Stanislaus Kostka Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 11 Kayıt tarihi : 28/07/11
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (92/100) Patronus: Leopar
| Konu: x stan. Perş. Tem. 28, 2011 2:50 am | |
|
Kısa bacakları ile kısa ellerinin altındaki bisikletini büyük bir heyecan ile sürüyordu çocuk. Bu bisikleti çok seviyordu. Babasının ona Amerikan seyahatinden aldığı bu bisiklete gerçekten çok değer veriyordu. Etrafı ağaçlar ile çevrili doğa yolunda ilerliyordu bisikletiyle küçük çocuk. Yüzündeki gülümseme paha biçilemeyecek kadar sevimli ve dolgun yanakları yine paha biçilemeyecek kadar ısırıl asıydı. Yolunda mutlu bir şekilde ilerleyen küçük hayatından, çikolatalardan ve her şeyden çok mutluydu. Gözleriyle uyum içinde olan mavi bisikletini sürerken, ilerlediği yönde, sola doğru bir ayrım görmüştü çocuk. Çok ilgilenmediği için bakmadan ilerliyordu temiz havadaki yoluna. Artan tekerlek sesiyle neler olduğunu anlamaya çalışırken yanında beyaz bisikletiyle ve beyaz kıyafetiyle beliren tatlı kıza göz atmıştı. Bu arkadaşlarından Eritheia idi. Her zamanki şıklığı ve renk uyumuyla bir tanrıça gibi görünmüştü çocuğa. Çocuk gözünü yola çevirdiğinden birkaç saniye sonra tatlı tonuyla dudaklarını aralamıştı. “Her zamanki gibi Tanrıçalara benzemişsin.” Kızın, bu sözlere karşılık havalandığını hissedebiliyordu çocuk. Kızın havalı hali daha çok hoşuna gittiği için bunu yapıyordu. Bunun onun doğasında olduğunu da biliyordu aynı zamanda. Sürmeye devam ettiği bisikleti ile ormanları geçerken evine yaklaştığını fark etmişti. Kızın halen yanında olduğunu görünce de buraya kadar diğer arkadaşları gibi üşenmeyip yarıda dönmediği için teşekkür etmek istemişti. “Annem kurabiye ve süt yapacaktı. Beraber yiyelim mi?” Bir yandan cevap bekliyor diğer yandan varmak üzere olduğu eve bakıyordu çocuk. Birkaç dakika ardından vardıkları iki katlı evin önünde durmuşlar ve kız geç de olsa kabul etmişti. Kız ile beraber içeri girdiklerinde annesini kucaklayıp kız ile iyi vakit geçirmişlerdi o gün boyunca…
& Değişeli birkaç gün olmuştu ki açıklamalar, sorular ve anlamsız bakışlar halen devam ediyordu. Bu gerçekten sıkıcı ve sinir bozucu bir hal almıştı büyücü için. Okuldan transfer olanların halini şimdi çok iyi anlayabiliyordu. Gergin yüz hatları ve soğuk tavırları sayesinde kimse yaklaşamıyordu yanına. Tek şikâyetçi olmadığı durum şuan buydu. Rahattı genelde etrafta insan olmadığı ve yatacağı zamanlarda. Ama kızdığı bazı şeyler daha vardı… Çok yakınlarının üzüntüsü… Daha doğrusu Malcolm’un çok yakınlarının üzüntüsü. Halen bu duruma üzülenlerin olduğunu görmesi canını yakıyor ve sinirlerinin gerilmesine neden oluyordu. Bazı şeylere alışmak zorundaydı artık. Bunu eninde sonunda yapacağını da biliyordu ama… Gece yarıları gizlice kendini dışarı atıyordu büyücü. Oksijenin bedenine girişi onu rahatlatıyor ve bu şekilde huzur bulabiliyordu çünkü büyücü… Şimdi yatağın içinde gözleri halen açık bir şekilde etraftakilerin uyumasını bekliyordu. Bu gece bir değişiklik yapmakta kararlıydı fakat büyücü. Geceleri onu dışarı da görenlerin bazılarından şüpheleniyordu çünkü. Okula geldiği gibi pot kırmak istemiyordu Drago. Bu yüzden yine onu kimsenin bulamayacağı ama bu sefer de göremeyeceği bir yeri tercih edecekti. Boş Derslik… Herkesin derin bir uykuya dalmasını bekledikten sonra yavaş ve sessizce kalktığı yatağından yorganın içine sakladığı kıyafetlerini çıkarmıştı. Giyindikten sonra yine sessiz bir şekilde, asasını her ihtimale karşı almış ve buz mavisi gözlerini yola dikerek ilerlemişti dikkatli bir şekilde…
Ortak salondan çıkarak karşılaştığı zindanda etrafın boş olmasına kendini şanslı sayarak ilerlemeye devam etmişti soğukkanlıca. Merdivenleri çıkarken yine dikkat ediyordu büyücü. Fark edilmemesi için elinden geleni ardına koymadan ilerliyordu da. Gözleri her tehlikeye karşı açıktı. Böyle, böyle çıktığı katların ardından varmıştı dördüncü kata. Adımlarını temkinli, temkinli atarken bir yandan da asasını kütüphane görevlisine karşı hazırlıyordu ki boş dersliğe kadar rahatça ilerlemişti. Bu gece cidden çok şanslıydı. Boş dersliğe vardığında sessizce açmıştı kapıyı. Ardından buz mavisi gözleri ile karşılaştığı boş sıraların en arka ve karanlık tarafında bir yüz görmüştü düşünceli ve soğukkanlı bir yüz… Ellerini göğsünde kavuşturmuş ve sol tarafı izliyordu. Bu yüzden Drago’yu fark etmemişti ki istemsizce aralanan dudaklarının arasından dökülen kelimelerin ardından duymamasını ummuştu cadının… “Déesse de la joie…”
Sabah olduğunu hissettiğinde Malcolm, yatağında bedenini kıpırdatmada durmaya devam ediyordu. Ailesinin son varisiydi. Ama artık olamayacağını da biliyordu. Yatağından kalkarak uzaklaşmıştı yatakhaneden bir iki gün önce. Kimsenin bulamayacağı bir yerdeydi. Yine gidecekti buradan ama… Batı İspanya’ya… Gün ışıkları daha doğmamıştı. Her öğrenci yatağında derin uykulardaydı. Bundan emindi. Ama o yatağında değildi. Yatakhane de değildi… Ya da Hogwarts’ta… Ailesinin özel malikânesinde uyumuştu o gece. Ailesinden kalan bazı yerlerden biriydi burası. Ne kadar güvensiz olsa da bedenini burada bulmuştu dün gece. Eşyaların kırık ve etrafa dağılış olması huzurunu ve rahatını bozmuyordu büyücünün. Buraya aitti ve buraya ait kalacaktı…
Gözleri yavaş yavaş açılmıştı. Hiç uyumamıştı zaten. Ama gözleri kapalı ve düşünceler içinde geçirmişti geceyi. Yattığı geniş yataktan kalkmıştı tozlu örtüyü kaldırarak. Ardından yatakta dirilmişti soluk beden. Hayattan bıkmış bir haldeydi şuan. Kim ne olursa olsun yardım edemezdi… Ya da o öyle sanıyordu… Hayatının hiç bu denli çapsız olacağını ve yalnız olacağını düşünmemişti. Ailesinin bu duruma düşeceği ise aklının ucundan bile geçmemişti. Hayat bu değil miydi ama? Ne zaman ne yapacağı belli olmayan tehlikeli bir silah olduğu aşikârdı. Korkmuyordu artık bir şeyden bu sayede. Kimseye ne anlamda olursa olsun zararı dokunmasa da artık acıların içinde boğulan bu büyücü ne zaman nerede ne olacağını düşünmek bile istemediği için anı yaşayacaktı. Bu halinden kurtulmak istemiyor değildi; ama becerdiği de söylenemezdi. Bugün Serpent’ın çağrısı üzerine gidecekti Batı İspanya’ya. Onların büyücü için savaşmasından rahatsız olsa da bir şey diyememişti duyacaklarını bildiği için… Büyük salona vardığında etrafına bakındı. Ev eski ve siyah ağırlıklı görünüyordu artık. Solmuş bir bitki kadar da narin… Bu hali bile huzur doluydu ama. Her şekliyle burası onun yuvasıydı…
& Kontrolsüzce dökülen kelimeler arasından cadının duymadığını umarak gitmeyi planlıyordu. Duymaması gerekiyordu da. Cadının gözleriyle karşılaştığında olduğu yerde dona kalmıştı. Şimdi ne olacaktı? Malcolm’un cadıya özel hitabını cadının hemen algılandığından emindi artık. Bir plana ihtiyacı vardı büyücünün. Malcolm’un daha başına neler açacağını merak ediyordu bir yandan da. Lanet okuduktan sonra kendine cadının durduğu yerden tek kaşını kaldırarak dediklerine kulak vermek durumunda kalmıştı. “Ne hakla bana bu şekilde seslendiğini söyle.” Cadının ses tonu oldukça tehditkârdı. Ve haklıydı da. Yaşadıklarını çok iyi biliyordu büyücü. Cadının kaybettiklerinin ardındaki hali… Her şey zihnindeydi. Orada da kalacaktı. Bu düşüncelerin ardından artık olduğu kimliğe odaklanmaya başladı büyücü. Cadının yanına yaklaşmış ve soğuk ve düşünceli yüzünü daha net görmeyi sağlamıştı. Aklına gelen ilk planı uygulamaktan başka çaresi olmadığı için bir kez daha lanet okumuştu içinden. “Evet, o sensin. Ama lakabına hiç uygun bir ifade göremedim sende Tanrıça’m?” Sözlerinin ardından şaşkın ve sinirli cadıya bakmaya devam etmişti. Cadının ona yapacaklarını merak etmiyordu büyücü…
Sözlerinin ardından cadının yanından ayrılırken geniş ve gerçekten boş derslikte sıraların arasından geçerek tam karşısına geçmişti cadının. Ardından etrafı biraz daha süzmüş ve cadıya çevirmişti gözlerini. “Gerçekten güzel mekân seçmişsiniz. Huzur dolu ve rahatlatıcı… Tanrıça’lara laik anlayacağın…” Sesi her zamanki gibi çıkmıştı. Soğuk ve sertti. Ama cadının alaycı bir tonda algıladığından da emindi. Hâlen bir şey dememesine şaşarak tekrar yanına dönmüştü yavaş adımlarla. Göğsünde kavuşturduğu ellerinden birini yavaşça sıyırmış ve eğilerek dudağını değdirmişti soğuk tene. Elini bırakmadan kafasını kaldırmış ve az önce cadının soğuk tenine değen dudaklarını aralamıştı. “Drago Venomous.”
| |
|
Valeria Nerissa Wesley Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü
Gerçek İsim : Ebru. Mesaj Sayısı : 1504 Kayıt tarihi : 13/09/09 Yaş : 30
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus: Beyaz Leopar
| Konu: Geri: x stan. Perş. Tem. 28, 2011 3:30 am | |
| Betimleme: 27 / 30 Paragraf Düzeni: 5 / 5 İmla Düzeni: 9 / 10 Anlatım: 37 / 40 Kurgu: 14 / 15
Puanınız, 92. Keyifli roleplayler... ^^ | |
|