Luke hayatında ikl defa gitmiyordu Diagon Yolu'na ama öylesine heyecanlıydı ki, sanki ömrü boyunca görmediği bir yer görecekti. Evden çıktıklarından beri babasının elini tuttuğu için eli terlemiş ve yavaş yavaş eli babasının elinden kayıyordu. Yola çıktıklarından beri sormak için cesaretini toplamaya çalıştığı şeyi sormak istiyordu artık Luke. Kalbi güm güm atarken, sakin olduğunu gösteren bir yüz ifadesi takınmaya çalıştı ve yavaşça kafasını babasına doğru çevirdi. "Baba-" dedi ve biraz tereddütle duraksadı. "bu sefer Diagon Yolu'na nasıl gideceğiz? Çatlak Kazan'dan başka bir yolla gidebilir miyiz?" Her seferinde babası ile Çatlak Kazan'dan gidiyorlardı Diagon Yolu'na. Çünkü babası her seferinde orada arkadaşları ile sohbet etmek istiyordu ve Luke bu duruma çok sinir oluyordu. Bir an önce Diagon Yolu'na gidip, Hogwart'dan gelen mektupta yazılı şeyleri almak istiyordu.Babası yavaşça kafasını Luke'a doğru çevirdi ve yüzü sırıtmaya başladı. "Okula başlama şerefine, bambaşka bir yol deneyeceğiz oğlum." Sanki Luke'a Quidditch Dünya Kupası finaline en iyi yerden iki tane bilet aldığını söylüyordu. Luke'ın mavi gözleri şimdi Londra'nın gökyüzü kadar parlaktı. Tam bu bambaşka yolun ne olacağını soracaktı ki babası yine kendisine dönüp, "Ama nasıl olduğunu kesinlikle bana sorma." dedi. İçinden sevinç çığlıkları atan Luke için bu önemli değildi. Çünkü bu haber onu gerçekten de havalara uçurmuştu. Bir süre yürüdükten sonra Luke'ın babası "Bir telefon görüşmesi yapmam lazım oğlum. Gel hadi şuradaki telefon kulubesini kullanalım." dedi. Etrafın solgun renkliliğinde göze öylesine çarpan bir kulubeydi ki, babası ile o yola girdikleri anda Luke'ın dikkatini çekmişti. İlk başta babasının özel bir konuşma yapacağını düşündüğü için kapıda durmayı tercih etti ancak babası onu da içeri çağırınca tereddütsüz merakına yenilip hemen içeri girdi. Normalde ahizeyi kaldırıp parayı atması gerekirken, ahize kapalıyken, hem de normalde olduğundan daha farklı bir yere parayı atmıştı. Luke'ı asıl şarşırtan bunlar değildi, Luke'ı asıl şaşırtan şey: kulubenin aşağıya doğru inmeye başlamasıydı. Anlaşılan babasının dediği o bambaşka yol buydu. Sevinçle babasının yüzüne bakan Luke, cebinden mektubu çıkarttı ve neler alması gerektiğine bir kez daha baktı."İlk olarak neyi alalım baba?" diye sordu Luke."İlk asanı alalım, ne dersin?" Luke hiç itiraz etmeden kafasını salladı ve listesine bir kez daha göz gezdirdi. O sırada kulubenin kapısı açıldı ve Luke kendisini birden Diagon Yolu'nda buldu."Asa için bu taraftan Luke." diye seslenmişti babası ona. Etraftaki sesten sesini duyurmak zor oluyordu. Yavaşça ilerlediler ve asayı almak için dükkâna girdiler. Dükkân sahibi ile babası bir süre konuştuktan sonra Luke'a döndü ve bir süre bekledi. Bu bekleyişten sıkılan Luke bir şeyler söylemek istiyordu ancak ne diyeceğini bilmediği için sesini çıkartmadı. Sonunda adamın arkasını dönmesi ile hareketsizliği bozan adım atıldığı için Luke'ın içi rahatlamıştı."Bir bunu deneyin küçük Sytel." dedi dükkân sahibi. Yüzü onlar dükkâna girdiklerinden beri gülümsüyordu. Luke asayı aldı ve içinde kötü bir his oluştu. Sanki midesindeki bütün her şey yerinden kalkmıştı. Evden çıktıklarında annesine kesinlikle söylememek şartıyla babasına aldırttığı sosisli sanki şuan boğazından dışarı doğru çıkıyordu. Hemen önündeki masaya attı asayı. Asa yuvarlanıp yere düşünce "Çok özür dilerim, kendimi bir an iyi hissetmedim." dedi elini babasına yaslayarak. Dükkân sahibi bir süre daha düşündü ve içerlerde bir yere gidip bir asa daha getirdi. Luke bunu eline alınca hiç bir şey hissetmedi. Mide bulantısı geçti ve sosisli yerine oturdu sanki. Anlamsızca etrafına bakınıyordu, belki babası ve dükkân sahibi bir şey görüyordur diye ama onlarda da bir tepki yoktu. Yine bir sessizlik olmuş, etrafdaki dört gözde Luke'a doğru çevrilmişti.Sessizliği bozan yine Dükkân sahibi oldu. "Kızıll Gölge Ağacı kökleri, 27cm ve yarı esnek vebir hipogrif tüyü. Gerçekten mükemmel küçük Sytel."Luke seviçten yine göklere uçmuştu sanki. Gözleri, iki eliyle tuttuğu asasındaydı. Babası ücreti ödedi ve dükkândan çıktılar. Luke elinde içinde asası olan bir poşetle diğer gereçleri almak için babasıyla dolaşıyordu. Luke sadece asayı taşımaktan mutlu gözüküyordu, kalan her şeyi babası taşıyordu. Luke her ne kadar yalvarsa da babası ona bir süpürge almamıştı. Ancak gelecek sene için eski model bir Ateşoku almayı kabul etmişti. Bu Luke'ı pek memnun etmemişti, sonuçtan onların modası geçeli epey oluyordu ama o da iyi sayılırdı. Sonunda eve dönerlerken yine Çatlak Kazan'a uğradılar. Babası bir bira içti ve arkadaşları ile sohbet etti. Ama bu Luke'ı öncekiler kadar sıkmadı çünkü kafası yeni aldıkları Karanlık Güçler: Kendini Savunma El Kitabı'ındaydı. Anlaşılan Luke, okul açılana kadar kafasını kitapların arasından çıkartmayacaktı. Belki sadece babası ile süpürgeyle uçma alıştırması yaparken kalkabilirdi...