Not: Bu, başka bir sitede başka bir karakterimle yazdığım rp'dir. Tamamen bana ait.
"Dur, bekle Darcy!"
Devasa lunapark arazisinde koşan kızıl saçlı kızın gözleri küçük kardeşini aramaktaydı. Bir yandan koşuyor, bir yandan da annesinin lunaparka neden onu gönderdiğini anladığını düşünüyordu. Darcy lunaparktaki oyuncakları görünce tabiri caizse çıldırmış, normalde olduğundan on kat daha yaramazlaşmıştı. Despiona ne zaman dinlenmek için bir banka kendini atsa Darcy tepesinde dikiliyor, tehlikeli bir heyecanla binmek istediği oyuncakları ablasına gösteriyordu.
Küçük kız sonunda gitmek istediği yere ulaşınca "Hadi Dessy, çok yavaşsın!"dedi kahkahalar eşliğinde. Sonra arkasına döndü ve önünde duran devasa dönme dolaba şefkatle baktı. Önünde bir sürü insan vardı, hepsi de binmek için bekliyorlardı. Ablası yanına ulaştığında zorla Despiona'nın elini tutmaya ikna oldu ve beklemeye başladılar. Bu sırada Despiona huzursuz nefesler alıp veriyor, başka bir yerde olmayı diliyordu. Birkaç dakika sırada durdular. Arkalarına iki kişi daha geldi. Uzaktan görevlinin uykulu sesi duyuldu. Dönme dolap açılmıştı. Sıra yavaş yavaş onlara geldiğinde görevli aynı uykulu sesle "Lütfen vagondan aşağı sarkmayın." dedi ve onları içeri aldı. Onları taşıyacak olan çürük yumurta renkli vagona bindiler. Dönme dolap hareket etmeye başlayınca Darcy neşeli bir kahkaha attı. Yavaş yavaş yükseldiler. Hatrı sayılır bir yüksekliğe ulaştıklarında Despiona önlerinde uzanan gölü fark etti. Su, uyuyan bir insan misali dingin, bir bakire misali duru gözüküyordu. O kadar dinlendirici bir manzaraydı ki, Despiona gözlerini alamadı. Bu sırada Darcy öbür tarafta hoplayıp zıplıyor, heyecanla aşağı bakıyordu. Birden "Annem ve babama el sallayacağım! Belki evden beni görürler!" diye bağırdı. Buna karşılık Despiona'dan "Evet, tabii." benzeri bir inilti çıktı. Gözleri hala kardeşinde değildi. Hipnotize olmuş şekilde göle bakıyordu. O dakikadan sonrasını izleyen olaylar Despiona başını çevirip kardeşine bakmadığı için olmuştu. Hala yüksekteydiler. Belki de dönmedolapla ulaşabilecekleri en yüksek noktada...
"Size daha kaç kez söyleyeceğim? Düştüğü sırada Darcy'ye bakmıyordum. Bu yüzden oldu ya!"
Despiona belki beşinci kez evlerine gelen polis memuruna aynı şeyi söylüyordu. Polis memuru sorgusunun bittiğini söylediğinde hışımla salondan ayrılıp odasına gitti. Kapıyı hızla kapattı, ardından kilitledi. Sonra gidip yatağına oturdu. Darcy öleli üç gün olmuştu. Yarın cenazesi yapılacaktı, zavallı kızdan geriye kalanları toprağa vereceklerdi. Kardeşinin kendi ihmalkarlığı yüzünden öldüğü bir gerçekti, Despiona bunu anlıyordu. Ama düştüğü yükseklik öldürücü değildi ki diye düşündü. O yükseklikten düşen adamın en fazla bacakları kırılır, o kadar. İçini kaplayan hüzün üç kat artmıştı şimdi. Yataktan kalktı ve yavaş adımlarla komodinine doğru yürüdü ve üstünde duran kar küresini aldı. Gülümsedi ve kürenin içine daha yakından bakabilmek için kendisine yaklaştırdı. İçinde bir kutup ayısı vardı. Çok sevimliydi. Bir atkı takıyordu. Mavi ve altın renkli çizgili bir atkı. Kafasında da ona uyumlu çizgili bir şapka vardı. Neşeyle elini kaldırmıştı ayıcık. Despiona küreyi sallamaya başladığında yerdeki kar efektleri havalandı ve ayıcığın etrafına doluştu. Despiona istemsiz olarak neşesiz bir kahkaha attı bunu görünce. Zira bu küre, Darcy'ye yılbaşı hediyesi olarak alınmıştı. Ağustos ayında iki kardeş tartışmış, sonra Darcy haksız olduğuna karar verip küreyi ablasına hediye etmişti.
Günler geçiyordu. Küçük Darcy'nin cenazesinin üstünden bir hafta geçmişti. Otopsi raporu sonucunda kızın yükseklik yüzünden ölmediği ortaya çıktı. Düşerken başını demirlerden birine aşırı sert derecede çarpmış, bu da onun anında ölümüne sebep olmuştu. Despiona'nın annesi ve babası kızlarını rahat ettirmek için Darcy'i unutmuş gibi davranıyorlardı. Onların çabalarına rağmen Despiona unutmuyordu, unutamıyordu. Her gece o anı tekrar tekrar yaşıyordu. Doğaüstü biçimde hiptonize olmuş gibi göle bakışı, Darcy'nin kulaklarına giderek uzaklaşan çığlığı, ardından o sesler. Evet, iki tane. Bir tanesi Darcy kafasını çarparken çıkan ses - k bu noktada kız zaten ölmüştü. - sonra da cansız bedeninin yerle buluştuğunda çıkan ses. Sonra kalabalığın çığlıkları. Dönme dolap durunca inen Despiona'nın dizlerinin bağı çözülür gibi olmuştu. Hatırlıyordu. Bu his hiçbir hisse benzemiyordu. Zira aynı anda hem midesi bulanıyor hem kendine kızıyor hem de kardeşine üzülüyordu.
Despiona her gece aynı hissi duyuyordu. Her gece karnı kasılıyor, kalp atışı hızlanıyor, uykusunda ağlıyordu. Anne ve babası çaresiz durumdalardı. Kendilerini Despiona'nın durumuyla o kadar yakından ilgilenmek zorunda hissediyorlardı ki, kızlarının yasını doğru dürüst tutamamışlardı. Ailesinin çabası Despiona'ya daha çok acı veriyordu. Bir gün, evden çıkıp tek başına biraz dolaşma kararı aldı. Oturdukları sitede dolaşacaktı. Biraz temiz hava alacak, rahatlayacaktı. Ceketini ve ayakkabılarını geçirdi ve apartman merdivenlerinden inip girişe ulaştı. Kapıyı güçlükle açtı ve kendini dışarı attı. Biraz ilerledikten sonra kaldırımda bir kedi durduğunu gördü. Hayvanlara olan sevgisinden, durup biraz seyretti onu. Bakmaya başladığı anda hayvan da Despiona'ya bakmaya başladı. Ürperen kız, hızlı adımlarla oradan uzaklaştı ve amaçsızca yürümeye devam etti.
Yürüyüşünü havanın kararmaya başladığını görünce noktalama gereği duydu ve eve yöneldi. Vardığında, apartmanın önündeki merdivenlerde yine aynı kedinin durmakta olduğunu gördü. Aynı sahne tekrarlanıyordu. Kediye bakmaya başladığında kedi de kafasını çevirip anlamsız bakışlarla ona bakıyordu. Bu sefer daha uzun bakabildi kediye Despiona. Bu yüzden kedide bir şeyler görür gibi oldu. Tanıdık bir şeyler...
Eve geldiğinde ailesi ona yürüyüşünün nasıl geçtiğini sordu. Beni takip eden bir kedi dışında iyiydi diye düşündü Despiona, ama soruya sesli olarak yanıt vermedi.
Günün geri kalan kısmı rutin geçti. Ailecek televizyon karşısında meyve yediler, Despiona biraz kitap okudu. Ardından uykusunun geldiğini fark etti ve odasına yöneldi. Oraya ulaştığında dolabını açtı ve içinden vişne çürüğü pijamalarını seçti...
Ertesi gün Despiona'nın babası garajda arabayı yıkayacağını ilan etti. Ve kızını da yanında istiyordu. Despiona biraz istekli görünmeye çalışarak kabul etti isteği. Öğle vakti babasıyla garaja girdiler. Bay Pherigo hortumu aldı ve hemen işe koyuldu. Garaj kapıları açıktı. Despiona dışarı bakmaya başladı. Hiçbir şey anormal gözükmüyordu. Birkaç dakika sonra sıkılıp babasına dönmek üzereydi ki, onlara doğru yaklaşan küçük bir karaltı gördü. Evet, doğru tahmin ettiniz. Despiona'yı yürüyüşü sırasında takip eden kedi, şimdi yavaş adımlarla garaja doğru yürüyordu. Kedi iyice yaklaşınca Despiona babasını dürttü ve kediyi gösterdi. Ona yürüyüşünde iki kez o kediye rastladığını da söyledi. Babası ise bu duruma tamamen kayıtsız kaldı. Bu sırada kedi garajın içine girmiş, bir köşede oturuyordu. Despiona ürkek adımlarla kediye yaklaştı. Elini ağır bir şekilde kaldırdı ve kediyi okşamak için hamle yaptı. Kedi ise bundan memnun gözüküyordu. Despiona'nın kendisini okşamasına izin verdi. Kız onu okşarken, kediyi en son gördüğünde ona tanıdık gelen şeyi bulduğunu anladı. Gözleri tıpkı Darcy'nin gözleri gibi yeşildi. Bu, Despiona'nın kediye olan sempatisini artırdı.
Kedi birkaç gün daha yanlarına gelmeye başlayınca Pherigo ailesi kediyi beslemeye karar verdi. Kedi onlarla durdukça Despiona, kedinin Darcy'e çok benzediğini gördü. Darcy eğer bir kedi olsaydı, aynen buna benzerdi diye düşünüyordu.