Pencerenin başından çekildi ve yatağının etrafından dolanmak yerine üstünden geçerek gardırobuna ulaştı ve bu gün giymeyi planladığı elbiselerini çıkarttı. Sade giyinmeyi tercih etmişti, yine! Beyaz ve baklava dilimi kabartmalı bir gömlek, üzerine kahverengi ve mor çizgili siyah bir süveter, altına düz siyah ütülü bir pantolon, en son olarak da favorisi olarak kullandığı siyah ve üzerinde garip şekiller olan bir pelerin… Sıradan bir ders günü için yeterli gibi gözüküyordu. Giyinmeden önce dikkatli ve özenlice dağının ve kısa yatağının üzerine bıraktı eşyalarını. Banyoya girdi ve her akşam yaptığı gibi kişisel bakımını yaptı. Tekrar döndüğünde kendini olan azıcık güveni tekrar alevlenmişti. Bu günün ilk dersi olacağını fark etmişti. Profesör olarak uzun yıllar kat etmişti, fakat bu senenin ilk dersini işleyecekti. Ufak ve sade odasında aynaya uzun uzun baktı. Kısa bir zaman diliminin geçmesini bekliyor gibiydi. Hiç beklenmedik bir anda ağzını açtı ve: “ Seni seviyorum. ” dedi aynadaki yansımasına. Sonra odasında bir şey unutmamış gibi hızla kapısını araladı ve etrafa bakındı. Birkaç ayaklanmış ve dışarı hava almak için çıkan öğrenciden başka şato sessiz gibiydi. Alec sessizliği severdi. Odasından çıkarken biraz göz gezdirdi ve kendini hazır hissettiğinde dışarı adımını attı. Şimdi sade ahşap zeminde dersliğine doğru yürüyordu. Akşam saatlerini seviyordu, ders sakin oluyordu genelde. Tüm öğrenciler zıpırlıklarını sabahtan yapmışlardı ve artık onları elinde tutan yorgunluktu. [color:20f9="]Sınıfına vardığında tüm öğrenciler yerlerine yerleşmiş onu bekliyorlardı. Hemen masasına doğru gitti ve öğrencilere arkasını dönüp masasındakileri kontrol etti. Sonra dolabına ilerledi ve bir yandan: “ Kitaplar… defterler… notlar… yazıtlar… yedek asa… yedek cüppe… ne gerek varsa? “ diye mırıldanmaya başlamıştı. Sonra bunları dışından söylediğini fark etti ve hemen susarak kıkırdadı. Arkasını döndü, bu tarz heyecanlı ve istekli öğrencileri sürekli görüyordu ve derse olan hevesi artıyordu. Yine heveslenmişti, ufak bir tanıtım yapması gerekliydi. Yeni öğrencilere ne kadar iyi ve ne kadar rahat olduğunu göstermesi gerekliydi. “ Merhaba gençler! Hogwarts’a hoş gelmiş bulunmaktasınız. Elbette siz bana ne demeniz gerektiğini biliyorsunuz; Mr. Lucifer tabii. Ders kurallarım biraz esnektir fakat esneklik göstermediğim tek konu sakızdır. Yaklaşık 3 yıldır bu okulda görev yapıyorum, bundan önce Fransa’da bir okulda 1 sene kadar kısa bir dönem profesörlük yapmıştım. Derslerimde önem verdiğim olaylardan biri de ödevlerdir. Eğer ödevleri güzel olanlar olursa onları tüm sınıfta övebilirim. Bu arada unutmamanız için ismimi tahtaya yazayım ve sonra derse geçelim. “ dedi ve gülümseyerek cebinden asasını çıkarttı. Yazıyormuş gibi hareketler yaptı ve tahtada birkaç bölüm belirginleşmeye başladı. Harfler belirginleşti ve sonunda siyah tahtada beyaz ve kalın bir fontla Alec Lucifer yazısı ortaya çıktı.Konuşmaya girmeden önce tipik hareket olan dolabından kitap alma numarası yaptı fakat aldığı kitaplar dersle pek ilgili değildi. Birisi Muggle ve garip bir arkadaşının hediyesi ‘Psikopat’, diğeri ise kendi seçimi olan ‘Dolunayda Bir Gece’ idi. Yinede çaktırmadan bunları masasının üstüne koydu ve kafasında işlemeyi planladığı konuyu taradı. *Eski Mısır… bu ufaklıklar iyi bir giriş olurdu. Benimde teorilerime göre her sene giderek günümüze yaklaşırlar ve giderek daha çok bilgi öğrenirler. Şimdi derse başlayalım. Fazla düşünürsem yanlış bir izlenim verebilirim.* diye geçirdi içinden. Konuşmaya başlamadan önce genzini temizledi ve gözlerini ovuşturdu."Şimdi… benim planıma göre Eski Mısır Tarihi'nden başlamamız en doğrusu olacak. Biliyorsunuz ki –bildiğinizi umuyorum- Mısır’ büyünün başladığı yerlerden biridir. Fakat onların inancı daha farklı ve daha ürkütücüydü. Onlar kara büyücü demezlerdi, kara büyü derlerdi. O zamanlar iyi insanlarında zamanı geldiğinde kara büyü kullanması gerekliydi ki şu durumda da gerekebiliyor. Biliyorsunuz zaman tehlike zamanı, fakat bunun konumuzla bir ilgisi yok. Bu büyüleri yapabilen kişilerin tanrı vergisi bir yeteneği olduğu inanılırdı. Duruma bakılırsa doğru çünkü bir Muggle’ın elinde asa, zararsız bir sopadan başka bir şey değil. “ dedi ve duraksadı. Arkasını döndü ve masasında duran ufak bardaktaki, sağlıklı bir insana yetmeyecek kadar olan sudan bir yudum aldı. Şimdi tekrar sözlerine girebilirdi. Fakat önce etrafına bakındı ve ders atmosferinin bozulup bozulmadığını kontrol etti. Anlaşılan bu dersi böyle beklemiyorlardı. Tam bir eğlence konusuydu aslında. Hikaye gibi anlatılırdı, ama profesör gerçekten çok yorulurdu. Zor fakat eğlenceli bir meslekti. “ Su molasına kızmadığınız için teşekkür ederim. Neyse, nerede kalmıştık? Mısır’lı büyücüler - mezarlara lanet koymuşlardır. Bugünlerde Gringotts için çalışan lanet çözücüler mezarlarda kilitli hazineleri geri almaya çalışmaktadırlar. Ayrıca bir piramit’te zorla içine girip hazineleri almak isteyen bir Muggle iskeleti de bulunur. Büyü toplum tarafından kabul görür ve büyücülerin de bir saygınlığı vardır. Daha fazla söz söyleyip sizi yormak istemiyorum. Ödevinizde Mısır’daki bir olay hakkında bilgi istiyorum. Büyünün ilk örneği olan Seth’in Osiris’i parçalaması hakkında fikir, bilgi veya kaynak verirseniz sevinirim. İlk ders için yeterli. Çıkabilirsiniz. “ dedi ve yavaş adımlarla masasına geçip oturdu. Öğrencilerin sınıftan çıkmasını izlerken masanın üstündeki suyu bitirdi ve arkadaşının hediyesi olan kitabı açıp okumaya başladı.