Ad, Soyad: E.Angèle Delobelle
RolePlay Yaşı: 23
Günde Kaç Saat Online?: 5-6
Örnek RolePlay:
Yerden bu kadar yüksekteyken aslında o âna kadar parçası olduğunuz şehir size oldukça sanal görünür. Susamdan daha büyük olmayan insanlar, fasulye boyutundaki o iğrenç otobüslere doluşmak için beklerler, börülce tanesinden daha büyük olmayan onlarca renkli araç, adi bir kolyenin alelâde parçalarıymışcasına dizilmiştir ve Chicago'nun o mükemmel ışıklandırmalarının sahte mücevherlerinkinden pek de farkı olmadığını duyumsarsınız. 102 katlı bir gökdelenin terasındaysanız, şehrin o alışıldık gürültüsüne vedâ etmişsiniz demektir, uzay mekiğindeymişcesine duyumsarsınız galaktik yalnızlık denen şeyi; tabii ki kafanıza silah dayamakta olan birileri yoksa. Ait olduğu her şey bir anda bu kadar sanallaşmışken nasıl olmuştu da hâlâ birileri, ya da namlusunu hissedebildiği o silah gerçek kalabilmişti? Sarı, gür saçlarının içine gömülmüş olan namlunun soğukluğunu kafa derisinde duyumsarken düşündüğü tek şey, eğer hayatta kalacaksa, Vakko'dan çaldığı o mükemmel beyaz elbiseye kan bulaşmamasıydı. Eğer ki bulaşırsa, eğer ki gözünü açtığında aptal bir hastane odasında, kan içindeki elbisesi kesilmiş, iğrenç hastane pijamaları içindeyse, o zaman o alçakların haddini bir şekilde bildirirdi. Kafasına az sonra muhtemelen sıkılacak olan beş para etmez kurşunun diğer taraftan sorunsuz bir biçimde çıkmasını istiyordu; beline kadar uzaması için yıllarca beklediği saçlarının saçma bir ameliyat için kazıtılmasına göz yumacağına ölmeyi tercih ederdi çünkü, suratında oluşacak aptal bir yarayı estetik ameliyatla kapatmak çok daha basitti... Bu kadar yüksekten aşağı bakıyorsanız, Tanrı'nın ego tatmini için şu susam tanelerinin ona tapınmasına ihtiyacı olmadığını farkedersiniz, yükseklik yeterince tatmin edicidir. Fakat, eğer beyinciğinizin yakınlarında bir yerlerde Ruger SR9'un namlusunu hissediyorsanız, karar vermek için acele etmeniz gerekmektedir ve Tanrı ile ilgili o küçük sorunsalı turistik bir seyahat sırasında düşünmek için bir yana itersiniz.
"Bu mal saf değil, Sana verdiğimde saftı ve onu saklamanı söyledim! Kim yaptı bunu?"
Titreyen, ve her an daha da sabırsızlanan olgun sesin sahibi olan cüsse aksak adımlarla ona doğru yaklaşmaktaydı. Orta yaşlı adamın tahrik edici nefesini silahın namlusunun bitişiğinde hissettiğinde aklına ilk sevişmeleri geldi, korku iyi bir uyarıcıdır. Henüz çocuk yaşta, annesi tarafından pazarlandığı herhangi biriydi aslında Marcus, en azından ilk başlarda. Chicago'daki uyuşturucu pazarının yüzde 50'sinden fazlasını elinde bulunduran babasının servetini başarabildiği ölçüde tüketmek ve kendini babasının koltuğuna layık olacak şekilde yetiştirmeye çalışmak gibi basit görevleri olan 20 yaşında bir delikanlıydı o zamanlar, Angéle ise 8 yaşında alelâde bir kız çocuğu. Genç adamın güçlü kollarının körpe bedenine dolanışı, gençliğinin verdiği tüm şevk ve hırçınlıkla minicik bedenini olabildiğine hırpalayışı dün gibi aklındaydı hâlâ. O günden sonra uzunca bir süre görüşmemiş de olsalar, burjuva hayalleriyle büyümüş küçük fakir kız daima beklemişti tekrar karşılaşacakları günü. Koynuna girmek zorunda kaldığı, muhtemelen dedesinden çok daha yaşlı olan onca adamda Marcus'u hayal etmiş, herhangi bir otel odasına herhangi bir müşteri için her çağırılışında bu seferki müşterinin Marcus olduğuna güvenci tam olarak gitmişti. Onca hayal kırıklığı arasında geçen 6 senenin sonunda, artık tam bir genç kız gibi görünüyorken, saçma sapan bir kumarhânede karşılaşmışlardı tekrardan. Bir çift laf etmeden adamı kıravatından tuttuğu gibi lavaboya sürüklemiş, itaatkar adımlarla onu izleyen kumral, mavi gözlü, yakışıklı adamın sorularına ise cevap vermemeyi tercih etmişti. Tabii ki, Angéle'nın da beklediği gibi, oğlan onu hatırlamamıştı ki, böylesi çok daha iyiydi aslında. Bir öncekinden çok daha ateşli ikinci sefer sonunda, o pis karoların üzerinde, terli ve nefes nefese otururken ilk kez Marcus'un dudakları kızınkilerle buluşmuştu. Ah, zavallı kızcağız... O kadar gençti ki, o adamla evlenip mutlu olabileceklerine inanıvermişti işte. 3 yıl sonunda adamın metresi bile değil, yalnızca düzenli seks partneri olduğunu anlaması için, Marcus'un milyon dolarları olan bir top model ile olan ilişkisini gözleriyle görmesi yetmedi. Ya da, şu an tepesinde bulundukları gökdelenin muhtemel sahibi olan adamın kızıyla olanı... Haftanın her günü telefonuna gelen sürekli çağrılar üç günde bire, sonra haftada bire düşünce bir şeylerin ters gitmekte olduğunu fark edebilmişti anca. Zavallıcık, o kadar kördü ki...
"Cevap ver, hemen! Yoksa ne olacağını biliyorsun!"
Sesindeki tehdit, öfke ve nefret rahatça duyumsanabiliyordu şimdi, anlaşılan sabrının sonlarına gelmişti. Ölümle korkutabilir miydi Angéle'yı? Eğer buna inanıyorsa, kafayı sıyırmış olmalıydı. Ya da onu hiç tanımamış... O âna kadar yaşadığı toplam 18 yılda, diğer her insanın bir ömründe yaşamadığı kadar şey yaşamış olan bir kadını ölümle korkutabileceğine inanabilecek kadar salak ya da sarhoş olmalıydı. Kadın, ölmeyi isteyip istemediğinden emin olmasa da, küçük olan hayatta kalma şansını denemeye karar verdiğinden yavaş hareketlerle yüzünü adama doğru döndü;
"Hadi ama Marcus, benim yaptığımı biliyorsun. Nakite sıkışmıştım..."
Bu ne cürret? diye sorarcasına ona delici bakışlar atmakta olan, saçları kırarmış adama doğru bir adım atarken bir yandan da korseli elbisesinin daha da ortaya çıkardığı incecik belini okşuyordu. Eli, biraz daha yukarıya, elbisesinden az sonra fırlayacakmış gibi duran göğüslerine doğru çıktığında adamın dikkati tamamen dağılmış gibi görünüyordu. Altın saçlarını şöyle bir savurup, kısa, dar eteğini olabildiğine yukarı kaldırdığında Ruger SR9 adamın parmakları arasından çoktan kayıp gitmişti. En masum ifadesiyle adama doğru hırçın ve istekli bir adım attı, aksak ayağı yüzünden topallayarak ona yaklaşan adamın elini tutarken. Yıllar sonra, adamın tenini tekrar bu kadar yakın hissetmekten duyduğu heyecan ister istemez kendine sinirlenmesine neden oldu. Bu büyüleyici ânı bozmak istemediğinden bir kenara itti onca öfkesini, dudakları, adamın sert, becerikli ve ateşli dudaklarıyla buluşurken. Ne gömleği, ne de ceketini çıkarmakla uğraşmadan pantolonunun düğmelerine saldırdı. Hareket etmekte olan küçük Marcus'a özenle giydirdiği prezervatiften sonra işe koyuldular. Prezervatif -popüler kültürün cam ayakkabısı... Hani şu Cinderella'nın giydiklerinden... Tüm gece dans ettiği o yabancının tekinsiz adımlarıyla ayağına basmasını engelleyenlerden... Aquila da ayağına basılmasını istemiyordu o akşam, hayır. Yeterince canı yanmıştı şimdiye dek ve adamın üstündeyken duyduğu heyecan kendinden bir kere daha tiksinmesine neden oluyordu. Düşüncelerin kafasını kurcalamasına izin vermedi fazlasıyla kıvrak hareketlerle adamın aklını başından alırken. Oysa ki tek amacı, ayağının bir kaç santimetre ötesinde uzanmakta olan sevgili Ruger SR9 idi. Hem adama farkettirmeden ona ulaşmayı deliler gibi istiyor, hem de bunun o orgazm olmadan gerçekleşmesini diliyordu. Ölmeden önce bu zevki tatmasını istemiyordu, asla! Çıplak ayak parmakları silahın soğuk metalini hissettiğinde muzaffer edasını saklamak için biraz çaba sarfetmesi gerektiği doğruydu. Kendinden geçmekte olan adamı şöyle bir süzdü, acıyan bakışlarla. Yeni sevgilisini koluna taktığında, Aquila'yı aramayarak ondan kurtulabileceğine nasıl da inanmıştı, zavallıcık! Ah, kendini tikli sanan ahmak! Ayağının aksamasına, peşindeki özel timlerden birinin neden olduğuna inanacaktı son nefesine dek... Oysa ki tek sorumlusu şu an ona delilercesine zevk veren, az sonra canına kastedecek olan fahişeydi. Masum bir gülümsemeyle kulağına eğilip bir şeyler fısıldadı; adamın yüzündeki korkuyla karışık nefret ifadesinden belki ne söylediğine dair bir çıkarım yapabilirdiniz, fakat korkarım, bunu artık bilmemiz imkânsız. Ruger SR9'un namlusundan çıkan tek bir kurşundu gecenin sessizliğini yararak galaktik yalnızlığı gökdelenin tepesine tekrar getiren. Prenses, cam ayakkabıyı özenle çıkarıp her türlü delili yok ettiğinden emin olduktan sonra; 200 gram %97 saf malı krem rengi latex çantasının içine özenle yerleştirip, ne kadar sanal olduğunu az önce farkettiği o garip, minik susam tanelerinin arasına karışmak üzere merdivenlere yöneldi.
Dırdırdı Editörlüğü istiyorum.
Şu anki editör.
En son ziyaret : C.tesi Ara. 05, 2009 7:41 pm tarihinden beri giriş yapmamış.