"Babacığım, baba !” Küçük kız gördüğü korkunç kabusun ardından yatağından sıçrayarak indi. Uzun eteklerini düşmemek için kaldırdı. Malikane’nin uzun ve geniş merdivenlerini ikişer üçer inmeye başladı.Arada dengesini kaybediyor duvara tutunuyordu. Babası II. Arthur Morgenstern şöminenin karşısında oturuyordu. Uzun kahve saçları birbirine girmişti. Eli günlerce tıraş edilmemiş yanağındaydı. Küçük kızın sesiyle yayıldığı büyük gösterişli koltuktan sıçradı.
“Ne var Ameliné ?” dedi kaba bir sesle. Küçük kızın gözleri dolmuştu. Babasına ne olmuştu böyle ? Yine mi sarhoştu ? Minik adımlarla koltuğa yaklaştı. Babası leş gibi alkol kokuyordu. “Viski.” Diye düşündü kız saçlarını kulağının arkasına atarken. Babası iflah olmaz bir alkolikti.
"Korkuyorum.” Dük iç çekerek gözlerini şöminenin alevinden ayırdı.
“Dadı Mcphee’yi uyandır. Ben meşgulüm.” Küçük kız babasının ütüsüz gömleğine ve kırışmış pantolonuna baktı. Babası burada böyle uzanarak iş mi yapıyordu ?
“A.ama baba..-“ dedi kız ısrarla. Faydasızdı. Babası bir kere hayır dedi mi kararını değiştirmesi imkansıza yakın oluyordu.
"Ne dediysem onu yap Ameliné.” Kız kaşlarını çattı. Bakır rengi saçlarının ucunu hırsla çekti.Başını hızla iki yana salladı.Bu sefer geri çekilmeyecekti.
“Baba o kadın yüzünden değil mi ?” Dük hızla yerinden kalktı. Alkolün verdiği dengesizlikle olduğu yerde sallandı ve şöminenin kenarına tutundu.
“Beni iyi dinle Ameliné.” diye fısıldadı dük tehditkar bir ses tonuyla. Ameliné babasını duyamadığı için ona yaklaştı. Dük yavaşça eğildi ve kızıyla yüz yüze geldi.
“Bu evde bundan sonra o kadından bahsedilmeyecek. Özellikle sen Ameliné. Bu seni son uyarışım.” Viskinin çirkin kokusu kızın yüzüne vurduğunda , başını çevirmemek için kendini zor tuttu. Midesi bulanmıştı. Bu kadın kim oluyordu da babasını bu hale getiriyordu ?
Kadının geldiği sabahı düşündü. Kırmızı eldivenli elini şoförüne uzatarak zarif bir şekilde arabadan inmişti. Beyaz renkli,kabarık ve dekolte elbisesi vardı. Dudakları kıpkırmızıydı. Pürüzsüz tenine dökülen simsiyah saçları Ameliné’yi kıskandırmıştı. Öyle ki kız, kendi bakır rengi saçlarından utanmıştı. Kadınla göz göze geldiklerinde kadın hafifçe başını sallayarak onu selamladı. Ameliné kaşlarını çatarak gelen davetsiz misafire bakmıştı. Bu olağanüstü güzellikteki davetsiz misafir onu huzursuz etmişti. Sırtına dadısı tarafından bastırılan, bir çift parmak onu uyarıyordu. Reverans yap. Ameliné istemeye istemeye reverans yaptı. Kadın ona gülümsedi ve malikanenin gösterişli kapısına doğru süzüldü.
Ameliné kadının yaptığı harekete yürümek diyemezdi. Kadın adeta süzülmüştü.
*
Anılarından sıyrıldığında babasının ondan cevap beklediğini fark etti. Karşı çıkmalı mıydı ? Ne yapacağına karar veremeden minik gül kurusu dudakları istemsizce açıldı.
“Peki baba.”
“Yeter Ameliné !“diye bağırdı Dük. Ardından gözlerini kırpıştırarak durdu. Kızı karşı çıkmamış mıydı ? Kızına baktı. Ameliné’nin yeşil gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Ne yapacağını bilmez halde dudağını dişliyordu.
“Odana git.” Diye fısıldadı Dük son kalan gücüyle. Ardından koltuğa yığıldı. Yukarı kattan gelen kapı sesleri hizmetçiler ve kahyalarla birlikte herkesin uyanmış olduğunu gösteriyordu. Kız başını kaldırıp baktığında, merdivenin korkuluklarından çıkan meraklı başları gördü. Baş kahya, yaşlı Thomas çizgili pijamasıyla merdivenleri kendinden beklenmeyecek bir hızda indi.
“Bir sorun mu var Dük’üm ?” dedi. Ardından sevecen bir ifadeyle Ameliné’e gülümsedi.
“Küçük hanımı odasına götür Tom.” Dedi Dük çatlak bir sesle. Purosunun tütününü titreyen parmaklarla doldurdu.Başını geriye yatırdı ve gözlerini kapattı. “Elbette efendim.” Dedi yaşlı kahya. Eliyle Ameliné’e gel anlamında işaret yaptı. Ameliné babasına son kez baktı. Gözleri kapalıyken Dük olduğundan genç görünüyordu. Alevin ışığı babasının uykusunda bile sert olan yüz hatlarında dans ediyordu. Ameliné babasına bakmaktan vazgeçip yaşlı kahyanın buruşuk, yumuşak elini tuttu. “Bir dahaki sefere Tom. Başaracağım.” Dedi adımlarını kahyaya göre ayarlarken.
“Elbette prenses elbette.” Dedi baş kahya yumuşak bir sesle. Ameliné düşünceli bir ifadeyle merdivenleri çıkarken durakladı. Yaşlı ve kulağı delik kahya bir şeyler biliyor olabilir miydi ?
“Tom, Sevgili Tom.Dün gelen kadının kim olduğunu biliyor musun ?”
“Leydi Crandolette’ten mi bahsediyorsunuz küçük hanım ?” Sözlerini bitirir bitirmez ne dediğinin farkına vardı Thomas. Leydi Ameliné ‘de babasından bunu öğrenmeye çalışmıyor muydu ? Sezdirmesede konuşmanın başından beri ordaydı. Haliyle kulak misafiri olmuştu. Kız zaferle gülümsedi.
“Leydi Crandolette ha ? Babamla ilişkileri ne düzeyde ?” dedi Thomas’ın elini hafifçe sıkarken. Kahya kızın odasının altın şamdanlarını yaktı. Büyük pembe oda oldukça lüks döşenmişti. Şamdanlar altın, baş ucunda pegasus şeklinde olan saat kristaldi. Pencereden içeri giren meltem büyük yatağın tüllerini dalgalandırıyordu.
“Bilmiyorum küçük hanım. Uykunuz gelmedi mi ? Bakın yatağınız orda.” Ameliné şüpheyle yaşlı adamın suratına baksada üstelememeye karar verdi. Yatağına tırmandı ve hala sıcak olan yorganın içine girdi. Yaşlı Thomas şefkat dolu bir gülümsemeyle ona baktı. Büyük yatağın içinde küçücük duruyordu. Minik ellerini çenesinin altına yerleştirmiş, bakır renkli saçları beyaz yastığın üzerine dağılmıştı. Ameliné düşünceli bir şekilde dudağını dişliyordu. Yaşlı adam çıkmak üzereyken kızın yumuşak sesi onu durdurdu.
"Müzik kutum, Thomas." Baş kahya tuvalet masasının üzerinde duran süslü beyaz kutuyu eline aldı ve anahtarını birkaç kere döndürdü. Müziğin hoş tınısı odayı doldururken Ameliné gözlerini kapattı. Elinde bir ip ucu vardı. Sabah olduğunda diğer hizmetçilerle de konuşacaktı. Uyku minik göz kapaklarını kapatırken son düşündüğü bu oldu.
*
Thomas kızın odasından çıkar çıkmaz hızla salona indi. Dük’ün kestirdiği koltuğa vardığında
nefes nefeseydi. Yılların yıprattığı elini, yaşlı kalbinin üzerine koydu. Kesik kesik nefesler aldı.
“Dük’üm. Leydi Crandolette niçin gelmişti ?” Kahyanın titrek sesiyle gözleri açılan Dük eski sırdaşına baktı.
“Haberler kötü Thomas.” Dedi Dük sıkıntıyla şakaklarını ovuştururken. Kahya meraklı gözlerle kendine baktığında sözlerine devam etti.
“Bir ultimatom aldım Thomas.Yakında Ameliné’yi almaya gelecekler.” Kahya’nın beyaza dönmüş yüzünü süzdü.
“Ve onların gücü karşısında bir böcekten farkımız yok yaşlı dostum.” Kahya boğazını temizledi. Titreyen ellerini birleştirdi. Dük'ün solgun suratına baktı. Elinde oynadığı yakmayı unuttuğu puroya kaydı bakışları.
“N.ne zaman ?” Efendisinin cevabından korkuyordu. Küçük Ameliné'yi kızı gibi severdi.Dük kızarmış gözlerini yaşlı kahyasına çevirdi.
“Üç gün sonra, şafak sökmeden önce. Gelecek ve istediklerini alacaklar.”