Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts |
|
| Tadı Damağında Kalacak | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Virgin Everhärt Striptizci
Gerçek İsim : Constanta. Anladınız... Mesaj Sayısı : 147 Kayıt tarihi : 03/08/11
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (82/100) Patronus: Kedi
| Konu: Tadı Damağında Kalacak Perş. Ağus. 04, 2011 5:03 am | |
|
Bomboş... Beynim bomboş, ve bakışlarım. Aynada sürekli gördüğüm aynı yüz. Bir Striptizcinin kimliğiyim ben. İçimden geçen titreme ile Meta' ya dönüşüyorum. O halime bakıyorum ve gerçek halime. İkisiyle de aynıyım. Değişmeyen bir kimliği taşıyorum. Kimliğimden memnunum. Halk arasında bu şekilde tanınmaktan... İnsanların çoğu bana saygı göstermiyor. Hatta beni kötüleyenler de var. Ancak İngiltere' de ara sokakların çok olduğunu unutuyorlar. Saygı istiyorum. Biraz saygı. Bu yüzden sahneye çıkıyorum ya. Sahneye çıktığımda bana saygı gösteren çok kişi var. Yüzüme kocaman bir gülümsemenin yayıldığını gördüm. Gülümseyince gözlerimin ışıldadığını söylerdi annem. Bu yüzden, her zaman için gülümsememi isterdi. Ancak böyle bir dünyada gülümsemek, artık zor.
Bornozumun altında çıplağım. Artık giyinmem gerekiyor. Metal askıda asılılar. Askının hemen altında siyah ayakkabılarım duruyor. Topukları öyle yüksek ki bazen ben bile yürürken düşeceğim diye korkuyorum. Ancak genelde dans ettiğim için onlara alışmama gerek yok. Masamın üzerine baktım. Siyah oje, kıpkırmızı bir ruj, törpü ve diğer makyaj malzemeleri... Verdiğim savaşta benim kamuflaj malzemelerim hepsi. Bir kadını kadın yapan eşyalardan bazıları bunlar. Kenarları ampullerle dolu aynada tekrardan kendime baktım. Şu anda tamamen savunmasızdım. Kendimi kamufle etmem gerekiyordu. Ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Kapımı kilitledim. Bir süre anahtarı elimde tuttum ve kapıya alnımı dayadım. Gözlerimi kapattım. İçeriden gelen müziğin sesini duyabiliyordum. Birkaç dansçı içerideydi. Benim deyimim ile; savaş alanında. Hepsi de benim yerimi almak için savaşıyorlardı. Kaybedecekleri bir oyunda oynuyorlardı. Beni köreltmek yerine beni güçlendiriyorlardı. Onları seviyordum. Askıya yöneldim. Üzerimdeki bornozun kemerini çözdüm ve askıya astım. Askıdaki çamaşırları giydikten sonra aynada kendime baktım. Gece mavisi ve kemerli çamaşırlar... Bu sefer seçimi iyi yapmışlardı. Ayakkabılarımı da giydim. Oda da birkaç kez turladım. Lanet olsun, düşmeme ramak kalmıştı. Hemen oturdum ve kamufle malzemelerimi kurcaladım. Tırnaklarıma bir şeye gerek yoktu sanırım. Nasıl olsa dün gece Alyssa her şeyi halletmişti. Benim şekerim Alyssa... Patronun kızı. Onunla iyi anlaşmak zorundayım. Elimi makyaj malzemelerinin arasına daldırdım. Kırmızı bir ruj çektim. Gece hayatının vazgeçilmezidir. Elimde şık durduğu gibi dudağımda da hoş duruyor. Bebeğim, bunlar harika!
Kilidi açmayı unutmuşum. Bu yüzden Alyssa kapıyı yumruklamaya başladı. Kilidi açtığımda içeriye düştü. Gülmeye başladım. "Sakin olsana." Ancak o sinirli gibiydi. Kaşlarını çattı ve elimden tutarak beni sürüklemeye başladı. Sahnenin arkasına getirdi. Omuzlarıma bir pelerin attı. Boğazımın atından kurdele yaptığı ipi kontrol etti. Pelerinimi düzeltti. Pelerin ile tüm vücudumu kapattı. Başıma Michael Jackson' ın taktığı gibi bir şapka kondurdu. Bugünkü koreografi belli değildi. Müziğin akışına göre hareket edecektim. Zaten her gece yaptığımda bu değil mi? Müziği içimde hissederek karşımdaki kişiyi baştan çıkartmak...
Sahneye çıktığımda ışıklar kapalıydı. Ancak parıldayan gözleri görebiliyordum. Onlarca parıltı... Beni görmek için çıldırıyorlardı. Direğin önüne geldim. Bir dizim kırık şekilde duruyordum. Bir elim direkte diğer elim ile şapkayı tutuyordum. Ve müzik başladı. Işıklar bir anda yandı. Yandığı anda arkamı döndüm. Hala direği ve şapkayı tutmak konusunda ısrarcıydım. Eğilebildiğim kadar eğildim. Daha sonra geri toparlandım ve kurdeleyi açtım. Pelerin yere düştü. Işıklar altında parlayan bedenim göze batıyordu. Islık seslerini o kadar sesin arasından duyabiliyordum. Sahnenin önüne geldim ve bacaklarını çapraz yaptım. Başım önüme eğikti. İki elim ile şapkamı tutuyordum. Nakarat girdiğinde şapkayı fırlattım ve direğime sımsıkı tutundum. Hadi, havalara uçalım...
Şarkı için tıkla.
Bunu da dansım olarak kabul edebiliriz sanırım.
Az önceye dair hiçbir şey hatırlamıyorum desem yalan olmazdı sanırım. Koreografiyi bilmediğim zamanlarda kendimi kaybediyordum. Dansım bittiğinde hiçbir şey hatırlamıyordum. İşte mesleğimin en sevdiğim tarafı da bu idi. Bir anlamda da zorluğu... Bazen kendiniz için dans etmeniz gerekiyordu ve ben genelde, kendim için dans ederdim. Sahneden indim. Alyysa elinde straplez bir elbise ile bana doğru geldi. Üzerime giydirdi ve beni müşterilerin arasına yolladı Müşterilerin arasında dolaşmaya başladım. Hepsi kafayı bulmuş gibi görünüyorlardı. Dansçılara dokunmak yasak olduğu için çektikleri işkence gözle görülür bir biçimdeydi. Çoğu dansçı masalarına gider ve onlara unutamayacakları bir gece yaşatırdı. Ben bunu yapmayı sevmiyordum açıkçası. Beni gözleri ile yiyorlardı zaten. Bir de geceleri onlara katlanamazdım. Ancak aralarında birkaç cebi dolu ve düzgün kişiler vardı. Ben onların tarafına takılıyordum.
Bana seslenen onlarca kişi arasında sadece birisi ile ilgilenme gereği duydum. Gözüme diğerlerinden farklı gelen birisi ile... Bu geceki eğlencemin kaynağı olacak kişi ile ilgilenmem gerekiyordu. Deri koltuğa oturdum. Bacağımı diğer bacağımın üzerine attım ve seksi bir gülümseme ile ona baktım.
Eğlenceli olacak.
| |
| | | Cebriàn Jamie Serpiente Slytherin V. Sınıf
Gerçek İsim : Çisem #4 Mesaj Sayısı : 104 Kayıt tarihi : 03/08/11
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus:
| Konu: Geri: Tadı Damağında Kalacak Perş. Ağus. 04, 2011 7:16 am | |
| Gecenin ilerleyen saatinde sıkılmış bir gencim ben. Başıboş sokaklarda ilerliyorum amaçsızca. Cebimdeki sahte kimlik, kandıracak bar arıyor kendisine. Fakat hiçbiri cezbedici gelmiyor bana. Neden bilmem, sanırım hep oralara girdiklerimden. Birkaç sarhoşun yanından geçerken tiksinerek baktım onlara. Dünyanın en gereksiz insanları... Muggle antipatim yoktur genelde; ama bu tarz mugglelardan gerçekten nefret ediyorum. Kıyafetlerimden zengin olduğumu anlamış olacaklar ki, birkaç küfür savurdular arkamdan. Dönüp bakmaya bile tenezzül etmedim. Adımlarımı biraz hızlandırmama ise mani olamamıştım. Camila halimde olmadığım için içten içe bir minnet duydum. Gece gece kız slueti ile ne yapılır demeyin. Çoğu erkeğin lezbiyen fantezisi vardır, ancak izlerler. Ben ise bunu gerçekleştiriyorum. Gecenin bu saatlerinde Londra'nın bazı meşhur lezbiyen barları taş kadınlarla dolu oluyor. Ve masum görünüşlü; ama şehvetli bir kadına karşı koyamıyorlar, yani Camila'ya. Ama bugün kendi görünüşüme güveniyorum. Aslında sanırım gerçek sebep bu değil. İçimden birisiyle birlikte olmak gelmiyor. Sadece sıkıldım. Ve bu düşüncelerin beynime akın etmesiyle beraber, kararımı veriyorum. Sadece gözlerimi bayram ettirmeliyim. Adımlarım hızlanıyor ve ilk sağa sapıyorum. Sonra sola, sonra tekrar sola, sonra sağa... Yol böyle devam ediyor on dakika boyunca. Sonra pembe bir binanın önüne varıyorum. Beyazlı, pembeli, kırmızılı ışıklarla 'Ice Babes' yazıyor kocaman.
Kapıdaki korumanın beni taradığını hissediyorum. Gerçek yaşımı götermediğime eminim; ama çok da büyük göstermiyorum. Kimliğimi uzattım kendimden bir tavırla. Adam bir kimliğe bir bana bakmaya devam etti. Fakat sonunda istemeye istemeye içeri girmeme izin verdi. İçeri girdiğimde etraf karanlıktı. Işıkların yeni kapatıldığı belli, çünkü alkışları halen duyabiliyorum. Sahneye doğru yaklaştım ve ne çok uzak, ne de çok yakın olan bir yere oturdum ve beklemeye başladım. Buraya daha önce hiç gelmemiştim. Çok duymuştum, özellikle de bir ismi meşhurdu. Virgin mi ne... Ah, bunu ilk duyduğumda ne gülmüştüm anlatamam. Dalga geçer gibi bir isimdi striptiz sanatçısı için. Bakir ve striptiz... Bir iç çektim. Etrafıma bakınıyorum şuan; ama etraf fazlasıyla kalabalık. İnsanların sabırsızlandığını nefes alışlarından bile hissedebiliyorum. Sahneye dair hiçbir görüntü mevcut olmasa da, demir sesi duymuştum, burdaki abaza adamların çoğunun duyamayacağı bir ses. Büyük ihtimalle kadın sahneye çıkmıştı. Arkama yaslandım ve beklemeye başladım. Bu sırada üstümü düzelttim biraz. Acele edişimden ötürü ceketim biraz kırışmış, siyah tişörtüm yukarı doğru katlanmıştı. Ve bu gibi mekanlarda zengin görünmek önemliydi. Bense şuan fazlasıyla fakir gözüküyordum. Tişörtümü aşağı doğru çekiştirirken biranda şarkı çalmaya başladı ve ışıklar açıldı.
Ne olduğunu anlamaya çalışır bi ifadeyle kafamı kaldırdım ve o anda sahnedeki kadını gördüm. Yaşının gerektirdiğinden fazla kadın ve kızla birlikte olmuş biriyim. Yani kadınların vücutlarını görmeye alışığım, artık çok da etkilemiyorlar. Ama kabul ediyorum, bu kadını gördüğüm anda birkaç saniyeliğine nefes almayı unuttum. Ve bir anda kendimi o 'abaza' diye nitelendirdiğim insan grubunda buldum. Belki de vücudunun güzelliğinden öte, hareketlerinin ahenki ve çekiciliği beni etkileyen. Bilmiyorum; ama şuan düşünebilecek gibi değilim. Tüm ilgi ve alakam kadına yönelik. O dans ederken en ufak hareketine bile dikkat ediyorum ister istemez. Hogwarts'taki en taş kızın bile bu kadının yanında halt ettiğini söylemem gerek. Kendini çekici sanan o kadar çok kadın var ki... Bu kadın onlara güzel bir cevap olabilirdi. Şarkı yavaşça son bulurken kadının hareketleri de yavaşladı ve ben de gerçek dünyaya dönmeye başladım. Kendime geldiğimde kadına tezahürat yapıyordum. Sesimi yavaşça kıstım ve beklemeye başladım. Kadın da aralarda gezmeye başlamıştı. Zevkle izledim dolaşmasını. Birkaç adamın elinin ona doğru uzandığını ama acı bir ifadeyle geri çekildiğini gördüm. Gerçekten acı çekiyorlardı...
Kafayı mı yedim? Şuan sanki bana bakıyor gibi. Salak gibi etrafıma bakınmamak için kendimi zor tutuyorum şuan. Ah bana doğru geliyor. O kadar kişi arasından bana doğru... Ya da arkamdakine mi? Kimi kandırıyorum ki? Bana geliyor işte. Şuan içimde kocaman bir ego hissediyorum. Mükemmel olduğumu her zaman biliyordum zaten; ama bunu mükemmel bir kadının da fark etmiş olması egomu yükseltmişti. Kadın bana doğru gelirken ceketimin cebindeki asayı geriye doğru itekledim iyice. Cebinde sopa taşıyan bir ucube gibi gözükmek istemiyorum çünkü. Ve, kadın yanıma oturdu. Bacak bacak üstüne atarken yüzünde oluşan gülümseme biran başımı döndürür gibi oldu. On yedi yaşındaki bir gencin çok da dayanıklı olmasını bekleyemezsiniz ne de olsa. Karşılık olarak sırıttım. Ağzımdan, çekici olduğuna inandığım bir ses tonuyla 'Selam' kelimesi döküldü. Basitti, sıradandı ve duruma göre salakçaydı. Ama diyecek bir şey bulamayınca söylenebilecek en güzel sözdü bana göre. İlk defa striptiz cluba gelen biri olarak acemiydim. Alkıma ilk gelen şeyi yaparak cüzdanımı elime aldım ve içinden birkaç ellilik çıkarttım. Cüzdanı ceketimin cebine tekrar koydum. Elimdeki elliliklerle dolu olan desteyi kadına doğru uzattım çekici bir gülümsemeyle.
| |
| | | Virgin Everhärt Striptizci
Gerçek İsim : Constanta. Anladınız... Mesaj Sayısı : 147 Kayıt tarihi : 03/08/11
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (82/100) Patronus: Kedi
| Konu: Geri: Tadı Damağında Kalacak Cuma Ağus. 05, 2011 5:45 am | |
| O kadar kişi arasından neden onu seçmiştim? Bilmiyordum ancak ona doğru çekildiğimi hissettim sadece. Diğer varoşlarla eğlenmektense eli yüzü düzgün birisi ile oturup konuşmayı tercih ederdim. Belki de bu yüzden onu seçmiştim. Ona doğru yaklaşırken nedense birden panik oldu. Normalde direk yavşarlardı. Aynı az önce yaptıkları gibi. Güzel sözler ile sadece kendilerini kandırabilirlerdi. Benim onlara karnım toktu. Tabi, arada benim "hoş" diye nitelendirdiğim kişilerin iltifatlarına her zaman açıktım. Onlara karnım doymazdı. Aynı bu yakışıklı ve hoş beyden gelecek küçük bir iltifat gibi... Ona aç olduğumu hissedebiliyordum. Benim iyi olduğum konusunda bir şey söylemesi için her şeyimi verirdim ona. Kısacası, elimde kalan her şeyi... Çok fazla keşkem olmuştu bu hayatta. Artık, iyi ki demeyi öğrenme vakti idi ve, -iç güdülerim öyle gösteriyor- iyi ki bu beyefendinin yanına oturmuşum.
Selam... Şu anda bulunduğumuz duruma uygun düşen bir sözcük müydü? Sanırım değildi. Çaresizliğin bir göstergesi idi. Kendimi bozuntuya vermeden gülümsedim. İçimden gelerek gülümsüyordum. "Selam." diye karşılık verdim. Sesim öylesine yumuşak çıkmıştı ki ben bile şaşırdım. Savaş alanımdaki halim ile şimdiki halim arasında dağlar kadar fark vardı. Sesim... Bir annenin evladına olan şefkati gibi çıkmıştı. Boğazımı tuttum. Ancak bu beyefendi bana parayı uzatınca isterik bir kahkaha attım. Elimi boğazından çektim ve bileğine doladım. "Bu para sende kalsın. Eğer bana para veriyorsan bir işi bitirmişsin demektir ki ben, işe başladığımızı bile sanmıyorum." Para vermek işin bittiğinin bir göstergesidir. Başlamamış bir işi bitirmekse adetim değildir. Parayı geri çekti. Cüzdanına koydu. "Şimdi daha iyi oldu." dedim ve ardından kıkırdadım. Bu gece içmeden sarhoş olmuştum. Karşımda oturan beyefendinin bunda katkısı büyüktü tabii. Bir elimi çenemin altına koydum, dirseğim masada idi. Diğer elimi, işaret ve orta parmağımı kullanarak masada yürütüyordum. Yavaşça adamın eline doğru yaklaşıyordum. Elinin olduğu hizaya gelince durdum. İşaret parmağım ile onu dürttüm. Bu hareket her zaman komiğime gitmişti. Yine parmaklarımı yürüttüm ve koluna tırmandım. Ancak ellerim fazla ilerleyemedi. Koluna derin bir dokunuş ile elimi geri çektim. Oturduğumuz yer yarım çember şeklinde bir deri koltuktu. Önünde yuvarlak masa duruyordu. Koltuk üzerinde kaydım ve adamın olduğu yere geldim. Bitişiğine oturdum. Birbirimize o kadar yakındık ki nefesini rahatça duyabiliyordum. Göğsünün şişip indiğini daha rahat gözleyebiliyordum. Onların ötesinde mavi gözlerinde kaybolabilirdim. O kadar derin ve güzellerdi ki... Nefesimi yoluna koymak için derin nefesler almam gerekti.
Elimi bacağının üzerine koydum. Bir ileri, bir geri... Narin bir okşama. Okşamalarımın her zaman baştan çıkarıcı olduğunu söylerler. Bunun nasıl bir duygu olduğunu tatmak isterdim açıkçası. Ancak boş zamanlarımda kendimi okşama gibi bir fantezim yoktur. Onu yapanları da keşke anlayabilsem... Elimi bacağının iç tarafında dolaştırmaya başladım ve sonunda durdum. Elimi çeksem mi, diye düşündüm. Bu gece bu dokunuşların fazlasını alacak. Elimi çektim ve bacağının üzerine koydum. Başladığım yere yani. Diz kapağının biraz üzerinde bir yerlerdeydi elim. Diğer elim ile elini tuttum. Hissetmek her şey demekti. Dokunuşlar ise hissetmenin kolay yoluydu. Ve benim dokunuşlarım asla boş değildir. "Bana biraz kendini anlatsana." diye ricada bulundum. Umarım beni kırmazdı. Çünkü bu gece ben onu kırmayacaktım. En azından bu bir tahmindi. Kaderi ancak tahmin edebilirdiniz, falcılara inancım bu yüzden yoktur. Tabi falcı, bir görücü ise olaylar terse dönebilir. Görücüler yanılmazlar... Lakin, dil bu... Doğru görünen şeyi yalana çevirmekte ustadır. Bu yüzden çoğu kişiye inanmıyorum. İnandıklarımın sayısı, yok denecek kadar azdır. | |
| | | Cebriàn Jamie Serpiente Slytherin V. Sınıf
Gerçek İsim : Çisem #4 Mesaj Sayısı : 104 Kayıt tarihi : 03/08/11
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus:
| Konu: Geri: Tadı Damağında Kalacak Paz Ağus. 07, 2011 2:34 am | |
| Kadının sesindeki yumuşaklık bir an beni afallattı. Böyle içten ve yumuşak bir karşılık beklemiyordum. Arkasından elini bileğime dolayıp parayı istemediğini söylemesi ise daha da şaşırttı beni. Ama ustalıkla, bu şaşkınlığımın dışarıya yansımamasını sağladım. Peki der gibi kafamı yana yatırdıktan sonra cüzdanımı çıkartıp parayı içine koydum ve cüzdanı geri kaldırdım. Bunun üstüne kızın kıkırdaması, bir an için ona sarhoş musun deme isteği uyandırmıştı bende. Ama nazik adamlar öyle yapmaz. Dolayısıyla ben de yapmadım. İçten bir gülümsemeyle karşılık verdim sadece. Ortalığa, en azından masaya, sessizlik hakim oldukça kadının hareketleri artıyor gibiydi. Bir eli çenesini tutarken diğer eli masada benim elime doğru yavaş yavaş yaklaşıyordu. Hiçbir şey yapmadım ve gülümseyerek seyrettim. Elimin yanına geldiğinde durup elimi dürttü. Çocuksu gelen bu hareket karşısında gülmemek için kendimi zor tuttum. Suratına baktığımda suratında hafif bir gülümseme olduğunu fark etmiştim, ya da öyle sanmıştım. Elleri kolumun üstüne çıktıktan birkaç saniye durmuşlardı. Gözlerim masada olduğu için, kadının yer değiştiğini ancak bitişiğimde hissettiğimde anlamıştım. Başımı refleks olarak kadına çevirdim ve birkaç saniye nefes almayı unuttum sanırım. Çünkü kendime geldiğimde derin nefesler almaya başlamıştım. Benim yerimde kim olsa aynı durumda olurdu. Metrelerce uzaktan bile nefes kesen bu kadın, yakından Afrodit'e taş çıkartabilecek haldeydi. Kahverengi saçlarının yanında, gözlerinin mükemmeliğinden bahsetmiyorum bile. Hele teni? Ah, görmeden anlayamazsınız onu. Birisi bana şuanki halimde olacağımı söylese güler geçerdim. Bir kızdan 'gerçekten' etkilenmek. Duygusal olarak değil tabii; ama fiziksel etkilenme olarak bile fazlaydı. Ve kendime geldim. Derin derin nefesler eşliğinde kadına bakıyordum. Ve tabii ki nefes almayı unutmamaya çalışıyordum.
Sonra kendime gelmemi sağlayan şeyin, bacağımda hissettiğim bir el olduğunu fark ettim. Yumuşak hareketlerle bacağımı okşuyordu. Kendimi nasıl mükemmel hissettiğimi anlatamam sanırım. Kadının hareketlerinden bu konuda usta olduğunu hissetmiştim ve bu biraz kıskanmamı sağlamıştı açıkçası. Egoist biri olduğumu kabul ediyorum. Egoist insanlar nasıldır bilirsiniz, kendilerini o kadar mükemmel sanarlar ki dünyadaki en harika şeylerin de kendilerinin olmasını isterler. Ah, bu arada ben kendimi mükemmel sanmıyorum. Zaten öyleyim. Ve karşımda kadınların en harikası duruyordu. Bünyem elimde olmadan sadece benim olmasını istedi. Birkaç saat içinde bu isteğin değişeceğini hissediyordum, çocuksu isteklerim çok sürmezdi. Ama o an öyle hissettim.
Bacağımdaki el hissi yok olduğunda düşüncelerimden sıyrıldım. Bir saniye sonra el tekrar dizimin üstüne gelmişti. Gülümsenin altındaki bir şaşkınlıkla kadına baktım. Ani fikir değişikliğine şaşırmıştım. Kadının eli elime deyince yine birkaç saniye nefes alışım duydu. Tenini hissetmek, onu yakından görmekten daha da etkileyiciydi. Yumuşacık... Nefes alışım geri geldiğinde bu sefer derin değil, tam tersine fazlasıyla yavaştı. Sarhoş olmuş gibi hissediyordum. Düşünme yetim fazlasıyla zayıflamış, gözlerim çok ama çok az bulanıklaşmıştı. Kadının isteğine karşılık vermem de belki de bu yüzdendi. Çünkü ben kendimi kimseye anlatmaktan hoşlanmam. Ama kadının ilk isteğinde sözlerima dikkat ederek başlamıştım dökülmeye. "Cebriàn." dedim yumuşak bir sesle. İlk ismimin kullanılmasını sevmezdim genelde. Ama Fransız olduğumun en büyük fiziksel kanıtı ilk ismimdi ve bu kadına 'Ben Fransızım!" demeye çalışıyordum. Deneyimlerimden biliyordum çünkü, kadınlar Fransızları severler. Ardından ne söyleyeceğimi bilemeden sustum birkaç saniye. Yaşımı söyleyemezdim. Biran 'Safkanım' diyecek oldum ki son anda sustum. Bir muggle'a safkanım demek kadar gerizekalı bir hareket olamazdı. Diyecek başka bir şey bulamadığım gerçeğini kabullendim. "Açıkçası ne anlatacağımı bilemiyorum. Soruları cevaplamakta daha iyiyimdir." dedim ve göz kırptım. Kadının gözlerinde kaybolmama ramak kala şöyle bir silkilenerek topladım kendimi.
| |
| | | Virgin Everhärt Striptizci
Gerçek İsim : Constanta. Anladınız... Mesaj Sayısı : 147 Kayıt tarihi : 03/08/11
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (82/100) Patronus: Kedi
| Konu: Geri: Tadı Damağında Kalacak Çarş. Ağus. 10, 2011 4:30 am | |
| Genelde soru sormazdım. Sadece cebinin doluluğuna bakar ve işimi tamamlardım. Ancak bu genç adam bende tuhaf bir merak uyandırmıştı. Buradaki en kibar beyefendi olduğu için miydi? Saygı görme ihtiyacı zaman geçtikçe tüm bedenimi sarar olmuştu. Bu açlığı kapatabilecek tek kişi de yanımda oturuyordu. Erkekler bana her zaman ilgi gösterirler. Belki de bu ilgiden sıkıldığım için. Yanında oturduğum ve muhteşem, olarak nitelendirdiğim kişi Cebriàn seviyeli davranıyordu. Yılışık değildi. Düşüncelerini sözlerle dile getirmek yerine içinde yaşıyordu. Ne düşündüğünü bana sadece gözleri anlatıyordu. Sevmiştim. Fransız erkeklerinden kim hoşlanmazdı ki zaten? Fransız olduğunu söylememişti. Benim yürüttüğüm şey sadece tahmindi. İsminden öyle anlamıştım. Belki de değildir. Emin olamadım. Madem soruları cevaplamakta daha iyi idi, o zaman ona soru sorma vakti gelmişti. "Demek ki Fransızsın. Mükemmel... Etkilendiğimi söylemem lazım. Zaten etkilenmediğini söyleyen herkes yalan söylemiştir." Buraya gelen kişilerden etkilenmezdim. Ancak Cebriàn gerçekten etkileyici idi. Bazı insanların karşısındakini etkilemek için hiçbir şey yapmasına gerek yoktur. Sizin ona hayan kalmanız için bir şey yapmazlar ancak siz ona hayran kalırsınız. Kimisi buna aşk der. İşte asıl hataya burada düşülür. Bu şekilde başlayan çoğu ilişkinin sonu hep başlangıcına yakın olmuştur. Sonunda ya hayran olan kişi ilgisini kaybeder ya da karşısındaki bu ilgiden sıkılır. Gerçek aşkın ne olduğunu bilenlerin sayısı azdır. Bazen kaybedilince fark edilir. Bazen ise kazanılmadan yaşanır. Cebriàn hiçbir şey yapmadan beni kendine hayran bırakmıştı. Hiçbir şey yapmadan masasında oturmuştu. Ben ona çekildiğimi hissetmiştim sadece. İlk gördüğüm anda muhteşem bir gece geçirebileceğimizi anlamıştım. Gece daha yeni başlamıştı. Önümüzde gidilecek daha, çok yol vardı.
Başımı Cebriàn' ın omzuna yasladım. Yasladığım anda durulduğumu fark ettim. Yorulmamıştım sadece durulmuştum bir an. Belki de Cebriàn' ın benden oynaşma türünde bir şeyler istememesindendir ama sevmiştim. Birileri ile muhabbet edebiliyordum. Beni dinliyordu... Benden bir şeyler istemek yerine dinliyordu. "Sanırım kendimi tanıtmama gerek yok. Beni tanıyorsundur. Açıkçası işimin en sevmediğim tarafı bu. Yanına oturduğun kişiye kendini tanıtamıyorsun. o kişi seninle ilgili pek bir şey merak etmiyor." Hafifçe güldüm. İnce bir kahkaha idi. İşte bu gülüşüme hayrandım. Gözlerimi devirdim. Kafamı hafifçe kaldırıp Cebriàn' a baktım. Birden alt dudağım vakumlandı. Ağzımın içine kaydı. Küçük, şaşkın bir çocuk gibi kala kalmıştım. Kıkırdadım ve tekrardan kafamı eğdim. Gömleğinin ona yakıştığını söylemem gerekiyor. Genelde Cebriàn' ın yaşındakiler bu şekilde giyinmiyorlar ki, Cebriàn' ın çok da büyük olduğunu sanmıyorum. Buraya nasıl girdi bilmiyorum ancak iyi ki içeri almışlar. Ceketinin kumaşı oldukça yumuşak. Yüzümü değdirdiğimde aklıma annemin havluları geldi. O havlular hiçbir zaman banyomuzda durmazdı. Her zaman onları katlar ve naftalin dolu çuvalların içine koyardı. İhtiyacımız olduğunda tekrardan çıkarırdı. Beni o havlulara sardığı zamanı hatırlıyorum. Çoğu zaman kurulanmazdım. Annemin havlulara sardığı halim ile uyur kalırdım. Gözlerimi çevirdim. Ceketi katlanmıştı. İçi gözüküyordu. Ceketinin içine kasten bakmadım. Ancak, iyi ki bakmışım. Gördüğüm şey, kesinlikle bir asa idi.
Şaşırdım. O kadar şaşırmıştım ki yutkunamıyordum. Ancak kendimi toplanmam gerekiyordu. Kendimi toparlamalıydım. Başımı dayadığım kişinin bir büyücü olduğuna inanasım gelmiyordu. Hogwarts' tan mezun olduktan sonra ne bir cadı ne de bir büyücünün yüzünü görmüştüm. Ancak hayranlık ile baktığım kişinin bir büyücü olduğu ihtimalini düşününce... Başımı kaldırmadım ve cevaplayacağı bir soru sordum. "Ne iş yaparsın Cebriàn?" Vereceği cevabın yalan olacağına emindim. Peki yalanı, benim gözlerime bakarken söyleyebilir miydi? Belki de yalanı ustalık ile söylerdi. Kim bilir? O her şeyde mükemmel gibi görünüyordu. Başımı kaldırdım ve ona baktım. Gözlerinde gördüğüm yansımamdan ne kadar da iyi bir oyuncu olduğumu anladım. | |
| | | | Tadı Damağında Kalacak | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|