Hava soğuktu bu gece.İnsanın içini titretiyordu.Bulutlar kapkara, bir an önce yağmayı bekliyorlardı.Bu kadar bira içtiğim için kendime kızıyordum.Sarhoş, gecenin bir vakti, ıssız sokaklarda dolanan tek akıllı bendim.Kara bulutlar sokak lambalarının yanmamasından faydalanıp ortalığı kapkaranlık bir hale getirmişlerdi.Hızlanırken eski bir villa gözüme çarptı.Eski olduğu belli olan villa çok tanıdık geliyordu.Villaya doğru birkaç adım atarken içim ürperdi.Duvarlarının boyaları dökülmüş ve üzerine kırmızı boyalarla bilmediği bir dilden yazılar yazılmıştı.Aslında gerçekten de tuhaftı.
Ağaçları sallandırmaya başlayan rüzgarla bir anda irkildim. Yüzüme adeta bir deniz dalgası gibi çarparak saçlarımı dalgalandıran rüzgar, sanki benimle oyun oynuyordu.Olduğum yerden eve doğru bir adım daha attım.Ayağıma takılan teneke kola az kalsın düşmeme sebep oluyordu.Kafamı tekrar kırılmış camlı pencereye doğrulttum ve gördüğüm karartıyla çığlığı bastım. ''Aman Tanrım. Bu da ne?'' Büyük bir şoka kapılmıştım ki sözlerimi tamamlayamadım. Ağzım açık bir şekilde geri geri ilerledim ve arkamdaki duvara kendimi yapıştırarak sımsıkı tutundum. Gördüğüm karartı hızlıca pencereden yaklaşıyordu. Hayır. Belki de bana yaklaşıyordu. Kim bilebilirdi ki? Derin derin nefes alıp vermeye başladım. Aniden büyüyen karartıyla gözlerimi birden kapattım. Hissedebiliyordum. Gördüğüm şey sanki yakınlarımdaydı ve benimle birlikte nefes alıp veriyordu.
Karnım ağrımaya başlamıştı.Rüzgar kızmışcasına daha sert esiyordu.Etrafımda rüzgarla birlikte onu hissedebiliyordum.Böyle bir güç ne olabilirdi?Derin bir nefes aldım.Normal insanlar şimdiye kadar kaçarlardı ama ben kalmakta ısrar ediyordum.Gitmek için içimde en ufak bir istek yoktu.Öne doğru bir adım attım.Bir siluet belli oluyordu artık.Benimle oynamıyordu.Hareketsiz benim yaklaşmamı bekliyordu.Avcı gibiydi, pususunu kurmuş avını bekliyordu.Ki bu durumda avcı o, av bendim.
Karnımın ağrısı dahada şiddetlenmişti.Ben yaklaştıkça en ufak bir belirti yoktu onda.Tanrı'm nasıl bu kadar tepkisiz olabilirdi?Dahada önemli soru kimdi bu adam?
Rüzgarın sertliği giderek azalıyordu.Yaklaşmaya devam ettim.Eski bir kapının önünde duruyordu.Villa o kadar bakımsızki, yıllardır kimsenin yaşamadığı belli oluyordu.Adrenalinden gözlerimde yaşlar geliyordu.Islaktı gözlerim.Kapıya yaklaştığımda içimden bir ses bu kapıdan bir kez girersem bir daha çıkamayacağımı söylüyordu.Önümüzde sadece iki adım vardı.Koyu kahverengi saçları, siyah deri ceketi ve hüzünlü siyah gözleri gözüme ilk takılanlardı.
İç sesimi dinlemeyip kapıdan bir adım attım.Bu hareketimi bekliyormuş gibi beni pencerenin önüne itti.Ben kalkamazken boynuma saplanan iki diş beni bayıltan son şeydi.