Dün gece biraz eğlenmiş ve sanırım biraz alkol almıştım. Sanırım bu yüzden uyandığımda yatağımda değil yerdeydim. Bugün ilk Astronomi Dersim vardı. Heyecanlı mıydım? Elbette. Fakat profesörlük kadar zevkli ve bir o kadar da eğlenceli bir meslek yoktu. Uyandığım gibi suratıma doğru nazikçe asamı çevirirdim ve;
-Aguamenti dedim. Birazcık su yüzümü yıkamaya yetmişti. Bu her zaman bir alışkanlık gibi tutmuş bırakmıyordu beni. En son 12 yaşındayken, elimi yüzümü gerçek bir musluğun akıttığı suyla yıkamıştım. Yavaş, yavaş ayağa doğruldum ve kesinlikle ayık olduğumu hissettim. Sessizce;
-Accio Tarak dedim ve gelen tarağı dikkatle inceledikten sonra onunla saçlarımı taramaya başladım. Saçlarım bir profesörün olması gerektiği gibi, sağa doğru kabartmalıydı. Gardrob'uma doğru yöneldim ve önüne geldim. Kapısını nedeni belli olmayan bir hışımla, yana doğru ittirdim ve sürgülü kapı gardrob'un diğer kısmına çarpmıştı. İçinden elbiselerimi kontrol etmeye başladım. Öncelikle siyah, basit bir takım elbise seçmiştim. Yavaşça onu giyindim ve gardrobun aynasından kendime baktım.
-Aman tanrım rezalet dedim ve hızlı hareketlerle üzerimdeki şu iğrenç takım elbiseyi yok ettim. Bakınmaya devam ettim ve güzel bir takım elbise buldum. Griydi ceketi bacaklara kadar gelen yırtmaçlı burjuva türüydü, gömleği beyazdı ve siyah bir kravata sahipti. Telaşe adımlarla onları giydim. Neden telaş ettiğimi ben bile anlamıyordum çünkü saat daha güneşin yeni, yeni doğmaya başladığı 05.26'ydı. Yavaşça yatağa oturdum ve aheste bir şekilde takım elbisemi giyinmeyi bitirdim. Etrafta biraz dolaştıktan sonra kulağıma bir çını geldi. Önemsedim. Bir süre koltukta boş,boş oturunca saat 06.00 olmuştu. Sessizce ve sakin adımlarla, kimseyi uyandırmadan ilerledim. Of, Astronomi Kulesine girebilmek için baykuşhanenin önünden geçmek gerekiyordu ve baykuşhane hayatım boyunca görebileceğim en kötü kokulu yerdi. Burnumu tıkadım ve hiç bir koku almadan geçtim.
Ardından hayatımın anlamı teleskobuma gittim ve bu gecenin güne daha yeni kavuştuğu saatlerde gündüz görünen bir kaç yıldıza göz attım. Ardından minnacık cebimden çıkan devasa yıldız haritasına aktarmaya çalıştım. Bu harita en geniş kapsamlı yıldız haritası olma yolunda ilerliyordu. Saat 06.30 olmuştu ve bir buçuk saat sonra ders başlayacaktı. Şu odaya çeki düzen vermek gerekirdi. Bir anda uzun süredir kullanılmayan sınıfa;
-Aklapakla dedim ve sınıf gerçekten mükemmel bir görüntü kazandı. Ardından bu gün Venüs gezegenini inceleyeceğimiz aklıma geldi. Hemen her sıraya gözlem rapor kağıtları koydum. Bu gözlem rapor kağıtlarına Venüs'ün görüntüsü, yıldızlara ve güneşe olan uzaklıklarını tahmin edip, yazmalarını kısacası bu deneyi raporlamalarını istedim. Ayrıca kağıdın arkasına Venüs'ü çizeceklerini belirttim. Sınıftaki öğrenciler yavaş, yavaş girmeye başlamışlardı. Sevinmiştim. Ve konuşmaya başladım;
- Merhaba çocuklar. Ben Profesör Albus Percival Discordia. Bir aksilik olmazsa, bu sene gökyüzünü ve yıldızları birlikte inceleme fırsatına sahip olacağız. Hogwarts'ın Slytherin binasından mezun oldum
dedim ve öğrencilere asa hareketleriyle biraz önceki gözlem rapor kağıtlarından teker, teker dağıttım. Ve gülümseyerek devam ettim;
- Bu gün şu gördüğünüz gözlem rapor kağıtlarını kullanacaksınız. Ardından teleskobumuzla gökyüzünü inceleyeksiniz ve Venüs'ü göreceksiniz. Venüs'ü bulmak tamamen size kalmış. Ama bir ipucu vereyim; Venüs ona ulaşırken göreceğiniz tüm gezegenlerin, aksi istikamette döner. Gözlem rapor kağıtlarınıza Venüs hakkında görebildiğiniz özel bilgileri, güneş'e olan uzaklığını ve dönme yönünü tahmin edip, ya da görüp yazmanız yeterlidir. Ardından kağıdın arkasına Venüs'ü çizeceksiniz. Gözlem Rapor Kağıtlarınız asla bitmeyecek kapasite de. Bu yüzden istediğiniz şekilde, istediğiniz deneyde kulllanabilirsiniz. IV. ve V.Sınıftayken bir yıldız haritası oluşturdunuz sanırım. Her neyse çok eskiden öğrendiğiniz şeylere değinelim. Daha önce birazdan anlatacağım konuları işlediniz. Fakat yine de aklınızın bir köşesinde kalmasını tercih ederim. Gezegen, galaksi ve astronomi ile kehanetin bağını hatırlatayım. Hemen söylüyorum yıldız yoğun ışık saçan plazma küresidir. Buradaki plazma iyonize edilmiş gaz anlamı yani Muggle'ların katı, sıvı, gaz ve plazma halinden plazma olanıdır. Yıldızlar çoğu zaman göz kırparlar. Göz kırptıkları anda ya büyük bir büyücü ölmüş olur, ya da o büyük büyücü üzgün olur. Emm, neyse gezegenden bahsedelim. Gezegenler evrenin yani incelediğimiz uzayın içinde bulunan yuvarlak, küre şeklinde basılacak yeri, hacmi ve alanı olan yerlerdir. Bir nevi mekanlardır. Galaksilerin diğer adı gökadadır. Gökadaları oluşturanlar yıldızlar, yıldızlar arasındaki gazlar, toz ve bazı bilinmeyen maddeler vardır. Bazı efsanelere göre gökadalarda peri kızları yaşarlar. Şimdi kehanet ile astronominin bağına değinelim. At-adamların uyduladığı ve neredeyse kusursuz olan kehanet yani görücülük yıldızlara bakılarak gerçekleşir. At-adamlar temelde iki prensib tanırlar. Yıldız ve kuş böbreği kehaneti. Kısacası yıldızlar olmasaydı, at-adam kehaneti olmazdı" dedim ve sustum.
"Şimdi lütfen sıra ile teleskoptan bakınız ve gördüğünüz Venüs'ü dikkatlice inceleyiniz. Ve detayları yazıp, arka sayfaya Venüs'ü çiziniz" dedim. Herkes sıraya girmişti ve harıl, harıl çizimlerle uğraşıyordu. Gryffindor'lu bir kız tam anlamıyla bocalamıştı ki yanına gittim ve ona yardım ettim.
"Bir ara odama uğra. Çok çalışman gerekebilir" dedim ve saçını okşadım. Dikkatlice ve etraflıca onları inceledikten sonra;
"Evet çocuklar. İlk gün için gayet iyiydiniz. Yapamayanlar üzülmesin ve bir yardım gerekiyorsa odama gelsin lütfen" dedim ve gülümsemeler saçarak dışarıya çıktım. Dışarıya çıkmışken geri geldim ve en başarılı öğrenci olan Hufflepuff'lı erkeği çağırdım. Ona yeryüzünde sadece 72 tane kalan "Gezegenler Ansiklopedisi"ni ve Merkür'ün oyuncak topunu hediye edip çıktım.