Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapKapı

 

 Jeanne Serevéill.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jeanne Serevéill
Gryffindor IV. Sınıf
Gryffindor IV. Sınıf
Jeanne Serevéill


Gerçek İsim : Buse.
Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 27/07/11
Lakap : abi gayet tek sesli isim.

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Jeanne Serevéill. Left_bar_bleue88/100Jeanne Serevéill. Empty_bar_bleue  (88/100)
Patronus: Deve Kuşu

Jeanne Serevéill. Empty
MesajKonu: Jeanne Serevéill.   Jeanne Serevéill. Icon_minitimeÇarş. Tem. 27, 2011 8:58 am

Ceketini düzelttiğinde bakışlarını ondan ayıramıyordu, manşetlerde yazanların bir kez daha doğrulanmış olması endişesini daha da artırdı. Dudaklarını kemiriyordu, kanının tadını alabiliyordu. Yıpranmış damakları bu acıyı görmezden geliyordu, aldırış etmezdi, toprak kadar sabırlıydı. Ellerini kanepenin ardına dayadı, avuçları pürüzlerden destek alıyordu. Dışarı çıkmak istiyordu, beton yığınından ve otoriteden uzaklaştığında düşüncelerini sınırlandırmayacaktı. Jeneriğin sesiyle babasının yutkunduğunu duydu, başını ona çevirdiğinde nasıl bir karara vardığını kestiremiyordu. Arkasına yaslanmıştı, birbirlerine paralel olan bacakları hareket etmiyordu. Kaskatı kesilmiş bedenini izlemekten çekinmedi, ne de olsa gözlerini yere dikmişti. Yanına yaklaşmayacaktı, annesinden destek alabileceğini umuyordu. Gözleri korkutan rütbe değişiklikleri hiçbir şeyi etkilemezdi, ifşa olmaları yeteneklerinin onları koruyamadığı anlamına gelmezdi. Neden kuruntularına karşı gelemediklerini düşünüyordu, açık sözlükten kaçınıyor olmaları ebeveyn olduklarını kanıtlamazdı. Dişlerini birbirlerine kenetledi, yüzünü buruşturdu. Tabii ki memnun kalmamıştı, geminin güvensiz olduğunu iddia edeceklerdi. İngilizler’e uyum sağlamıştı, briyantine buladığı saçları Marion’u iğrendiriyordu 

Babasının ifadesi olgunluk içindeydi, bu ciddi duruşu kendisini oldu olası rahatsız etmişti. Gülümseyen bir baba portresi istiyordu, birlikte oldukça az vakit geçiriyor olmaları özlem duygusundan yoksun olmasını sağlasa da onu her zaman mutlu olarak hatırlamak istiyordu. Kendisine karşı olan tavırlarını unutacak bir gülümseme oldukça kolaydı, dudaklarını kıvırması yeterdi. Gözleriyle ilgilenmezdi, o iki çiftin parıldamasına ihtiyaç duymazdı. Şimdiye dek ettiği gördüğü yüzünde oluşan tek tebessümü tuttuğu takımı söylediğinde görmüştü. Dokuz yaşına dek böyle bir konuşma geçmemişti aralarında, zaten sadece o konuşmadan dört yıl önce görmüştü babasını. Birbirlerini aramamışlardı, zaten hafızası bir babaya yetmeyecek kadar dolu oluyordu. Çocukluğunu oldukça rahat geçirmişti, daha iyi bir aile bulamazdı. Terk edilme düşüncesini hiçbir zaman aklına getirmedi, sadece uyum sağlayamamıştı annesi ve babası. Hayata karşı dik durabiliyordu, aksayan adımların sonunda omuz silkecekti. Düzene uyum sağladıkça artıklar için vakit harcayamıyordu, göz ardı edebileceği her şey koca bir yalandı. Cesaret edemiyordu tek başına olmaya, bilmediklerini yapmaktan çekiniyordu. Ne kadar korkusuz görünse de oldukça zayıf bir ruhu vardı. Edindiği yetiler onu donanımlı gösteriyordu, erkenden olgunlaşmıştı ve bedeni güçlüydü. Kendisiyle tezat oluşturuyordu, babasının donuk ifadesi anılarından ayrılmasına neden oldu. 

Kendini küvetteki serin suya bırakmadan önce ayrılmadı aynanın önünden. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu, perdeleri çekmiş olmaları sayesinde öğleye dek uyuyabiliyorlardı. Bunun pek de bir fayda sağladığını söyleyemezdi gerçi, geceleri uykusuz geçiyordu. Uyumak istemiyordu ama yorgunluğu yüzünden gözaltlarında oluşan morluklar rahatsız ediyordu kendisini. Aldığı kilolar belli olmuyordu pek, yanakları biraz daha belirginleşmişti. Rengi biraz daha soluk gibiydi, aynadaki bedenini ilk gördüğünde şaşırmıştı. Son haftalarındaki gibi -tabii ki daha zayıftı bedeni doğumdan öncesinden, ancak bir yıl öncesini düşünürse, kesinlikle yakın zaman içinde spor yapmaya başlamalıydı- gün be gün kilo almıyordu neyse ki. Çabucak sıyrıldı görüntüden, su ile birlikte duruldu düşünceleri de. Bu kadar umursayacak değildi görüntüsünü, her şeyin yolunda gidiyor olması yeterdi ona. 

19 Mayıs. Aradan kaç hafta geçmişti saymıyordu, zaten kaç haftalık olduğunu sayma işini Guillaume’a bırakmıştı. Haftalık her gelişimin çetelesini o tutacaktı, gerçi pek de ihtiyaç yoktu buna. Gözle görülür şeyler değildi hiçbiri, haftalık kontrollerin yeterli olacağını düşünüyordu. Abartıydı aslında, harcadıkları vakti bebeğe ayırmayı yeğlerdi. Gerçi hamileliğinin son üç ayını da evde yatarak geçirmişti, hatta daha da fazlası. Ve herkesin kendisine hizmet etmesi, katlanamadığı ilk şeydi herhalde. Sonrasında git gide alışmış ve tembelleşmişti, haftalarını neredeyse odadan hiç çıkmadan geçirdiğini hatırlayabiliyordu. Doğum sonrasında ise hiçbir şey olmamış gibi eve gelmişti, beklediğinden daha kolaydı. Atlattığı aylardan sonra, çok daha rahattı. Dikkatli davranması gerekmiyordu kendisi için de, artık ilgi tek kişinin üzerindeydi. 

Saçlarını kurulamak yerine havluyu geçirdi başına, dışarı çıktığında her şey beklediğinden daha aydınlıktı. Gözlerini kırpıştırdı yatağa bıraktığında kendini. Ama teklifini de reddetmedi, ‘evlilik’ kelimesi dahi kendini korkutsa bile. Guillaume’ın gözlerinin kaybolmasına neden olan gülüşü yetmişti bir kere, ayakta durmak için birinden destek almaya da ihtiyacı yoktu artık. 

Yaşananları hatırlayamıyordu pek, ufak bir kriz gibiydi. Hatırladığı son anısı bebeği getirdikleri andı, sonrasında zaten ertesi gün eve dönmüş ve şimdiki düzenlerini başlatmışlardı. Unutamıyordu zaten o görüntüyü, gözlerini açamıyordu bebek. Ellerini yumruklar halinde küçük gövdesine çekmişti, bu küçük bedenin kolları arasında olması da kendisine oldukça garip geliyordu oysa. Aylar önce, bu maceraya başlamadan önce, sorsalardı kendisine kesinlikle karşı çıkardı. Beklentileri ya da planları arasında değildi bu bebek. Korkunç değildi geçen zaman, kendisinden emin gibi duruyordu. En azından yüzündeki ifadeyi korumuştu her zaman.

Jeanne. Günde en azından 15 saat uyuyordu, diğer vakitlerde de yaptığı şey kucaktan kucağa gezmekti. İlk günlerin aksine artık bir düzen vardı, acıktığı saatler kısmen belirliydi. Gene de uykusuzlukla başa çıkmak için nöbetleri vardı Guillaume ile. Gene de sonuç olarak Marion’u uyandırmak zorunda kalıyordu, ama tüm gece uyanık kalmaktan iyiydi. Onun odayı sarmalayan çığlıklarıyla uyanmak kendisini ilgisizmiş gibi hissettiriyordu. Ağlamasını duymamak için her şeyi yapabilirdi Marion, Ferber denen adama güvenecek değildi. Gerçi bunun için birkaç ay geçmesi gerekiyordu ama, olsun. Hiçbir zaman ağlamasını umursamamazlık etmeyecekti. Uysal bir çocuktu zaten, en azından şimdilik. 

Yataktan ayrılmadı gene de, Guillaume banyodan çıkana kadar izledi bebeği. Konuştuğunda dinliyordu sanki, müzik dinletmekten daha mantıklı gelmişti onunla konuşmak. Başkaları ile konuşmaktan daha kolaydı, yalnızca gevezelik ediyordu onun yanında. Aldığı tek karşılıkta belki parmağını avucuyla sarmalaması ya da bedenini ona çevirmeye çalışmasıydı. Jeanne ile konuştuklarını duymamasını diliyordu. “Sanki baş başaymışız gibi. Anne ve kız.” Anne ve kız deyince aniden beliren gülümsemesini saklayamadı. 

Odaya girdiğinde Guillaume ayağa kalktı usulca, dikkatini çekmemeye çalışıyordu bebeğin. Huzursuzlaşmamasını dilerdi gözbebeklerinde kendi silüetini görmektense. Guillaume odada olduğuna göre mutfağa gidebilirdi. Ağır birkaç adımdan sonra ifadesine takıldı gözleri. Pijamalarıyla görmeye alışmıştı onu, yaklaşık- Keşke bunu da kendisi saymış olsaydı. Ellerini beline doladı ve nemli omzuna yasladı dudaklarını. Başını çevirdiğinde mırıldandı o alışık olduğu ve dilinden döküldüğünde fikrine dahi güven duyduğu kelimeleri. Onun yorgunluğunu da hissediyordu bedeninde, geri çekilmeden önce ciğerlerine doldurdu kokusunu. Sonrası ise gene hızlandırılmış bir saatti. Büyükbabasının köstekli saatini bulup saatin kaç olduğuna bakmış, ardından telefonundaki gelen çağrıları görüp hayıflanmış ve Guillaume’ın suskunluğuna katılmıştı. Dokuz ay boyunca nişan yüzüğü –hala aklına getirdiğinde bu düşünceden çekindiğini fark etmişti- ve saat ona büyük bir ağırlıkmış gibi gelmişti. Sanki karnındaki- Gülünçtü. Ne kadar küçük bir başlangıç olsa dahi, geçireceği günü heyecan veriyordu kendisine. Odanın bir yanını sarmalayan perdenin rahatsız edici kumaşını kavradı parmakları. Gözleri kamaştı güneşten, en azından küçük Jeanne gibi.
Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
George Crownie
Hogwarts Müdürü
Hogwarts Müdürü
George Crownie


Gerçek İsim : umut.
Mesaj Sayısı : 1989
Kayıt tarihi : 11/07/09
Yaş : 32
Lakap : geo.

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Jeanne Serevéill. Left_bar_bleue100/100Jeanne Serevéill. Empty_bar_bleue  (100/100)
Patronus: Mantikor

Jeanne Serevéill. Empty
MesajKonu: Geri: Jeanne Serevéill.   Jeanne Serevéill. Icon_minitimeÇarş. Tem. 27, 2011 2:58 pm

Betimleme: 27/30
Paragraf Düzeni: 3 / 5
İmla Düzeni: 8 / 10
Anlatım: 37 / 40
Kurgu: 13 / 15

88, Keyifli Roller.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://eskiao.roleplaylife.net
 
Jeanne Serevéill.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts :: Karakter ve RO Dünyası :: Oyun Vadisi :: Seviye Belirleme-
Buraya geçin: