Önceki yarışından kazandığı yarasının bıraktığı kan lekeleriyle süslenmiş yatağında uyumaya çalışırken bir an da gözleri acı ile açıldı. Omzundaki yaranın acısı ile dolan gözlerini elinin tersiyle sildi ve yavaş yavaş yatağından kalktı. Yatağının hemen karşısındaki boy aynasına doğru, artık ona bir ton ağırlığındaymış gibi gelen ayaklarını sürüye sürüye ilerledi. Aynanın karşısına geçtiğinde yaralı omzuna doğru keder ile baktı ve sonra elini omzundaki bandajın üzerinde hafifçe gezdirdi. Yarası yine açılmıştı ve bandajdan hafif hafif kan sızıyordu. Kanından kıpkırmızı kesilmiş beyaz yara bandajını sökercesine omzundan çıkartıp, aynada kendi gözlerine bakmaya devam etti. İlk başta hüzünlü olan gözleri aynada yavaş yavaş sinirli hale gelirken yüz ifadesi de değişiyordu. Yarışta tek yaralanan Zack olmuştu ve bu Zack'in gururunu ile birlikte egosunu da inanılmaz bir biçimde zedelemişti. Ustası böyle bir yarışta yaralandığını duysa Zack hakkında ne düşünürdü? Düşünceleri ve duyguları arasında kalmışken, sinirinin sükûnetini bozmasına izin verdi ve boy aynasındaki yansımasının yüzüne sağlam bir yumruk geçirdi. Attığı yumruk ile aynanın kırılan parçaları yere düşerken sağlam kalan kısmına nefret ile bakıp '' Çok zayıfsın. '' dedi. Nefret ile aynadaki yansımasına bakmaya devam ederken elinden akan kanlar yere yavaş bir şekilde tane tane damlıyordu. Kanını temizlemek için kapısında asılı olan havluyu aldı ve ilk başta elindeki kanı temizledikten sonra havluyu yere atıp havlunun yerdeki kanı emmesini bekledi. Bej rengindeki havlunun yavaş yavaş kızıl rengine dönüşmesini izlerken yüzüklerinden bir titreşim yayıldı ellerine. Belli ki hizmetkârları dışarı çıkmak istiyordu. Biraz isteksiz bir biçimde yüzüklerini aktive edip tabancalarının elinde oluşmasına izin verdi. Tabancaları elinde oluştuktan sonra üzerlerindeki kırmızı taşlara basıp hizmetkârlarının çıkmasına izin verdi. Taşa basmasıyla birlikte etrafa kırmızı bir duman yayıldı. Duman dağıldıktan sonra Zack'in odasında uşak kıyafeti giyinmiş iki tane adam belirdi. Endişeli yüzleri Zack'in omzundaki ve elindeki yara arasında gelip gidiyordu. Zack huysuz bir şekilde onlara bir bakış fırlattıktan sonra kendini tekli deri koltuğuna atıp konuşmaya başladı '' Bana öyle bakmayın. Bir şeyim yok. Sadece biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var. ''. Zack konuşmasını bitirdikten sonra hizmetkârlarının yüzüne anlayışlı bir ifade yerleşti. Uşaklar hiçbir şey söylemeden odasındaki ilk yardım kutusunu aldı ve Zack'in önünde diz çöktü. Birisi elini sararken diğeri de omzuna tekrardan pansuman yapıyordu. Zack her ne kadar yapılmasını istemese de sağlık işlemleri yapılırken bir anda önünde bir sis belirdi. Uşakları hızlı bir şekilde vücutlarını Zack'e siper edip koruyucu bir tavır takındı. Zack her ne kadar bu sisin ne olduğunu anlasa da uşaklarının onu korumak için yaptıkları şeyi görünce kendini mutlu olmaktan alamadı. Sisin içinde yavaş yavaş bir yüz belirmeye başlarken hizmetkârları da anlamıştı sisin ne olduğunu. Zack oturduğu yerden hizmetkarlarından Sebastian'ın omzuna dokunarak '' Sakin olun. Bu sadece bir iris mesajı '' dedi ama yinede söyledikleri uşaklarının konumunu değiştirmesine yaramadı. İris mesajının içindeki mesaj gittikçe netleşirken yüzün sahibi de belli oldu. İris mesajını Kherion göndermişti. Kherion ilk başta uşaklarını ve Zack'i gözleriyle süzdükten sonra koşmaya başladı '' Zack merhaba. Yeni oyuna hazır mısın? ''. Zack tam Kherion'a cevap verecekken Sebastian sinirli bir şekilde '' Tabii ki değil! Yaralarını görmüyor- '' diye konuşurken Zack '' Yeter Sebastian! '' diyerek uşağını susturdu. Daha sonra oturduğu deri koltuğunda çenesini, koltuğa dayadığı dirseğinin yumruğuna dayadı ve gülümseyerek '' Ben hazırım Kherion. Bana yeri ve zamanı söyle sadece '' dedi. Kherion Zack'in bu cesur tavrından etkilenmiş bir şekilde '' Güzel. Yerini söyleyemem ama zamanı şimdi. Tanrıça Demeter şimdi seni bir odaya ışınlayacak. Orada bir uykuya dalman gerek. Uyuduğunda görevin ile ilgili şeyleri öğreneceksin. Ha bu arada odadaki içeceği içip içmemek sana kalmış. '' dedi ve iris mesajı yavaş yavaş gözlerinin önünden kayboldu. İris mesajı kaybolurken Zack hızlı bir şekilde yüzüklerini inaktif hale getirdi ve ışınlanmayı bekledi. Bu yarışta da ustasının ve annesinin yüzünü kızartmayacaktı. Zack düşüncelerinden emin bir şekilde ışınlanmayı beklerken kafasını yukarı kaldırarak '' Hadi ama. Biraz daha hızlı olsanız çok güzel olur tanrıçam '' dedi ve bir anda her şey alt üst oldu...
Bir saniye önce odasındayken şimdi bomboş, karanlık bir odadaydı. Karanlık olmasına rağmen annesinden ona geçen güçler sayesinde hava aydınlıkmış gibi görüyordu etrafı. Odada sadece bir yatak, yatağın yanında ise bir sehpa vardı. Yatağa tereddütlü bir şekilde oturduktan sonra sehpanın üzerindeki bardağı gördü. Bardağı eliyle kaldırıp yüzüne doğru yaklaştırdı ve nasıl bir şey olduğunu anlamak için kokladı. Bardağı koklamasıyla birlikte aklına gelen bütün iğrenç şeyler gözünün önüne geldi. Kokusu o kadar iğrenç diki Zack bayılmamak için kendini zor tuttu. Bardağı hemen sehpaya geri koyup odanın diğer ucuna koştu ve burnundaki o iğrenç kokuyu silmesi için derin derin nefes aldı. Kokuyu tamamen burnundan sildikten sonra yatağa uzandı ve uyumaya çalıştı. Gözleri kapandığında bir anlığına uyuyacağını sansa da acı ile gözleri yine açıldı. Her uyumaya çalıştığında omzundaki kaslar kasılıyor ve Zack'e eşi benzeri görülmemiş bir acı veriyordu. Bu acı ile de uyuyamıyordu. Sinir ile yatağından omzunu tutarak kalktı ve acısını unutabilmek için odanın içinde volta atmaya başladı. Acısı yavaş yavaş dinerken yatağına tekrar oturdu ve nasıl uyuyabileceğini düşünmeye başladı. Eğer uyuyamazsa yarışa katılamayarak elenirdi. Sinirle dişlerini sıkarak bir çözüm yolu bulmaya çalışırken Gözü sehpanın üzerindeki çamurumsu iğrenç içeceğe kaydı. Bir süre korku ile bardağa baktıktan sonra bardağı eline aldı ve '' Zack dostum. Bu senin hayatın boyunca yaptığın en iğrenç şey '' dedi kendi kendine ve bardağı kafasına dikerek tek bir yudumda içti. İstese tat alma ve koku alma duyularını etkisiz hale getirebilecekken bunu yapmadı. Çünkü kokusuyla birlikte tadının, kendisini daha da çok uyuşturacağını düşünüyordu. Kısa bir süre sonra yavaş yavaş gözleri kararmaya başlamıştı. Bardağa bakarak işe yaradığı için gülümserken, ' belki de tanrı ve tanrıçalar bunu melezlere yardım olsun diye buraya koymuştur' diye düşündü. Daha sonra şaşkınlık ile gözleri irileşti ve çok önemli bir şey hatırladı. '' Onlar kimseye yardım etmez. Özellikle eğlendikleri bir şeyse asla. '' dedi sesli düşünerek. Hızlı bir şekilde işaret parmağını kusmak için ağzına götürsede çok geç kalmıştı. Gözleri tamamen kararırken vücudunun hiç bir yerini hissetmemeye başlamıştı. Bilincini tamamen kaybederken son gördüğü şey odanın tavanındaki pervanenin dönen kanatlarıydı.
Gözlerini birkaç saniye kapalı tuttuktan sonra açtı ve etrafına bakmadan '' Yine işe yaramadı değil mi? Keşke o iğrenç şeyi boşu boşuna içmeseydim '' dedi. Üzgün bir ifade ile ama etrafına bakınca küçük dilini yutmamak için tüm iradesini kullandı. Artık o kasvetli karanlık odada değildi. Şimdi uçsuz bucaksız yeşil renklere bürünmüş bir çayırlık alandaydı. Büyülenmiş bir şekilde ellerini başına götürürken elinde bir kâğıt olduğunu fark etti. Hızlı ve heyecanlı bir şekilde düzgünce katlanmış olan kâğıdı açtı ve kırmızı mürekkep ile yazılmış yazıyı sesli olarak okumaya başladı ''Merhaba melez! Artık düşsel macerana başladığına göre, yapman gereken görevi öğrenmenin de vakti geldi. Senden istediğimiz şey, Hayat Ağacı'nı bulup meyvelerinden birini alman ve sonrasında uyanman. Uyanmak için yapmak gereken tek şey, bu dünyada uyumak. Eh, eğer görevini tamamlayamadan uyursan bu, gerçek hayatta uyandığında kendini diskalifiye olmuş olarak bulman anlamına geliyor. Hypnos'tan bir ek bilgi; Uyumak, düş görmek, düşlerden faydalanmak veya düş seyahatine çıkmak, birbirinden farklıdır. Derin bir uyku yalnızca insanı dinlendirirken, bilinçli düşler ona bilgelik kazandırır. Amaçlı uykular, hüsrana uğratmaz. '' . Kâğıdı okuduktan sonra tekrardan katlayıp cebine koydu ve yeşil çimenlerin üstüne oturarak düşünmeye başladı. Hayat ağacı da neydi? Onu nereden bulacaktı? Tanrı Hypnos ne demek istemişti? Aklında çeşitli sorular uçuşurken bir yandan da elleri ile çimenleri kopartıp birbirine düğümlüyordu. Bir süre sessizce düşündükten sonra aklına bir fikir geldi. Ustası her zaman Zack'e '' Hayatı her zaman tehlikede olan hayvanların içgüdüsü tehlike ne kadar uzakta olursa olsun, tehlikeyi ayırt edebilir. Buna geniş görüşlülük denir. Bu tür hayvanlara tavşanları ya da zebraları örnek verebiliriz mesela. Eğer çok çalışırsan belki bir gün sende geniş görüşlülük yeteneğine sahip olabilirsin. Yani günün birinde bir tavşan olabilirsin! '' diyerek dalga geçerdi. Ama hiç bir zaman yanlış bir şey söylemezdi. Fikirler kafasında yavaş yavaş canlanırken Zack'in heyecan'ı da yüzünden okunuyordu. Heyecan ile ayağa fırladı ve '' Eğer oyunu tanrılar düzenlediyse aradığımız şey kesin olarak tehlikelidir. Bu yüzden bir tavşanı kullanıp yönümü belirleyebilirim. O hangi yönden kaçarsa bende o yöne giderim. '' dedi aynı heyecan ile. Ama tek bir sorun vardı. Tavşanı nereden bulacaktı? Çayırlıklar arasında etrafa bakına bakına gezinirken bir tavşan bulmayı ümit ediyordu ama istediğine ulaşamıyordu. Israr ile etrafına bakarken zihnini tavşanların nerede saklanabileceğini bulabilmek için yoruyordu. Bir süre sonra artık pes etme noktasına gelmişken '' Lütfen bir tavşan bulmam lazım. Bana bir tavşan lazım! '' diye yakındı ve aklında bilindik beyaz bir tavşan'ın hayalini kurdu. Ümitsizlik ile çayırlığa geri dönmek için yürümeye başlamışken birden karşısına beyaz bir tavşan fırladı. Şaşkınlık ile yanından geçen tavşana bakan Zack ilk birkaç saniye neler olduğunu anlamasa da tavşanın peşinden koşmaya başladı. Koşarken bir yandan da tavşanın duyularına erişmek için odaklandı ve duyularını kesti. Tavşan duyularının kesilmesi ile yere kapaklandı ve ciyaklamaya başladı. Zack hemen tavşanın boynunun arkasından aynı sihirbazların yaptığı gibi tuttu ve kaldırdı. Bir süreliğine tavşanın hissetme duyusunu geri verip boynunu okşayarak kendisinin onun için tehlike olmadığını gösterdi. Daha sonra tavşanın yüzü doğu'ya gelecek şekilde yerleştirdikten sonra tavşanı serbest bıraktı. Tavşan sadece hissetme duyusunu kullanarak içgüdüsünü ön plana çıkaracak bir şekilde hareket etti ve doğudan kaçmaya çalıştı. Zack hemen tavşanı yakalayıp doğu'ya doğru uzun uzun baktı ve '' Doğu ha? Güneşin doğduğu yer eşittir hayat. '' dedi doğu'ya doğru yürümeye başlarken.
Bir süre kişisel tavşan detektörü ile birlikte yürüdükten sonra uyandığı açıklığa varmıştı. Güneş en tepedeyken hedefine gittikçe yaklaştığını hissedebiliyordu. İçindeki heyecan gittikçe artarken Zack'in nefes alış verişleri de hızlanıyordu. Kısa sayılabilecek bir süre sonra sarmaşık dolu bir açıklığa vardı. Açıklığa doğru adım attığında Bunny adını verdiği tavşanı daha da çok korkarak kaçma isteğini arttırmaya başladı. Bunny'nin bu hareketleri üzerine doğru yolda olduğunu anlayan Zack gülümseyerek garip renkli sarmaşıkların bulunduğu alana adımını atarak yürümeye başladı. Çok geçmeden dokunduğu sarmaşıkların refleks olarak bacağına dolanmaya çalıştığını fark etti. Ayağını silkeleyerek sarmaşıklardan kurtulmaya çalışsa da başarılı olamadı. Sinirli bir şekilde sırtındaki kınından kılıcı Rebellion'u çıkarttı ve ayağını sarmalayan sarmaşıkları tek bir vuruşta keserek ayağının özgür kalmasını sağladı. Sarmaşıkların bu sarılma ısrarı üzerine endişelenmeye başlayan Zack adımlarını hızlandırdı ve koşar adımlarla sarmaşık bölgesinin çıkışına doğru yürümeye başladı ama kısa gibi görünen yolun göründüğünden çok daha uzun olduğunu fark etti. Koşar adımlarla yürümeye devam ederken adımları gittikçe yavaşlamaya başlıyordu. Bir yandan esnerken bir yandan da yürümeye çalışıyordu ama pek de başarılı olduğu söylenemezdi. Kısa sayılabilecek bir süreden sonra uykusuzluğu iyice tavan yapmış ve Zack'i tamamen etkisiz hale getirmişti. Dizlerinin üstüne çökmesiyle birlikte vücudunu kontrol ettiremezken sadece gözlerini hareket ettirebilmek için enerjisi kalmıştı. Gözeri ile etrafı tararken sarmaşıklardan birinin etrafa açık mor renginde bir sis yaydığını gördü. Sis'i gördükten sonra bu ani yorgunluğunun nedenini anlayan Zack bu durumdan kurtulmak için bir plan yapmak için kafa yordu ama bu durumdan kurtulabilmek için aklına en ufak bir fikir gelmedi. Alaycı bir ifade ile içinden kendine ' Beyinsiz' dedikten sonra bir fikir ampulü kafasının üzerinde yandı. Ustasının '' Unutma sevgili öğrencim, bir şey eğer beyine etki etmiyorsa onun etkisi sıfırdır. Her şey beyinde biter.'' dediğini hatırladı eğitimi sırasında. Zack bir süre bu sözü düşündükten sonra kendi koku alma ve hissetme duyusunu kesti. Bir süre aynı şekilde durduktan sonra yavaş yavaş enerjisi yerine gelmeye başladı. Enerjisini yeniden kazandıktan sonra ayağa kalkıp tavşanını da kucağına kaptığı gibi koşmaya başladı. Koşarken bir yandan tavşanını tutarken bir yandan da kılıcını önüne çıkan sarmaşıkları kesmek için kullanıyordu. Bir süre aynı şekilde koştuktan sonra yolun sonu gözükmeye başladı. Yolun sonuna vardıklarında Bunny ve Zack sarmaşıklar bölümünü geçmişlerdi. Zack kılıcını daha sıkı bir şekilde kavrayıp her an karşısına çıkabilecek bir tehlike için tetikteyken Bunny de kaçmak için debelenip duruyordu. Zack onun neden kaçmak istediğini şimdi anlıyordu. Buranın hayat ağacı oluğu çok belliydi ama adının hayat ağacı olmasına rağmen burası tamamıyla ölüm kokuyordu. Zack endişeli bir şekilde Bunny'e bakıp neden onu bu tehlikeli yere getirdiğini sordu kendi kendine. Şimdi bıraksa sarmaşıklar onu saniyesiyle öldürürdü. Onu korumak için bu görevi kazanması gerekirdi. Bunny hakkında endişeli düşüncelerde iken kendi hissetme duyusunu ve koku alma duyusunu serbest bıraktı. Duyuları serbest kaldıktan sonra derin bir nefes aldı ve hayat ağıcına bakmaya başladı. Ağacı görmesi ile birlikte Zack'in şaşkınlıktan ağzı beş karış açık kaldı. Bu ağaç hayatı boyunca gördüğü en büyük beş ağaç listesindeki ağaçların toplamından bile daha büyüktü. Şaşkınlık ile hayat ağacına bakmaya devam ederken hafif ve güzel bir kıkırdama sesi duymasıyla kendine geldi.
Sesin geldiği yöne hızlı bir şekilde döndükten sonra sesin kırmızı zarif bir elbise giymiş bir bayan tarafından çıkarıldığını anladı. Kadına neler olduğunu anlamadığını anlatacak bir bakış fırlattıktan sonra başıyla selam verdi ve '' Merhaba, siz kimsiniz acaba? '' dedi içten gibi gözüken sahte bir gülümseme ile. Kadın yine kıkırdayıp '' Burası Hayat ağacı. Bende buranın koruyucusu kolhis prensesiyim ama arkadaşlarım bana genellikle majesteleri der. '' dedi ve Zack'e yaklaşarak daha zarif bir şekilde konuşmaya başladı.'' Sanırım buraya hayat ağacının meyveleri için geldin. İstersen sana meyveleri verebilirim ama her şeyin bir bedeli vardır buna hazır mısın? ''. Zack prenses'in o zarif ve çekici sesinden etkilenmeye başlamıştı. O kadar ikna edici bir sesi vardı ki, prenses bir istekte bulunsa isteğini yerine getirmek için her türlü şeyi yapmaya hazır hissediyordu kendini. Bu hisleri yüzünden endişelenen Zack her ihtimale karşı kendi işitme duyusunu etkisiz hale getirdi ve prensesin söylediklerini anlamak için dikkatini dudaklarını okuyabilmek için dudaklarına çevirdi. Zack prensese dikkat ile bakarken hala prensesin sorusuna cevap vermediğini hatırladı ve '' Bedelinin ne olacağına bağlı '' dedi kendinden emin bir şekilde. Prenses'in gülümsemesi yüzüne daha da yayılırken '' Hayat meyvesi çok önemli ve değerli bir şeydir. Bu yüzden bedeli de bir o kadar büyük olur '' dedi ve Zack'e iyice yaklaşarak elini tuttu. Prenses elini tutmasıyla birlikte Zack'i hafif hafif ağaca doğru çekmeye başlayınca, Zack'in şüpheleri iyice artmaya başladı. Prenses'in tavırlarından ve isminden bir şeyler hatırlıyor gibiydi ama bu her neyse tam olarak aklına gelmiyordu. Medea Zack'i hayat ağacına doğru götürürken Zack elini serbest bırakmak için elini kendine çekti. Bu hareketi prensesin yüzüne bir şok ifadesi yerleştirirken 'Nasıl yapabildi bunu? ' der gibi Zack'e bakmaya başladı. Zack elini özgür bıraktıktan sonra prensese baktı ve '' Bana doğruları söylemiyor gibisin prenses. Hadi bana gerçekleri anlat bakalım '' dedi hiç bir kadının dayanamadığı sıcak ve içten bakışlarıyla. Prenses ilk başta şaşkın şaşkın Zack'e baktı ama daha sonra şaşkın ifadesi gittikçe sinirli ve asabi bir ifadeye dönüştü. Zack gülümseyerek bakmaya devam ederken prenses '' Gerçekleri bilmene gerek yok! Bilmen gereken tek şey bugün burada ölecek olduğun! '' dedi tıslarcasına ve ellerini toprağa dayadı. Ellerinin toprağa değmesiyle birlikte topraktan ortalama bir insan boyutlarında çamurumsu yaratıklar oluşmaya başladı. Çamur yaratıklar oluşumunu tamamlarken Zack'de kılıcı Rebellion'u saldırıya hazır bir şekilde yere paralel olarak tuttuktan sonra tavşanı Bunny'i yandaki bir ağacın dalına koyarak güvenliğini sağlamaya çalıştı. Bunny'i güvenli bir yere yerleştirirken arkasında bir hırıltı duydu. Beş tane çamurumsu yaratığın hırlayışları kulağını çınlatırken gülümsedi ve '' Cidden bunu istemezsiniz, benim sevgili çamurdan dostlarım '' diyerek beşinin de duyularını kesebilmek için odaklandı. Ama her ne kadar iyi bir şekilde odaklansa da başaramadı. Çamurumsu yaratıkların duyularını hissedemiyordu. Yüzü keyifsizlik ile buruşurken prensesin çılgın gülüşünü duydu. '' Demek tanrıça Demeter'in içeceğini içtin ha? Cidden çok kötü bir seçim. O içecek sayesinde gücünü bir süre kullanamayacaksın. '' dedi prenses kahkahasından zaman buldukça. Zack prenses'in dediklerini duyduktan sonra o çamurumsu içeceği içmenin gerçekten kötü bir fikir olduğunu düşündü. Sinirli bir şekilde gülümsemeye devam ederken '' Cidden bu tanrı ve tanrıçalar bazen işleri çok abartabiliyorlar. Neyse galiba sizi klasik yöntem ile halletmem gerek '' dedi ve kılıcını yere paralel olarak tutmaya devam ederek saldırıya geçti.
Zack'in saldırıya geçmesi ile birlikte çamurumsu yaratıklarda garip bir çığlık atarak saldırıya geçti. Yaratıklar güçlü gözüküyordu ama hareketleri aşırı şekilde baştan savmaydı ve gereksiz bir sürü hareketleri vardı. Kılıcı ile birlikte güzel bir uyum içerisinde hareket eden Zack canavarlardan birinin vahşi saldırısından eğilerek kurtulurken aynı zamanda kılıcı ile de karnını deşti. Beş yaratıktan birini hallettikten sonra sinsi bir gülücük attı ve üstlerine doğru tempolu bir şekilde koşmaya başladı. Koşmaya devam ederken çamurumsu yaratıklardan biriside üstüne doğru koşmaya başladı. Canavar Zack'e vurabileceği bir yakınlığa gelince bir yumruk savurdu ama Zack ondan önce davranıp yana kaydı ve yumruğundan sıyrıldı. Yumruğundan sıyrılması ile birlikte kılcıyla bacağına derin bir kesik attı. Yere düşen çamur canavarı acı ile inlerken. Zack hiç zaman kaybetmeden diğerlerinin üstüne doğru koştu. İki çamur canavarı Zack'in üzerine doğru gelirken diğer birisi prenses'in yanında kaldı. Öne çıkan iki çamur canavarını gözleri ile süzerken zayıf bir nokta arıyordu. Ani bir hareketle kılıcını diğer eline atarak savurdu. Canavarlardan birisi hazırlıksız yakalandığı için bir kolunu kaybederken. Zack de omzunu tutarak dizlerinin üzerine çöktü. Omzunun yarasını tamamen unutmuştu. Acı ile birlikte bir nefes verirken, çamur canavarlarından biri yavaş adımlarla Zack'e yaklaşıyordu. O yaklaşırken Zack ayağa kalkmaya çalışıyor ama acıyla birlikte yorgunluğunda etkisiyle bunu başaramıyordu. Üzerinde tanımlayamadığı bir yorgunluk vardı. Uykusu gittikçe artarken bunun Hypnos'un işi olabileceğini düşündü ve içinden bir dizi küfür geçirdi. Çamur adamın gittikçe yaklaşması üzerine ne kadar kalkmak istese de başaramadı. Tam ölümü kabullenecekken arkasından tiz bir ses '' Ayağa kalksana! '' diye seslendi. Zack en son gücünü de kullanarak sesin geldiği yere baktı ama gördüğü tek şey tavşanı Bunny idi. Bunny'nin arkasında başka birisini ararken '' Buradayım! '' diye bağırdı Bunny. Zack şok halinde Bunny'e bakmayı denerken zorda olsa '' Sen nasıl... '' diyebildi. Bunny daha bir asabi bir ifade ile '' Burası rüya dünyası seni aptal! Rüyalarını kontrol edebilirsin. Bilmeden beni o kadar çok bulmak istedin ki beni yanlışlık ile hayal ürünü olarak yarattın. Ama sen ne yaptın? Tam sana yardım edeceğimi söyleyecek iken beni kör ve sağır yaptın! '' diye bağırdıktan sonra Zack'in olanları anlayabilmesi için bir süre sessizce bekledi. Zack bunun bir rüya olup olmama konusunda hala kararsızdı. Ama elinde başka bir seçenek yoktu. Gözlerini yumarak düşlemeye başladı. Huzurlu geceyi düşledi. Güneşin batıp gecenin oluşmasını düşledi. Gözlerini açtığında güneş batmış ve kapkaranlık gece her yöne yayılmıştı. Gülümseyerek etrafına bakarken omzununda iyileşmesini düşledi. Tüm kasların ve damarların tekrardan yapılandırılmasını düşledi. Düşünü tamamladıktan sonra omzuna baktı ve yaraya ait hiç bir iz bulamadı. Gülümseyerek yerden kalktı ve Rebellion'u kaldırarak karşısındaki çamur adamları gösterdi.
Gecenin getirdiği güç ile o kadar hızlanmıştı ki çamur canavarları Zack'in nereden saldıracağını bile kestiremiyordu. Önde bulunan çamur canavarı korku ile etrafına bakınırken Zack bir anda yanında belirdi ve sağ bacağına derin bir kesik attı. Bacağını kestikten sonra yine geceye karışarak görünmez oldu ve bu sefer hızla önüne geçerek sol bacağını kesti. Dört numaralı çamur acı ile yere düşerken hızla sonuncu çamur adama doğru koştu. Sonuncu çamur adam diğerlerinden daha sakin kalarak Zack'in iyice yanına yaklaşmasını bekledi ve bir yumruk attı ama Zack ondan daha hızlı davranarak yumruğundan sıyrıldı ve koluna sürtünerek kılıcını karnına sapladı. Çamur adam'ın cansız bedeni yere düşerken tekrardan çamura dönüştü. Zack yerde yatan ve hala hayatta olan dört çamur canavarına baktıktan sonra bakışlarını prenses'e çevirdi ve ifadesiz bir şekilde '' Sen Medea'sın değil mi? '' diye sordu. Sorusu karşısında şaşkına dönen Medea'nın şaşkın ifadesi gittikçe sinirli bir ifadeye dönüşürken Medea konuşmaya başladı '' Öyleysem ne olmuş. Kesin sende benim iğrenç ve kötü birisi olduğumu düşünüyorsundur ama ben sadece gururumu korumak için yaptım yaptıklarımı. Ama tabii İason her zaman masum! Bana evleneceğimize dair söz vermişti! Onun için çeşitli tehlikelere göğüs gerdim ama o ne yaptı? Beni bir limanda terk edip bir kralın kızıyla evlendi! Erkek kahramanlardan nefret ediyorum! '' nefes almak için sözlerini bitirdiğinde Zack '' Tabii ki öyle olduğunu düşünmüyorum. İason'un yaptığı son derece yanlış ama tüm kahramanları onun gibi görme. Ben sana öyle bir söz verseydim yerine getirmek için hayatımı feda ederdim. Hatta şimdi bir anlaşma yapmaya ne dersin? Sana aşkımı veririm ama karşılığında sen de bana ağaçtan bir meyve vereceksin anlaştık mı? '' dedi Zack kimsenin karşı koyamadığı o gece siyahındaki gözlerinin anlayışlı bir ifade aldığı bakışı ile. Medea duydukları karşısında kızarırken bir yandan da bunun doğru olup olmayacağını düşünüyormuş gibi bir hali vardı. Zack Rebellion'u kınına soktuktan sonra Medea'nın yanına gitti ve gülümseyerek '' Endişelenmene gerek yok. '' dedi. Medea kızaran yüzüyle Zack'e bakarken '' Endişelendiğim şey o değil. Hayat meyvesini almak için kurban gerekmekte. '' dedi endişeli bir ses tonuyla. Zack sıcak gülümsemesini devam ettirirken '' Yerde ki hala hayatta olan çamur adamları kullanabiliriz. '' dedi Medea'ya göz kırparak. Medea gülümseyerek Zack'e karşılık verirken. Zack'de Yerdeki çamur adamları gecenin arttırdığı gücü ile yerden kaldırarak ağacın yanına götürdü. Ağaç yavaş yavaş gövdesinden sarmaşıklar uzatarak canavarları sarmaladı ve bir piton yılanı gibi içine çekti. Bir süre canavarların özünü emdikten sonra ağacın yaprakları arasında altın renkli bir ışık parlamaya başladı. Işık hafifçe Medea'nın eline süzüldükten sonra küçük bir elmaya dönüştü. Medea gülümseyerek elmayı Zack'e verirken Zack ilk başta Medea'ya sarılarak ona minnetini sundu. Daha sonra elmayı cebine koydu ve Medea'nın elini kaptığı gibi gözünü ilk açtığı yer olan çayırlığa vardı. Çayırlıkta çimenlerin üzerinde Medea ile birlikte uzanırken yavaş yavaş gözleri kapanmaya başladı. Hafif hafif uyumaya başlarken bir anda gözlerini açtı ve yeniden bomboş bir odada bulunduğunu fark etti.
(Rp ou; Bu rp başka bir sitedeki Zack Cliff Burton adlı nyks çocuğu olan karakterim ile yazdığım bir rp dir. Nyks oğlu olduğu için kurguda geceleri gücü artıyor.)