“Yaşamak İçin Öldür Ancak Böyle
Hayatta Kalabilirsin…”
Merhaba ben hayatta kalan, yaşamak için gözünü
kırpmayan, evinden kaçan birkaç çocuktan biriyim.Siyah, soluk ve ölü saçlarım,
soğuk buz mavisi gözlerimle kesişerek acımasızlığımı yansıtır.Rahatlıkla insan
öldürüp, acımadan arkasından gülebileceğimi gösterir, ölülerle dalga
geçebileceğimi, gösterir.Nefretle
yaşamayı, lanetlenmiş biçimde hayatta durmayı sevdiğimi gösterir.Amacım sevdiğim evden kaçıp babamı
öldüren tıpkı benim gibi buz mavisi gözleri ancak kan kırmızısı saçları olan
ağabeyimi öldürmek…
O gündü babamın öldüğü
gün o sabah ağabeyim bana gülen gözlerle sırıtıyordu.O zaman nefretimden eser
yoktu… Sadece ona karşı gülmekle yetinmiştim.Ancak o gün sadece aptal bir
çocuktum.Aptallıktan sıyrılmak üzere olan bir çocuk.O gece geniş salonumuzda
her zamanki tekli koltuğumda uyuya kalmıştım.O kadar küçüktüm ufacıktım, küçük
beyaz bir tekli koltuğa sığıyordum…Ağabeyim her zamanki gülüşüyle odaya geldi
ancak bu sefer gülmek istemediğini seziyordum bir huzursuzluk
hissediyordum.Sırtındaki yayla babamdan birkaç metre ötedeki komodinin yanında
durdu.Kapının yanında duruyordu.Kapıya yaslandı ve aynaya baktı.Aynada ne
gördüğünü bilmiyordum.Birden babam ayağa kalktı.Ağabeyimin yanına doğru
ilerledi.Ağabeyim bir an şaşırdı. Babam yavaşça ağabeyimin kulağına bir şeyler
fısıldadı. Uyanmış etrafa bakıştım.Birden Babamın arkasından ince sivri uçlu
uzun bir metal çıktığını ve tıpkı ağabeyimin saç rengi olan bir sıvının
fışkırdığını gördüm…
Daha beş yaşında ufacık bir çocuktum, babasız büyüyecektim
ancak o zaman bunları bilmiyordum.Sadece ağabeyimin suratına yayılan
gülümsemeye karşılık vermiştim.Bende gülmüştüm.Annemin yüz ifadesinden bir şey
anlamadım şaşırmış görünüyordu.Sadece yere düştü annem, gözlerinden saydam bir
sıvı akarken yere düştü.Bu sıvıyı biliyordum işte gözyaşıydı bu.Çok geçmeden ne
olduğunu anladım…Babam artık gitmişti ağabeyim gibi.Birden mutsuzluk kapladı
içimi.Huysuzlaştım annem ne dediyse kararımdan vazgeçmedim.Ağabeyimi
öldürecektim…Babamın yattığı yere gömecektim, ölüsünü tekmeleyecektim.Ölüsüyle
dalga geçip, kanını kılıcıma sürecektim…
Artık on beş yaşındayım on yıldır
onu aradım on iki yaşıma kadar eğitim gördüm kılıç, ok, bıçak, balta, mızrak…
Hepsi onun için, onu öldürmek için.Hiç olmadığım kadar onu öldürmeye yakınım,
üç yıldır izini sürüyorum.Her yıl arkadaşlarının hayatını elinden alıyorum.Ancak sıkıldım
artık…Artık…Artık onu İSTİYORUM!
Yerini bir arkadaşından öğrenmiştim.
“Kan Vadisi”nde saklanıyordu.Yavaşça yürüyerek üzerine doğru gitmeye
başladım.Artık
“Kan Vadisine” birkaç yüz metre yakındaydım.Gece çökmüş bende
”Kan Vadisi”ne gelmiştim.
”Kan Vadisi”nin tepesinde saklandığı yeri gözlerimle
arıyordum. Ufak bir kuytu gördüm dikkatle baktığımda üç kişinin arasında
olduğunu gördüm.Daha bir garip görünüyordu...
Bir pelerin takmıştı daha da
dikkatle incelediğimde bir gözünün yazık olduğunu ve bir kolunun da yerinde
olmadığını gördüm.Yanındaki iki kişiden biri siyah saçlıydı.Gözlerini
göremiyordum ancak belliydi ki bir bacağı yerinde yoktu.Diğeri sağlamdı hiçbir
yarası yoktu.
Hemen arka cebimden yedi tane bıçak çıkartım ve hızla koşarak
bıçakları onlara doğru fırlattım.Bıçaklardan iki tanesi ağabeyime
saplanmıştı.İşte intikamımı almıştım derken ağabeyim yere düşmeye başladı
yavaştı ağır, ağır görüyordum yere düşüşünü birden arkamdan bir ses
işittim.
”Hoş geldin kardeşim…”Hemen arkamı döndüm elimi kılıcımın kınına
götürüp hızlıca çekerek ağabeyimin boğazına büyük bir kesik attım ancak
gördüğüm şey ağabeyimin beş metre ilerimde olduğuydu bunu nasıl yapıyordu diye
düşünürken gözümü karartan nefret bir anda boşaldı.Hemen hızlıca ağabeyime
koşarak kılıcımı savurdum ağabeyim hemen yana çekildi ve rahat bir biçimde
kurtuldu zıpladı ve kılıcıma basarak kafama sert bir tekme geçirdi.
Havada uçuyordum derken yerde sürüklenmeye başladım yaklaşık
4 metre ileri gitmiştim.Hemen kafamı çevirerek baktığımda diğer iki kişinin
yerinde olmadığını fark ettim yüzümü ileriye çevirdiğimde ağabeyimin bana doğru
koşup zıpladığını gördüm garip bir şekilde yarık gözünü açtı birden etrafımda
iki adam belirdi ve beni tutup havaya fırlattı ağabeyimin tam altındaydım bana
sağlam olan sağ koluyla bir yumruk geçirmeye hazırlanıyordu.Ters döndüm ve
tekmemi yumruğuna savurdum çarpıştılar yumruğun etkisiyle diğer iki adama
yönelmiştim arkamdan iki bıçak çekerek
onlara fırlattım ancak orda olmadıklarını fark ettim arkamı döndüm ve ayaklarım
yere bastı ancak yerden iki yumruk çıktı ve bana aparkat vurdu.Havada süzülürken
karnıma acı bir tekme yedim hızla yere doğru savruldum yere çarptım ve olduğum
yerde yatalak kaldım.
Gözlerimi açtım ve tepeme doğru
kılıçla gelen bir ağabey gördüm kılıcım on beş metre ilerdeydi hemen bir balta
çıkardım ve ona doğru savurdum.Kılıcıyla baltam arasındaki sürtünmede kılıcı
kazandı baltayla kıvılcımlar içinde çarpıştı ve baltayı savuşturdu.kılıcı
geriye attı.Kılıç yere saplandı.yarık olan gözünü tekrar açtı.Tepemde o iki
adamı yine gördüm yumrukla tepeme iniyorlardı ki ağabeyim dönerek ikisine de
sert tekmeler yapıştırdı.Niye yapmıştı bunu İkisi de duvara girmişti.Ardından
koruyucu bir tavırla bana eskisi gibi gülümseyerek
“Yaralanmadın değimli”dedi.Ancak bu sefer eksik bir şey vardı, ben gülümsemiyor aksine gözlerimden
akan yaşları durduramıyordum.Gözlerimi kapattım.arka cebimden bir bıçak
çıkarttım.
” Ben babasız büyüdüm...Çok büyük yara aldım” dedim.Bıçağı görmüştü bir
şey dememişti.ona doğru savurdum hemen yarık gözünü açtı bir adam bıçağın
önünde bitti, bıçak adamın kalbine saplandı.Adam öldü…Ağabeyim tekrar gülümsedi
ancak karşılık alamayınca boynunu eğdi.Arkasını döndü, yürümeye başladı.
”Güçlen
ve sonra gel ancak gerçek güçten söz ediyorum kardeşim…” elini havaya kaldırdı,
yıldırımlar çakıyordu, güçlü yıldırımlar ardından vadinin bir kenarına doğru
sert bir bakış attı ardından elini kapattı.Kapatmasıyla birlikte o kenara
yıldırımlar yağdı.Benimse son gördüğüm göz kapaklarımın hafifçe kapanması ve
yüzüme damlayan kan damlalarıydı…
Beğenirseniz serii yapmayı düşünüyorum ve evet seviyemi yükseltmek için yazdım değerlendirin lütfen...