1. BÖLÜM - TELAŞ
Sabah yatağının yanındaki komodinde duran çalar saatin iğrenç sesiyle uyandı Eva. Daha güneş İngiltere’yi yeni aydınlatıyordu ama onun kalkıp Hogwarts’a gitmek için son hazırlıklarını yapması gerekiyordu.
Yattığı yerden kalktı ve yatağını düzenledi. Kıyafetlerini yatağına koydu. Trende rahat giyiebileceği şeylerdi. Sonra banyoya gitti kendini sıcak suyun içine bıraktı. Uzun süre suyun içinde öylece oturdu. Sonunda kalktı ve bornozunu giydi. Odasına doğru giderken alt katta ki mutfaktan sesler geliyordu. Halası onun için iyi bir kahvaltı hazırlıyor olmalıydı. Omlet! diye düşündü.
Odasına koşturdu ve en sevdiği kırmızı dar pantolonunu giydi. Üzerine de oldukça uyumlu kırmızı desenli beyaz t-shirth giydi. Converselerini ayağına geçirdi. Sıra saçlarına gelmişti. Harika! Bu karmakarışık saçları nasıl açacağım şimdi ben? diye düşündü. Saçları düz olsa bile her zaman karışık olurdu. Eline tarağını aldı ve bütün gücüyle, saçlarını koparır gibi taramaya başladı. Sarı saçları tomar tomar eline geliyordu. İğrenç! Kopan saçlarını masanın üstündeki havluya bırakıyordu. Saçlarının tamamen açıldığını hissedince kurutmak için makineyi açtı. Tanrım! Kesinlikle yeni bir makine almamız gerek. Kulağının dibinde sanki kalın sesli bir adam çığlık atıyordu. Saçlarını biraz kuruttuktan sonra sese daha fazla dayanamadı ve makineyi kapattı. Açık bıraktığı saçlarının önüne fazla gelmemesi için kafasına siyah bir taç taktı, çantasını omzuna taktı ve bavulunu merdivenlerden indirmeye başladı. Bavul o kadar ağırdı ki Eva onu taşımakta zorlanıyordu. Halası sesleri duyunca hemen yanına geldi ve ona yardım etti. Bavulunu kapının yanına koyar koymaz mutfağa gittiler.
Eva kahvaltı masasını görünce sevinçle halasına döndü ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Aslında ilk defa böyle bir masa görmüyordu ama o gün olacak her şeye sevinebilecek kadar mutluydu. Sonunda arkadaşlarına kavuşuyordu. Masaya oturdu ve omletin güzel kokusunu içine çekti. Uzun bir kahvaltının ardından gerçekten doyduğunu hissetti. Hemen odasına çıktı. Unuttuğu bir şeyler olup olmadığına baktı. Sonra da tatlı baykuşu Arbie’yi alıp aşağı indi. Halası hazırlamış, hatta Eva’nın bavulunu arabaya bile koymuştu. Eva’da ceketini giydi ve arabay doğru koştu.
2. BÖLÜM - YOLCULUK
Eva istasyonda halasıyla birlikte yürüyordu. 9. peron ile 10. peronun oraya geldiklerinde Eva halasına döndü ve evde yaptığı gibi yanağına kocaman bir öpücük daha kondurdu. Halası ona sımsıkı sarılmıştı, bir nedenden dolayı onu bırakmıyordu. Eva halasının kollarından kurtulmayı başardığında onun ağladığını gördü.
“Hala, sen iyi misin? Neden ağlıyorsun? Bir şey mi oldu?” Biraz fazla soru sorduğunu farketti ve içten içe gülümsedi. Halası gözyaşlarını koluna sildi. Gülümseyerek cevap verdi. Zoraki bir gülümseme…
“Hayır tatlım bir şey olmadı. Sadece senden ayrılmak beni üzüyor. Hepsi bu.” Yalan söylemiyordu. Ancak ilk defa olmuştu bu. Eva dört yıldır Hogwarts’a gidiyordu ama halası ilk gidişinde bile ağlamamıştı. Şimdi durup dururken ağlıyordu. Bu Eva’ya garip gelmişti ama halasına inanmaktan başka bir şey yapamazdı.
“Ah hala. Bunun için mi ağlıyorsun? İlk senemde bile ağlamamıştın.” dedi gülümseyerek. “Tamam hadi koca yanak. Yakında görüşürüz. İlk tatilde yanındayım. Benden kurtulamazsın.” Bunları söylerken halasının yanakları sıkıyordu. Sonra tekrar sarıldılar ve Eva duvara doğru koşmaya başladı. Duvardan geçtiğinde kırmızı treni gördü ve sevinçle olduğu yerde güldü. Biraz sesli olmuştu.
***
Trene bindi kendine kompartıman ararken en yakın arkadaşı Angela ona el sallıyordu. Hemen onun yanına gitti ve aynı kompartımana oturdular.
“Seni özledim tatlım.” dedi Angela ona sevinçle.
“Bende.” Eva’da gülümsüyordu ama aklı halasında kalmıştı.
Angela'yla Eva konuşurlarken tren sarsıldı ve Hogwarts'a doğru yol aldı.
RpOut: Angela NPC dir. Sitede böyle bir karakter olmadığı için konuşturdum.