Yer: Çatlak Kazan.
Katılımcılar: Letje, Nora.
Gün batımı gökyüzünü mora boyamıştı, Letje yattığı yerde hafifçe kıpırdandı ve ağzındaki sakızı daha gürültülü çiğnemeye başladı. Bunu gergin olduğu zamanlar yapardı ve genelde tek bir konuyu düşündüğü zaman sakızını en büyük düşmanıymış gibi çiğnerdi. Yatakta yavaşça kıpırdandı, odada yapayalnızdı, en yakın arkadaşı Nora ise diğerleri gibi güzel havanın zevkini çıkartmak üzere alışverişe inmişti. Letje genç kızı kapıdan çıkmadan önce bileğini tutup geri çevirmiş ve döndüğü zaman ona bir şey söylemek zorunda olduğunu dile getirmişti. O an söylediği şeyden dolayı en az yaptığı ve hala yapmakta olduğu şey kadar pişmanlık duydu. Büyüdükçe Letje hata üzerine hata yapar olmuştu ve yaptığı hatalar telafi edilemez, yıkıcı şeylerdi. Asla düşündüğü şeyleri, asıl amacını anlatamazdı en yakın arkadaşına, ne kelimeler yeterdi ne de cesareti. Daha önce hiç korkmadığı kadar korkuyordu, o yola girerken sonuçları bilse de görmezden gelmişti çünkü o an hissettikleri suçluluğu ve sorumlulukları bastırmıştı. İki yılın ardından ancak anlıyordu Nora'yı her duygudan, her ihtiyaçtan daha önemli olduğunu ve biliyordu ki, onu kaybetmek üzereydi. Kelimeler ağzından çıktığı an, ona babası ile iki yıldır devam eden bir ilişkisinin olduğunu söylediği an bitecekti. Nora'nın en çok da kindar yapısından korkardı ya da umursamayışından. Letje yorganı burnuna kadar çekerken hangisinin daha kötü olduğunu düşündü. En sevdiği kişi tarafından umursanmamak ya da nefret edilmek? İkisi de aynı derecede kötüydü ve Letje o an Vladimir ile ilişkilerinin bitmesi gerektiğini anladı, bu, çok uzun zaman yapması gereken bir şeydi. Vladimir’in dokunuşlarını düşündüğü zaman kendisine hakaret ediyormuş gibi hissettiği o ilk an bitmeliydi bu, artık on beş yaşındaki, her şeye meraklı, her şeye istekli kız değildi. Vladimir ve yaptığı şeye dair duyduğu suçluluk yormuştu kendisini, eninde sonunda büyümek zorunda kalmıştı. Dışarıdan hala en ufak bir şey ile bile eğlenen, çıplak ayakları ve puantiyeli elbiseleri ile dolaşan, bir lolita gibi dudağını her daim kırmızıya boyayan kız olsa da Letje artık eski alışkanlıkları tekrarlamak için kendini zorlar olmuştu. Vladimir kendisine puantiyeli elbiseleri yakıştırırdı mesela ya da kırmızı ruju, o kızın küçük ayaklarını beğeniyor diye Letje de beğenirdi ayaklarını. O hayranlık, o aitlik duygusu kaybettiği şeylerden sadece bir ikisiydi.
Vladimir, Vladimir, Vladimir… Yatakta hırsla doğruldu, her şeyde, en ufak detayda bile o vardı, sanki Letje’nin hayatı on beş yaşında, o noel tatilinde başlamış gibi. Sıkıntıyla boş yatakhaneye göz gezdirdi, ardından da bacaklarını yorganın altından çıkartıp yere sallandırdı, yazın Nora ile Quidditch antrenmanı yapmaktan yara bere içindeydi bacakları. Güldü. Kızın savurduğu Quaffle’ı yakalayabilmek derdi ile süpürgesinden öyle bir atlamış, ardından da öyle sert çakılmıştı ki kuma... Uzandı ve sabahlığını üzerine geçirdi. Odasını paylaştığı kızlar arasında sandığını henüz boşaltmamış olan bir Letje vardı, o da Nora sürekli yanında olduğu için sandığını açmamak konusunda ısrarcı davranmıştı. Nora alışverişte diğerleri ile birlikte olduğuna göre Letje, Vladimir’e ait, Nora'ya tanıdık gelebilecek eşyaları göz önünden kaldırmak için tam zamanı diye düşündü. Sandığının önünde diz çöktü ve asasının yardımı ile kilitten kurtuldu. İkinci bir asa savuruşu ile iç çamaşırları gardırobunun en alt gözüne, okul forması ve yedekleri askıya, kalanlar da ikinci ve üçüncü çekmeceye gitti. En sonuncular… İşte onlar kurtulması gereken şeylerdi. Yinede kendini engelleyemeden elini takılarını doldurduğu kutuya daldırdı ve bir kolye çıkartıp başının üzerine kaldırdı. Vladimir ona kolyenin babasına ait olduğunu söylemişti, en değerli şeyi olduğunu… İşte yine güzel anılara dalmıştı, paldır küldür adımlar meditasyonunu bölene kadar. Letje gelenin kim olduğunu görmek için kapıya döndü ve Nora ile göz göze geldi. Karma yine yapacağını yapmıştı, en olmadık anda, olmaması gereken o tek kişi olurdu zaten karşınıza çıkan. Kolye elinden kaydı ve gümüş pırıltısı ile diğer takıların arasına düştü. Sakızını yuttuğunu ancak o zaman fark etti.