Sonunda haftasonu gelmiş, derslerin bunaltıcı havasından kısa süreliğine de olsa kurtulmuştu Carlen. Her ne kadar bir Ravenclawlı olsada onunda bir sınırı vardı. Hem her Ravenclawlı dersleri sevmek zorunda mıydı? Carlen hiç bir zaman o gruba dahil olmamıştı, olmayı da pek düşünmüyordu. Bu binada olmasının tek sebebinin zekasını her zaman ön plana çıkarması ve onu çok iyi kullanıyor olmasıydı. Kızlar yatakhanesinde bir kaçı eline kitap almış ders çalışıyorlar geri kalanlarda oturmuş konuşuyorlardı. Ama konu yne aynı dersler! Daha ilk haftadan neden bu kadar derskolik olmuşlardı anlam veremiyordu Carlen. Daha fazla tahammül edemeyeceğini anlayan Carlen kendini yatakhaneden dışarı attı. Belki biraz gezerse kendine biraz olsun gelebileceğini düşündü. Bahçeye kadar nasıl inecekti bilmiyordu. Dayanabilecek miydi? Carlen neden kulenin en tepesine Ortak Salon yapma ihtiyaçları duymuşlar diye aklından geçirdi. İlk basamağa adımını attı. Ve devamı geldi. Birde merdivenlerin doğru yöne hareket etmesini sabırla beklemek vardı. Tanrının ona o kadar sabır bahşettiğini sanmıyordu. Ama yapabilecek başka bir şeyde yoktu. Bir an önce cisimlenmeyi öğrenmeliydi. Hoş öğrense bile Hogwarts içinde bunu yapamayacaktı. Carlen tam delirmeye başlayacaktı ki merdivenlerin sonuna gelmiş, kendini buradan uzaklaştırabilecekti. Çok uzağa gidemeyecekti. En fazla yasak orman'a ama oraya gitmesi de yasaktı. Ah Carlen'de çok söz dinler, kurallara uyardı. Yinede "Lanet Hogwarts kuralları!" demekten kendini alamadı. Aslında Carlen'in içinden oraya gitmekte gelmiyordu. Hiç bir şey yapmak istemiyordu daha doğrusu. Belki kulübenin arkasına geçip biraz oturuup kafasını dağıtırdı. Tek başına kalıp bazı şeyleri düşünürdü. Oraya doğru yavaş adımlarla ve kendinden geçmiş daha doğrusu içmiş gibi yürüyordu. On beş dakikada gelmişti kulübenin oraya. Beş dakikada gelebilirdi bu yolu ama ölü gibi yürüyor olması yolu daha geç bitirmesine sebep oldu. Kulübenin arkasına geçip oturdu. Yasak ormanı izliyordu. Aralarında en az beş metre olan ağaçlar uzaklaştıkça daha da sıklaşıyordu ve küçülüyorlardı. Sessizce oturdu o şekilde dakikalarca. Bir anda neden böyle ölü gibi olduğunu anlayamamıştı. Oysa ki dün arkadaşlarıyla çok eğlenmişti. Ayın kaçı olduğunu düşündü. Ah evet. Annesi ve babasının ölüm yıldönümü yaklaşmıştı. Otomatikman bu hale gelmişti. Kendisi kontrol edemiyordu bu durumu. Onlarla geçirdiği zamanlar gözünün önüne geldi.
Babası her eve geldiğin gidip kucağına atladığını, onu o şekilde karşıladığını hatırladı. Üçü beraber yemek yerken babasının yaptığı espriler, annesine takılmaları gelmişti aklına. Annesinin ona gençliğiyle ilgili anlattığı hikayeleri düşünmüştü. Gözleri dolmuştu. Ağladı ağlayacaktı. Daha fazla bu şekilde kalırsa ağlayacaktı da. Yerinden kalkıp kızlar tuvaletine gidip elini yüzünü yıkayacaktı. Kalkıp okula doğru gidecekti ki karşıdan birisinin geldiğini gördü. Dikkatlice bakınca onun Aragorn olduğunu anladım. Görmemezlikten gelemezdim çünkü onunda beni gördüğüne emindim. En iyisi selam vermekti. Yanına gidip "Selam Aragorn" dedim.