Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapKapı

 

 Özlem ve Yardım.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Malcolm Mourier
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Malcolm Mourier


Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 29/07/11

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Özlem ve Yardım. Left_bar_bleue92/100Özlem ve Yardım. Empty_bar_bleue  (92/100)
Patronus:

Özlem ve Yardım. Empty
MesajKonu: Özlem ve Yardım.   Özlem ve Yardım. Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 3:00 am



    Sömestr, Ocak 2014.

    Malcolm Mourier. Ailemizin son varisi. Gerçekleştirmen gereken görevi sorumluluk bilmelisin. Daha fazla uzatmadan konuya giriyorum. Büyükbaban… Karanlığın esaretine kapılmıştı. Artık iyice kontrolden çıktı ve bir an önce ortadan kaldırılması gerekiyor. Biz iyiyiz; fakat bir şey yapamayız. Bunu başarmak senin elinde. Sana bir tüyo; ölüm laneti bir etki yaratmaz. Hortkuluklar… Bulman ve yok etmen gereken şeyler onlar… Şimdi gitmeliyim…

    Havada asılı mektubun son noktasını koymasıyla beraber bir pat sesiyle kül olması bir olmuştu. Büyücü gözlerini yere doğru süzülen küllerden ortak salonun dışarıyı gözetleyen camına çevirmişti. Ailesinden bu mektubu almasının nedenini şimdi anlıyordu. Normalde çok da arayıp sormayan bencil ailesi hayatları için büyücüden yardım istiyordu. Belki de aydınlık için istiyorlardı. Ya da orta derecede bir şey… Mantıklı düşünemeyen aklı, bu mektup ile iyice yorulmuştu. Büyücü pamuk ellerinden birini hafifçe kaldırıp üç parmağıyla başını ovalamıştı. Ağrı bıçak gibi saplanan başına, acıyı tattırıyordu. Dinlenmeliydi. Sağlıklı kafayla düşünmesi daha da mantıklıydı ama az zamanı olduğunu da hissedebiliyordu. Ailesinden bir o kadar nefret etse de bir o kadar da değer veriyordu… Oturduğu bordo koltuktan usulca kalkan ve başı önde elleri ceplerinde yukarıdaki kata çıkan büyücü istirahat etmeliydi. Adımları temkinli ve sakindi. Kimseyle karşılaşmak ve kendini fark ettirmek istemiyordu… Yatakhaneye vardığında kapıdan içeri girse de aklında bir bayrak misali dalgalanan sorulara inadına cevap aramak istiyordu beyni. Hortkuluk ne? Nereden bulabilirim? Yatağa vardığında üstündekileri çıkarıp pijamalarını giymiş ve ağrısı artan başının derdine çare bulmuşçasına yatağa süzülmüştü… Zihnindeki sorulara cevap ararken gözlerinin usulca kapanması da çok uzun sürmemişti…

    Nisan 2014.

    Sırtındaki saptanamaz genişlik büyüsü işlenmiş çanta ile çıktığı tepenin zirvesine vardığında bir oh çekmiş ve bir iki saniye olduğu yerde durup etrafa bakındıktan sonra tam karşısındaki antika ve kahverengi ile sarı renk tonu arasındaki dökük malikâneye ilerlemişti… Bu hortkuluk işi aylardır yormuştu büyücüyü. Bir yandan ararken diğer yandan fark edilmemeye çalışılmak bazen zor bazen ise çok kolay olabiliyordu. Aklının tenha bir köşesine yollayabildiği arkadaşları ara sıra meydana çıksa da çıktığı gibi geri çekilmek zorunda kalıyordu. Onları yüzüstü bırakarak sömestrden sonra kaybolması ve onlara haber verememesi sinirini çok bozmuş ve bu işten vazgeçmeye kalkışmıştı hatta başta. Ailesinin varlığı yüzünden vazgeçmişti değer verdiği iki üç dostundan… Bu affedilemez bir şeydi belki. Büyükbabasının canına okumak istiyordu bu yüzden. Nasıl olur da ihanet edebilirdi anlamıyordu. Oysa Malcolm’a küçükken hikâyeler anlatıyor ve oyun oynuyorlardı… Belki de kendisine destek çıkması için yapmıştı bütün bunları gösteriş meraklısı. Büyük malikânenin kapısında durmuş ve son kez bakmıştı malikaneye. Ahşap kapıyı büyük bir gıcırtıyla açan büyücünün ilk karşılaştığı şey zifiri karanlıktı. Cebinden çıkardığı asası ile dudaklarını aralaması bir olmuş ve sözcük ağzından düz ve normal bir düzeyde çıkıvermişti. “Lumos.” Asanın ucunda parıldayan ışık önünü görmesine yetiyordu. Etraf gerçekten tozlu ve kirliydi. Ev sanki yüzyıllık evleri andırıyordu. Üç katlı evin giriş katında etrafa bakınırken en fazla dikkatini çeken muggle tabloları ve genç bir bayan ve bayın bir komodin üzerindeki fotoğrafıydı… Eline alıp üzerine tuttuğu asası ile ışıklandırılan fotoğrafın bir muggle fotoğrafı değil, büyücü fotoğrafı ve sevgilileri andıracak bir fotoğraf olduğunu anlamıştı. Bayan platin sarısı ve uzun saçları ile ve yemyeşil gözleriyle dikkat çekerken; bay, kahverengi, kısa saçları ve mavi gözleri ile tanıdığı birine benziyordu büyücünün. Kafasını birkaç saniyeliğine kaldırdığında gözleri kısılmış ve buraya neden geldiğini hatırlamıştı. Büyükbabasının ruhunu parçalara ayırıp değerli eşyalarına hapsettiği 5 eşyayı bulmak içindi bu turu. Ve bir çok kaynaktan edindiği bilgiye göre büyükbabası eşiyle beraber bir zamanlar bu malikânede yaşamışlar olsalar da eşi ölünce burayı terk etmişti. Malcolm da o değer verdiği şeylerden birini buraya sakladığını düşünüyordu. Elindeki çerçeveyi komodinin üzerine bırakmış ve çağırma tılsımı ile şansını denemekle başlamıştı. “Accio, hortkuluk.” Bir cevap gelmeyince aramaya başlamakta fayda olduğunu düşünerek yavaş adımlarla beraber ilk katı kolaçan etmişti. Bulduğu tek şey sonuçsuzluk ve başarısızlıktı. Elindeki asasını önüne tutarak ahşap ve dayanıksız merdivenlerden dikkatlice ve yavaşça yukarı kata çıkmıştı…

    Kararsız adımları ve dört dönen gözleri ile etraftaki her şeye karşı temkinliydi. Uzun ama dar merdivenleri teker teker elindeki ışıldayan asası ile çıkarken bir yandan da bu işin kendisine kaldığı için bir kez daha lanet okumuştu. En sonunda ikinci kata ayak basmış ve sırtını dikleştirip normal yürümeye devam etmişti. Koridorda ilerlerken sağda ve soldaki kapıları gözetmeksizin tam karşısındaki kapıya ilerliyordu. O kapıda bir şeyler olduğunu hissediyordu. Adımları temkinliliğinden bir gram kaybetmeden ve yavaşça ilerliyordu. Odalar malikâne gibi antika ve ahşap kapılıydı. Her kapının ardında başka bir dünya yatıyor gibiydi. Bunu birkaç kapının gıcırdayarak açılması ile anlamıştı. Hiç amacından sapmadan o ahşap kapıya ilerliyordu yine de büyücü. Yerin ahşaplarının dökülmesinin nedeni olan yıllar, şimdi o parçaları tek tek söküp almış gibiydi. Bunun büyücüye tek tesiri yürümesinin zorlaşması ve biraz daha dikkatli olması gerekmesiydi. Tek ve yamuk kalan ahşap parçaların üzerinden dikkatlice geçmiş ve gözünün takıldığı o kapıya varmıştı. Ahşap ve tozlu kapının üzerinde yazan ismi okumak için üzerindeki tozları kaldırtmıştı bir üfleme ile. Antonio Regulus Mourier. Anlaşılan sevgilisi onun için ayrı bir oda daha yaratmıştı. Çünkü yatak odalarını o gıcırdayan kapıların birinin arkasında gördüğünden emindi. Kapının kolundan tutup açarak bir başka dünyaya adım atmıştı. Oda ne küçük ne de büyüktü. Orta boyutlarda olan oda da ne bir yatak ne de bir yatak odası eşyası vardı. Bu oda anlaşılan büyükbabasının eşyalarını sakladığı odaydı. Anladığı kadarıyla o hortkuluk da buradaydı. Çantasını etrafa göz gezdirirken çıkarmış ve sırtından çıkarmıştı. İçerisine el attığında aradığı şey ailesinin ona yardımcı olabileceğini düşündüğü basilisk dişiydi. Ailesi bunu nasıl almış nasıl saklamış bilmiyordu ama hortkuluk yok etmede çok başarılıydı. Bunu iki ay önce yok ettiği aile yadigârı cep saatinden biliyordu. Şimdilik elindeki tek yok etme yöntemi olduğunu da cep saatine işlemeyen büyüler sayesinde anlamıştı. Basilisk dişi bulduğu gibi çekip almış ve çantasını üstü bir daireye ve çengelleri olan kahverengi ayaklı askıya asmış ve diğer hortkuluğu aramıştı. Gözleri hortkuluğu ararken tavana kadar uzanan bir kitaplığın en üst rafında parıldayan ve bir enerji çeken zümrüt kolyeyi görünce sesli düşünmüştü. “İşte budur.” Kitaplığın yanına gidip tırmanmaya başlamıştı elindeki diş ile ki bir kitap yere düşmüş ve bir ahşabı kırmıştı. Gözleri tırmandığı yerden aşağı bakarken aniden filizlenen bitkileri bitkibilim dersliğinden anımsamıştı… Bu bitkinin kökünün nereden çıktığını anlamasa da ne olduğunu çok iyi biliyordu ilk sınıftan… Şeytan tuzağı. Tırmanma hızını arttırmış ve hortkuluğu almak için yaklaşınca uzanmıştı. Bacaklarını kavrayan bitkiye karşılık halen uzanmaya çalışıyordu. En sonunda mantıklı düşünüp elindeki basilik dişinin sivri ucunu kolyenin zincirlerine geçirmeye çalışmıştı. Belinin üstüne, göğüslerine, varan bitkiye karşılık hortkuluğu yakalamıştı. “Evet!” Hortkuluğu kavrarken asasını zar zor çıkarmış ve havada tuttuğu elindeki asa ile beraber artık tüm oda ile beraber vücudunu da kavrayan bitkiye karşı asasını kullanabilmişti. “Lumos Solem!” Işık bitkiyi bir bıçak gibi yarıp geçmiş ve geri çekilmesini sağlamıştı. Ahşapların açtığı boşluktan alt kattaki bir odanın zeminine çakılmak üzereyken bir elinde hortkuluk ve basilisk dişi ile diğer elinde ise asasıyla bir büyü daha kullanmıştı. “Aresto Momentum.” Yere paralel vücudu birkaç saniye sonra hafif bir iniş yapmıştı ahşap zemine. Üstünü başını düzelterek ayağa kalkmış ve çantasının halen yukarıda olduğunu hatırlamıştı. Asasını bir kez daha ve bu sefer çağırma tılsımıyla kullanmıştı. “Accio, çanta.” Açılan delikten uçarak gelen çanta eline varmıştı. Hortkuluğu ve dişi içine koyarak sonra yok edeceği planını kurarak oradan buharlaşmıştı. Yeni hedefi diğer hortkuluklardan biriydi…

    Ağustos 2014.

    Hortkuluk araması süren büyücü şuana dek bulduğu iki hortkuluğu da yok etmiş ve geriye üç hortkuluk kalmıştı. Aramasını sürdürdüğü yer olarak karanlık sahili seçen büyücü oraya cisimlenmiş ve çantası ile beraber yürümeye başlamıştı bulabileceğini düşündüğü yeri arayarak. Bu seferki mekânı büyükbabasının ailesinin eviydi. Bulduğu bilgilere göre de bu ev halen yıkılmamış veya bulunmamıştı. Aile ansiklopedisi –ki böyle bir şey olması ve kütüphaneler de bulunması gerçekten garipti- büyükbabasının çocukluğunun burada yaşadığını ve buranın yerini şöyle söylüyordu. Gözlerin göremeyeceği yüreklerin hissedebileceği yerdeydi. Bu yüzden nasıl bulacağını kendisi de bilmiyor. İşin doğrusu şansa bırakıyordu. Adımları karanlık gece de ve sisli sahil yollarında ilerliyordu. Burasının böyle olmasına kimse şaşmıyordu doğrusu cidden… Hafif meltem saçlarını kaldırırken karşıda bir kız dikkatini çekmişti. Bu kızın yalnız olması ve öylece denize bakması garibine gidiyordu. Yolunun üzerindeki kızın yanına uğramakta sakınca bulmazken kızın kim olduğunu anlayacak mesafede yerinde donakalmıştı. Büyücüyü de hisseden kız yüzünü çevirince Malcolm’u görmüş ve o da yerinde kalmıştı. Bu Malcolm için iyi bir karşılaşma sayılmazdı…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Özlem ve Yardım.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts :: Londra :: Prıent's End :: Karanlık Sahil-
Buraya geçin: