlerden inerken bir yandan etrafı düzelten bir yandan da ona bakan ev cinine bakarak yüzünü buruşturdu. Doğduğundan beri cin sürekli aynı kıyafeti giyiniyordu. Yıllar geçtikçe daha da yaşlanmış ve huysuzlaşmıştı. Sean'ın sesini salondan duyduğundaysa çıkmak üzereydi. "Hey söylesene, Hogwarts'ta size görgü kurallarını öğretmediler mi? Merdivelerden biraz daha hızlı inseydin başımıza yıkacaktın." Kapıyı tüm gücüyle kapatırken kendine kendine homurdanıyordu. "Kendini beğenmiş domuzcuk." ~ Karanlık bütün Hogmeade'i ele geçirmişti. Sadece bazı binaların ışıkları sayesinde aydınlanıyordu etraf. Bir de ayın ışığı vardı tabii. Gecenin bu saatinde ne yapıyor bu dercesine bakıyordu yoldan geçenler. İnsanların ne dediğini umursamayan bir yapıya sahipti C. Bu yüzden belki de bu kadar rahattı. Adımlarını hızlandırıp yürümeye devam etti, birkaç dakika sonraysa tanıdık bir yerin önünde durmuştu. Ay ışığının aydınlattığı eski tabeladaki isim zar zor okunuyordu. Ama Claudia burayı bildiğinden onun açısından bir sorun yoktu. Kapıyı olabildiğince yavaş açtı, dikkat çekmek şu anda istediği en son şeydi. Bilinmek, duyulmak, görülmek... Hiç birini istemiyordu şu anda. Sadece en yakın arkadaşlarından birisiyle doyasıya zaman geçirip aklındaki bütün soruları atmak istiyordu. Etrafa göz gezdirdi, aradığı kişiyi bulamadığından yüzünü buruşturdu. En ıssız köşeye yerleştiğinde başında dikilen genç büyücüyü farketti. Gözlerinin altı şişmiş, kum rengi saçları dağılmıştı. Esnememek için kendisini zor tuttuğu belliydi. "Daha sonra." Diye mırıldandı. Holly'i beklemeyi tercih etmişti. Parmaklarıyla masada ritim tutmaya başladı. En yakın arkadaşlarından birisiydi Holly. Neredeyse 4 yıldır arkadaşlardı, Lucy'nin en güvendiği kişilerden birisiydi. Herşeyini paylaşabileceği, yanında rahat olabileceği. 4 yıl boyunca görüşmedikleri bir gün bile yoktu, bu yılsa daha çok kütüphanede görüşecek gibilerdi. Lanet olasıca sınavlar yüzünden... SBD? Düşünmediği konulardan birisi daha... Asla sınavlar yaklaştı diye kafa patlatan birisi olmadığında olsa gerek SBD sınavlarını hiç düşünmemişti. Sıradan Büyücülük Düzeyi. Gereksiz bir sınav daha... Daha FYBS vardı bir de tabii. Kaşlarını çatarak düşünmeye devam etti. Tamam, her ne kadar mezun olmak istemese de en sonunda Hogwarts'tan ayrılmak zorundaydı. İstediği mesleği çoktan belirlemişti: Profesörlük. Ona en uygun meslek buydu, kendisini başka konumda düşünmek istediğinden emin değildi. | |
|
Desire Belcourt Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek İsim : Liena Mesaj Sayısı : 148 Kayıt tarihi : 25/10/09 Yaş : 29 Lakap : Dee the Bee
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus: Tek Boynuz
| Konu: Geri: Köşedeki Masa Çarş. Ağus. 11, 2010 4:45 am | |
| Müzik çalarının sesini sonuna kadar açmıştı kız. Saatlerdir odasında uzanmış yüksek tavanı seyrediyordu… Sıkılmıştı. Claudia’yla buluşacaktı bugün. Bu konuda kesinlikle iyi hissediyordu. Babasından ve evde yaşayan diğer parazitlerden uzaklaşmak iyi gelecekti. Yatağın ucunda neredeyse düşecek olan telefonuna uzandı. Bir süre onunla oyalandı, boğucu havadan ve tekdüzelikten çığlık atacak duruma geldiğinde ise kulağındaki kulaklıkları hızla çekti ve aşağıya, babasının çalışma odasına indi. “Hey…” dedi öksürmemeye çalışarak… Adamın içtiği puronun boğucu dumanı etrafı kaplamıştı. Elindekinin kaçıncı olduğunu sormak istedi ama daha sonra vazgeçti. “Selam tatlım.” Adamın masasına birkaç adım daha yaklaştı kız. Babasının basit bir el hareketiyle otur demesinin ardından çalışma masasının önündeki iki deri koltuktan birine çöktü. “Nasıl gidiyor?” “Gayet iyi baba…” İç çekti. Adamın meşguliyetinin farkındaydı… Zaten önündeki tomarla kâğıt bu gerçeği gözüne sokuyor gibiydi. “Üç Süpürge'ye gidiyorum...” “Oh harika… Kiminle?” “Claud ve ben.” Eline aldığı bir kalemle oynuyordu şimdi. Ne babası nede kendi konuşmaya hevesli sayılmazdı aslında. Yinede haber vermeden çıkmayı sevmezdi kız bu yüzden buraya gelmek zorunda hissetmişti kendini... “Um… Giyinmem gerek.” “Evet tamam… Görüşürüz tatlım.” Kapıya doğru ilerledi ve gülümsedi, kapıyı açmadan önce adama döndü ve mırıldandı, “Görüşürüz...” ~ Odasına girdiğinde duraksamadan dev gardırobuna doğru ilerledi. Eline kolsuz bir gömlek ve yeşil bir mini etek aldı. Kıyafetleri yatağa fırlatıp banyoya girdi. Saçlarını düzeltmesi gerekecekti. Yarım saat sonra hazırdı. Aynanın karşısına geçti. Bej gömleğinin düğmeleri hizasındaki gösterişli fırfırları düzelti ve kendinden emin bir şekilde gülümsedi. Annesinin her zaman elinden çıkartmadığı ipek eldivenlerden takmıştı oda. Eldivenlerde gömleğinin rengindeydi ve bileğine üstüne bile çıkmıyordu. Cüppesini de üzerine geçirdikten hemen sonra sevimli köpeğinin yanına döndü. “Ne diyorsun Cherry? Mükemmel öyle değil mi?” ~ Hogmeade'in karanlık sokaklarında ilerlerken kendi çapında mırıldanıyordu. Ağzına belli bir melodi takılmıştı ve neye ait olduğunu bir türlü hatırlayamıyordu. Parmağına doladığı bir tutam saçıyla oynayarak yürüyordu kız. Normalde yürümekten nefret ederdi… Fakat biraz değişikliğin iyi geleceğini düşünüyordu. Üç Süpürge’nin karanlıkta belirginliğini kaybetmiş tabelası zor zar seçiliyordu. Kız hanın kapısından geçtiğinde arkadaşını aradı gözleri. Kızı fark etmesi zor olmuştu. Köşede oturmuş ve düşüncelere dalmıştı. Yavaşça yanına yaklaştı ve karşısında yerini almadan önce şarkı söylermişçesine “Claud!” dedi. Oturduktan sonra sırıttı ve devam etti… “Geciktiğim için üzgünüm…” Yağmur ya bu kadar ya hiç .D Kusura bakma saçmaladım asdfgh | |
|