Karanlık bir güne daha gözlerini açmıştı işte. Bugünün diğer günlerden tek farkı bu iğrenç evden kurtulabilmesi olacaktı. Mavinin en koyu tonlarıyla döşenmiş odasında hiçbir zaman sevmediği yatağından kalktı. Bu odayı da yatağı da tüm eski eşyalarını da bir daha görmeyecekti. En büyük arzusu da buydu zaten. Kapağı sürekli gıcırdayan dolaptaki tüm kıyafetlerini gece yarısı eski bavuluna aktarmıştı. Koyu yeşil dolabın boş sıfatını almasını engelleyen tek şey bugün giymek için bıraktığı siyah pelerini ve aynı renk olan elbisesiydi. Evden kurtulabilecek olmanın verdiği rahatlıkla dudaklarında silik bir gülümseme belirmişti. Elbisesini üzerine geçirip uyuduğu kıyafetleri odanın tamamı gibi dağınık olan yatağın üzerine attı. Siyahı seviyordu; duygularını en iyi yansıtan renkti. Evin tüm sessizliği alt üst eden o iğrenç kişiliğin sesi kulaklarına ulaşmıştı pelerinini giyerken'' Aşağı gel Els. '' Sesteki hissedilebilen nefret kızınkinin yanında koca bir hiç olarak kalırdı. Kız tüm hücreleriyle o kadının dediklerine uymak istemese de siyah pelerinini yerle temas ettirerek odasından çıktı. Her şey gibi eskiliğinden gıcırdayan boyaları sökülmüş merdivenden inerken aklında tek şey vardı. Onu bugünden itibaren görmeyecekti. Kıza her şeyiyle zıt olan kadın ellerini beline koymuş merdivenin bitişinde onu bekliyordu. Elsja, siyah kabarmış saçlara herkese duyduğu nefretin belki de en belirgin özelliği olan soluk cilde baktı. Bu kadının kızı mıydı?! Böyle bir kadına anne mi demişti yıllarca?' '' Neden pelerinin var üstünde? Kahvaltıyı hazırlaman gerekmiyor mu senin? '' İçindeki siniri belli etmeden yaşlı cadıyı süzdü. Zaten hiç doğurmak istemediği küçük cadının doğum gününden bile haberi yoktu. Sesindeki hakim olamadığı hüznü belli etmemek için büyük bir savaş verdi nefretini ise serbest bırakmıştı.' '' Haberin bile yok değil mi? Daha doğrusu umursamıyorsunuz Bayan Peratha. Sevgili kızınız bugünden itibaren reşit; artık sizin köleniz değil. '' Annesine son üç yıldır asıl sıfatıyla hitap etmeyi bırakmıştı. O günden beri bu yaşlı cadı onun annesi değildi; sadece bir yabancıydı. Ona nefretle bakan yeşil gözlere aldırmadan odasına dönmek için arkasını dönüp basamakları hızla çıktı. Tek isteği bavulunu alıp bu evden en uzağa cisimlenmekti.
Kapının kapanma sesine gözlerindeki nefreti sesinde doruğa ulaştırmış olan cadının konuşması karışmıştı. Kız bavuluna giderken açılan kapıya bakmak için sarı kısa saçlarını savurarak döndü.' ''Reşit olman bana mecbur olmamanı gerektirmiyor. Tek bir galleonun bile yok senin. Ayrıca ben senin annenim Bayan Peratha değil. '' Nefretini bakışlarıyla ona yolluyordu genç cadı şimdi. Nasıl bu kadar kendine güvenebiliyordu ki? Sözde annesi olan kadın kapıda dikilirken ağırlığı hayli az olan bavulunu kaldırıp ona çarparak yanından geçti. Ona temas etmek bile öyle iğrenç bir şeydi ki! Gıcırdama sesi kulaklarını delerken merdivenden olabildiğince hızla inmeye çalışıyordu. Cadı gitmesine izin verecek biri gibi durmuyordu. Merdivenin ortasında tırabzana dayanarak ona yakışacak cırtlak sesle bağırmıştı. '' Cevap ver bana. Emrediyorum! '' Bavulu merdivenin eşiğine bırakan kız daha fazla dayanamayacağını biliyordu. Nefretini içinden tümüyle atmalıydı. Ayarlayamadığı ses tonu gözlerinden adeta fışkıran nefret ve kin ile tüm düşüncelerini açığa verdi. '' Sen mi bana emrediyorsun? Babama da mı aynısını yapıyordun anne? Onu da mı tehdit ettin? O sana boyun eğdi ama ben eğmeyeceğim. '' Yaşlı cadının haberi yoktu ama o babasına yapılan her şeyi öğrenmişti. O mezun olduktan sonra s babasının bir dostunun yolladığı mektupta her şey yazılıydı. Annesinin ona neler yaptığı parasını nasıl sömürdüğü ve diğer her şey. Babası gibi sıradan bir muggle annesine nasıl karşı koyabilirdi ki? O mektupta cadını bilmediği bir şey daha vardı ve bugün de yanıldığı bir şey: Babası ona Muggleların bankasında onların parasından bırakmıştı. Hem de mugglelara göre dudak uçuklattıracak miktarda. Siyah uzun pelerini yere temas ederken arkasına bakmadan kapıya doğru yürüdü. Evet, gidiyordu bu evden artık bitiyordu bu cadının eziyeti. '' Hey, nereye gidiyorsun sen? Galleonsuz nereye gideceksin? Yoksa o sefil babana yakışır bir biçimde dilenecek misin? Ya da babanın ailesine yaraşır bir muggle gibi mi davranacaksın? '' Ah, işte nefretiyle yaşayan o yaşlı cadı kızına karşı en büyük hatasını yapmıştı; babasına hakaret etmek. Kimse hiçbir cadı ya da büyücü ondan bin kat daha büyük olsa bile hayatında tek sevdiği kişi olan babasına hakaret edemezdi.
Kin her hücresine iyice işlerken genç cadı hızla yaşlı olana döndü. Asasını yaşından beklenebilecek bir çeviklikle pelerinin cebinden çıkarıp ona doğru uzattı. Aklına ilk gelen büyülü sözleri söylemeden önce ona acı çektirmek istiyordu ama ilk önce sakin bir biçimde yüzüne ukala gülümsemesi yerleştirerek konuştu. '' Ah, bu kadar salak olabileceğinizi tahmin etmezdim Bayan Perat.. ya da gerçek adınızla hitap edersem Bayan Wiliiams '' Gülümsemesinin yerini, yüzünün her yerine yayılan sinir ve kin aldı. '' Babamın sizden kaçırmayı başardığı galleonlardan haberdar olamamışsınız sanırım. Sizin adınıza çok üzüldüm gerçekten nasıl bu salak olabildiniz diye de merak ettim. Sefil dediğiniz büyücü sizden bin kat daha asil Bayan Williams. Tek bir büyüyle onu kolayca öldürdünüz. Kolay geldi değil mi? Kendini savunacak bir fırsat bile bırakmadan kolay bir asa hareketiyle kıydınız ona! '' Babasının ölüm haberi güzel bir hafta sonu ulaşmıştı genç cadıya. Öldüren ise belliydi ama ceza bile almamıştı. Ruh emicilerin öpücüğüne mahrum kalmasını istediği kişi yargılanmamıştı bile. Ruh emicilerin serbest bıraktığı ruhu o alacaktı. Asası elinde titrerken dehşete düştüğü her halinden belli olan cadı gafil avlanmıştı. Öldürdüğü kocasının koca bir serveti ondan gizlediğini öğrenmek Feaust gibi etki yapmıştı. Merdivenin tırabzanın tutarak var olduğunu sandığı asaletini kullanarak adımlarını atıyordu. Sadece nefretin hakim olduğu bakışlarıyla genç cadıya tiz sesini iyice belirginleştirerek bağırdı. '' Nas..Nasıl cüret edersin sen bana salak demeye?! Kim oluyorsun ki sen, benim gibi bir cadıya salak diyebiliyorsun?! Ah, velet öğrenmen gereken daha çok şey var. Bunu ödeyeceksin! ''O nefretini kusarken, genç cadı çoktan çıkışa yönelmek için dar hole geçmişti. Arkasından gelen kadın ise asasını çıkarmış büyülü sözleri fısıldamaya çalışıyordu. ''Crucio!'' Ama yeterince hızlı değildi büyü cadıya isabet etmeden daha önce davranmıştı. ''Expelliarmus! '' Sarı kısa saçlarını geriye uçarken söylediği büyülü sözler yaşlı cadının asasını elinden fırlatmayı başarmıştı. Babasını öldüren asa yere düşerken cadı da korkuyla geri çekilmişti. Kızının ondan daha güçlü olabileceği gibi bir seçenek aklının köşesinden bile geçmemişti belli ki. Genç cadı tiz bir kahkaha attı ve annesi olacak aciz duruma düşmüş cadıya bakarak konuştu. ''Vah vah! Babama yaptığınızı yapamadınız sanırım. Savunmasız bulamadınız beni. Çok yazık size. '' Asasını kadının tam göğsüne doğrultarak daha önce kimseye söylemediği büyülü sözler dudaklarından döküldü. '' Crucio!'' Yaşlı cadının acı çığlığı kulaklarını ulaşırken yaptığı büyüden duyduğu hazla attığı kahkaha, sesi bastırdı. Cadının acısını belli eden ses her hücresine haz verirken sözcükleri adeta kustu. '' Babama da aynısını yapmış mıydınız?! Acı çekmek böyle birşey işte. Her hücrende bu acıyı hisset bakalım! ''
Acıyı ne kadar hissettiğini daha iyi anlatmak için çığlık atan zavallı cadı onun göz bebeklerine bakarken kız asasını indirmişti. Çektiği acının yeterli olmadığını biliyordu ama onu savunmasız olarak öldürmeyecekti. Babasına yaptığı gibi yapmayacaktı. Holün duvarında asılı olan babasının resmine bakarken aklından tek geçen şey bu cadıyı öldürmekti. Büyünün etkisini yitirdiği anlayan ancak yerinden bile kıpırdayamayan cadı hayatında ilk kez yalvarıyordu. ''Kızım, biricik kızım affet beni. Lütfen. '' Cadının af dilemeye yeltenmesi ile iyice çılgına dönen sarışın genç cadı asasını annesi ile babasının holdeki resmine doğrultup kadına baktı. '' Affetmek. Sen hiç affetmedin ki. Affedilecek şeyler yapmadınız siz Bayan Williams. ' Elbisesi kadar siyah olan gözleri resme döndü. O iki insan aynı resimde olamazdı; annesinin üstüne asayı kaydırıp dudaklarını kıpırtattı. ''Reducto'' Camı kırılan çerçeve duvardan aşağı düşmüştü. Kadın dehşetle açılmış gözlerle kızının nasıl böyle biri olabildiğini düşünerek kızını süzüyordu. Kırılan cam parçalarını ayakları altında ezip hala resmi eline aldı; babasının gülen yüzü ona bakıyordu. Resmi ortadan ikiye bölüp yaşlı cadının bulunduğu kısmı kılını bile kıpırdatmaya cüret edemeyen cadının kucağına fırlattı. Babasının olduğu kısmı da pelerinin cebine sokup kadına doğru ilerledi. Deli gibi atan kalbinin sesi kulaklarına ulaşırken ona doğru eğilip nefesini yüzünde hissederek konuştu.'''Benimle gurur duyuyorsun değil mi sevgili anneciğim? Nefretle büyüyen bir kız yetiştirdiğin için eminim çok gururlusun. Ama kızının ileride yapacağı kötülükleri göremeyeceksin. Ne kadar da hüzünlü! '' Sesine kattığı yapmacık hüzünle, kulakları sağır edebilecek tizlikte bir kahkaha attı. Dikleşerek cadının gözlerine gözlerini kırpmadan bakarak geriye birkaç adım ilerledi. Kadının hızla nefes alıp verme sesine karışan yere sürülen pelerinin sesine karışıyordu. Kadından beş adım ileride durdu; tekrar yalvarma eğilimine giren kadın konuşmak için ağzını atmıştı. Genç cadı buna izin vermeyerek asasını kadının tam da kalbine doğrultarak babasını da öldüren büyülü sözleri haykırdı.''' Avada Kedavra! '' Savunmasız öldürmeyeceğine inanmıştı ama onun kadar kötü olmayı başarabilmişti. Pat sesiyle ölen cadının kafası tahta zemine çarptı. Her şey bitmişti işte; artık hayatında Bayan Williams yoktu. Ölüye bakmaya bile tenezzül etmeyerek ölünün sağ elinin değdiği bavulu almak için ona yaklaşmak zorunda kalmıştı. Babasının öcünü almayı başarmış olmanın mutluluğu ile elinde siyah eski bavuluyla holde ilerledi. Evin eski tahta kapısını açabilmek için asasını cebine yerleştirirken son bir kez doğduğu eve baktı. Geçmişi ile birlikte burası da yok olmalıydı. Merdivenler gibi gıcırdayan tahta kapıyı açıp kendini rüzgarın hakim olduğu dışarıya attı. Arkasına bakarak birkaç adım attı; bavulunu hemen yanına bırakıp saniyeler önce cebine yerleştirdiği asasını çıkardı. Eve doğrultup onu da yok etmesi için gerekli olan büyülü sözleri kustu.'''Lacarnum Inflamarae!'' Evin tahta kapısına isabet eden büyü kırmızıyla turuncu arasındaki ışığı ortaya çıkartarak tahta kapıyı kül etmeye başlamıştı. Yanan eve bakıp onun gibi kötülere yaraşır şekilde olan kahkahasını ateşin ve rüzgarın uğuldayan sesiyle karıştırdı. Her şey bitmişti, tüm geçmişi bu ev gibi kül olacaktı.