Dün gece geç yatmıştım. Nedeni yok ama uyku tutmamıştı. Etraftaki seslerden rahatsız olmuştum. Onlara ‘İnsan rahat uyuyamayacak mı? Kesin sesinizi’ dedim içinden. Ama bunu dışa vurmamalıydım. Artık sınıf başkanıydım ve davranışlarıma dikkat etmeliydim. Eskisi gibi önüme gelene bağırmayacaktım, tatlı bir dille uyaracaktım maalesef. Bu bana biraz dokunmuştu. Rahatıma düşkün biriydim. Oflayarak yataktan kalktım. Birinci sınıfların dikkatini çekmişti oflamam. Ama Uçuş dersi olduğu için çok sevinçliydim. Hemen cüppemi giymiştim. Koşarak Büyük Salon'a indim. Bu halim aptal bir birinci sınıf öğrencisine benziyordu. Ama baen yaşıtlarımdan küçük, bazen de çok oldun davranıyordum. Birbirine zıt hareketleri olan biriydim. Büyük Salon'a geldiğimde boş bir yer bulup oturdum. Hızla yemeğimi yedim. Bugün şaşırtıcı bir şekilde iştahım açılmıştı. Belki de dün fazla bir şey yemediğim içindi... Tabağımdaki tüm yemeği silip süpürdükten sonra Uçuş dersliğine gittim.
Bazıları profesörden korkuyor bazıları ona selam veriyordu. Ben ikisini de yapmadığımı fark edince kendimle dalga geçerek sırıttım. Çok yılışık davranmak istemiyordum. Sonra hava bir anda kapandı. Bugünlerde havanın nası olacağı hiç belli olmuyordu. Nasıl ders yapacaktık şimdi? Suratımı astım. Zil çaldı ders başlamıştı. “Kusura bakmayın bayanlar ve baylar. Biraz geç kaldım. Evet, bugün siz üst sınıfların beni hayal kırıklığına uğratmayacağını düşünüyorum. Geçen dersi küçüklerle işlemek zorunda kaldık fakat bu sefer potansiyeli olan üst sınıflarla ders işlemek beni fazlasıyla memnun ediyor.” dedi. Doğruydu. Küçüklerle ders işlemek berbattı. Profesör devam etti. “Bugün konumuz Quidditch...” dedi. Herkesten bir ses yükseldi. Profesör devam etti “İkinci sınıflarımızdan bazılarının bu konuda fikri olmayabileceği düşüncesiyle ilk önce size Quidditch'in nasıl oynandığına dair kısa bir açıklama yapacağım. ” dedi. Dinlemek biraz sıkıcı olacaktı, Quidditch'i yeteri kadar iyi bildiğimi düşünürdüm.. Ama yinede kendimi zorlayarak dinledim.
Profesör eline Quaffle aldı ve “Bu bir Quaffle, bunu üç çemberden birinden geçirmeniz gerekiyor. Bu oyun için 3 kovalayıcı, 1 tutucu, 2 vurucu, 1 arayıcı gerekmekte. Gelin yavaşça Quidditch sahasına ilerleyelim.” dedi. Öğrenciler en sinir olduğum şeyi yaptılar: aralarında fısırdaşmaya başladılar. Profesör sessizliği bozarak “Elimde Quidditch Başkanları'nın isimleri var. Bir tek Hufflepuff için başvuru yapılmadığından onların başkanıyla ilgili bir bilgim yok.
” dedi. Şansımı denemek için başvurmuştum ama sınıf başkanı seçilmiştim. Quidditch başkanlarının kim olduğunu biliyordum, hemen okula yayılmıştı bu haber. Ravenclaw'dan, Carlen seçilmişti. Onun seçilmesine çok sevinmiştim. Profesör isimleri okumaya başladı “Carlen Gatés, Fred Jacob Crownie, Aragorn Sanguris. Yanılmıyorsam Aragorn geçen sene de takım kaptanlığı yapmıştı. Emin değilim fakat çok iyi bir oyuncu olduğunu duymuştum.” dedi içini çekerek. Sonra devam etti “Evet gençler, binanın Qudditch başkanları şimdilik takımlarını oluştursun. Hmm, dört bina var ama hepsinin oynaması için yeterli süremiz yok. Bu nedenle Slytherin ile Ravenclawlılar toplanıp aralarından yedi kişilik takım oluştursunlar. Diğer iki bina için de aynı şey geçerli. Size beş dakika vereceğim ardından oyun başlayacak. Hem bu sizin Quidditch maçlarına hazırlanmanız için en büyük fırsattır çocuklar...” dedi. Beş dakika sonra takımlar oluşmuştu. Genellikle yaşı daha büyük ve tecrübeli olanlar seçilmişti.
Maç bittiğinde takımlar kavga etmeye başladı. Bende çok yorulmuştum, en iyisi kavgaya karışmamaktı. Profesör bu durumu görünce “Evet, ödeviniz bu maçı anlatan bir yazı yazmak. Amacı bu oyun hakkında ne bildiğiniz ve hangi taktikleri uygulamanız işe yaradı ya da yaramadı. Bu sizin oyun sırasında karar verme becerilerinizi geliştirecek, en geç haftaya yazılarınızı bekliyorum.” dedi. Kapanış konuşmasını yapmıştı. Ödevleri nasıl yetiştirecektim ben? İşte bunları düşünme zamanı gelmişti. Yağmuru fark edince canım hiç ayrılmak istememişti. Ama yağmurun kokusunu içime çekerek uzaklaştım...