Genç cadı cisimlendiği sırada 'pop' sesi bütün sokakta yankılandı. Sadece binaların ışığı sayesinde aydınlanan sokakta kendisinden başka kimsenin olmaması sık rastlanılan bir şey değildi. Etrafta duyulan tek ses rugan ayakkabılarının sesini gölgeleyen kahkahalardı. Kahkahaların nereden geldiğini anlamak için birkaç saniye etrafa bakındı, bir deste büyücünün ellerinde kaymak birasıyla kahkaha atarak oturdukları üç süpürgeye iğrenerek baktı. Belki de bakanla buluşmak için yanlış bir yer seçmişlerdi. Şanslarının yanında olup etrafta kimsenin olmayacağını umarak yanılmışlardı anlaşılan. Kapı gıcırdayarak açılırken hiç kimse ona bakmadı, etraf o kadar gürültülüydü ki bu hareketi anlaşılmamış gibiydi. Dikkatin üzerinde olmamasından yararlanarak olabildiğince hızlı bir biçimde kendisini en köşedeki masaya attı. Cam kenarında bir yer olmasına rağmen dışarıyı göremezdiniz. Çünkü camlar fazlasıyla kirliydi. Birkaç kelimesiyle etrafın parıl parıl olacağını bilen çatlak kazan sahibinin buna cüret bile etmemesi gerçekten sinir bozucuydu. Sandalyesini camdan uzaklaştırarak eliyle sessizce ritim tutmaya başladı. Gerginliğinin tek nedeni Sihir Bakanıyla buluşacak olmasıydı, elbette bu olay herkesi gerecek bir durumdu ama Ess'te etkisi çok daha büyük olmuştu. Tipik bir Ravenclaw öğrencisi olduğundan zamanının çoğunu bakanlıkta geçirirdi. Evine gidip boş boş zaman geçireceğine dosyalarının arasında boğulmayı tercih ederdi, gözlerinin altındaki mor-kahverengi halkaların nedeni de buydu aslında.
Düşüncelere o kadar dalmıştı ki yanı başında bekleyen garsonu adam öksürdüğünde farketti. Soğukkanlılığını bozmadan siparişini verdi, üç süpürge çoğu zaman buluşmak için seçtikleri yerlerdendi. Aslında Ess böyle halka açık yerler yerine bakanlıkta görüşmeyi tercih edeceğini defalarca dile getirse de bakanlıkta çalışanlar halk arasında görülmenin onlar için daha yararlı olacağını öne sürerek bu fikrini önemsememişlerdi. Bu sezonunun çoğunu Hogwarts'ta geçirmişti ve bunun daha çok uzun bir süre daha böyle geçeceğini biliyordu, işini sevmesi onun için oldukça yararlı bir şeydi. Etrafta gezerken 7 yıl önceki anılarını hatırlayabiliyordu. Aslına bakarsanız çocukluğunun çoğunu haşarılıkları yüzünden ceza alarak geçirdiğinden bu onda ters bir tepki yapmış ve onun zamanındaki moruklar gibi öğrencileri azarlayıp ceza verme gibi epey büyük bir istek doğmuştu içinde. Mesleği açısından kötü olacak bu özelliği olabildiğince gölgelemeye çalışıyor ve çoğu zamanda bunu başarabiliyordu.
Masaya konulan Kaymak Birasının sesi ürküp elinin istemsiz bir biçimde asasına yönelmesine neden olmuştu. Son günlerde çoğu zaman tetikteydi. En ufak bir sesti eli cübbesinin cebine gidiyordu. Muggle'lara gösterdiğiniz zaman dandik tahtadan bir çubuk olarak betimleyecekleri asanın her şeyi birkaç saniyede değiştiriyor olması çok ilginçti. Elini hışımla cebinden çekip bardağı kavradı, kaymak birasından küçük bir yudum alırken büyükbabasının reşit olduğunda ona armağan ettiği altın saate baktı. Daha geleli on dakika olmuştu sözleştikleri saate az kalmıştı, sihir bakanının biraz sonra geleceğine emindi. Yüksek konumdaki büyücülerin garip bir takıntısı da dakik olmalarıydı, Ess gibilerinse takıntısı erken gelip bekletmemekti. Etrafa göz gezdirdi, her şey aynıydı. Eskimiş duvarlar, oturduğunuz zaman gıcırdayan ve her an çökecek gibi olan sandalyeler. Gözleriyle diğer büyücü ve cadıların hareketlerini izledi, herkesin ne kadar sakin olduğunu görünce sandalyesindeki duruşunu değiştirip rahatlamaya çalıştı. Sürekli diken üzerinde oturuyormuş gibi durmaktan sıkılmıştı açıkcası. Gözlerini kapıya doğru dikerken Eva'nın şu anda ne yaptığını merak etti. Kız kardeşi Ravenclaw 5. sınıf öğrencisiydi, onun mezun olduğu binada okumasından içten içe garip bir biçimde gurur duyuyordu. Annesi ve babası öldükten sonra hayatındaki en değerli varlık olmuştu. Aslına bakarsanız her zamanda öyleydi.