Soğuk hava, pürüzsüz yüzüne her vurduğunda bedeni bir kez daha titriyor, bir kez daha temiz hava ve kuş kokusuyla karışmış havayı ciğerlerine çekiyordu. İnce parmaklarının arasında sıkışıp kalan sigarasının dumanı sisli gibi görünen havaya karışıyor, pamuğa benzeyen karların arasında kayboluyordu. Sigarayı dudaklarının arasına götürdüğünde gözlerini kıstı. Akciğerlerindeki havayı hissettiğinde yüzüne yayılan rahatlama ve mutluluk duygusu gülümsemesine neden olmuştu. Dumanı dışarıya üflerken bir yandan elindeki sigarayı başparmağı ve orta parmağı arasında sıkıştırıp pencereden aşağıya fırlattı. Bu sefer ince parmakları sigarayı değil, pencerenin kulpunu kavramıştı. Büyük bir gürültüyle kapattı pencereyi. Sırf bu yüzden baykuşlar ötmeye hatta bağırmaya başlayıp çırpınmışlardı. Sinirli bir şekilde başını sağ tarafa çevirdiğinde tek yaptığı şey orta parmağını onlara göstermek olmuştu. Oturduğu sandalyeden kalktığında pantolonunu düzeltip boynundaki kravatını birazcık gevşetti. Yerde ezilen kuş tüyleri, yemler ve bunlara benzer saçma bir ton şeye aldırmıyordu. Tahta kapıyı araladığında, bir hayalet gibi süzüldü bedeni merdivene doğru. Kapıyı kapattığında çıkan ses, baykuşhanenin aksine yankılanmıştı. Yavaş bir şekilde merdivenlerden inmeye başladı. Bu saatte burada olmaması gerekiyordu. Hatta görüldüğü an binasından puan düşüleceğini, üstüne cezalandırılacağını da biliyordu. Fakat, umursamaz tavrı buna karşı geliyor, gözleri uykuya hala direniyordu. Merdivenlerden hızlı bir şekilde inmeye başladı.
Sonunda kuleden ayrılıp ana binaya geçebilmişti. Altıncı katta biraz daha temkinli adımlar atmaya başladı. "Bakalım kimler varmış..." Fısıltısının ardından homurdanan tablolara aldırmayıp loş katta ilerlemeye başladı. Sol elini saçlarının arasına götürüp karıştırdı. Rüzgârdan dolayı biraz karışmışlardı, ama umurunda değildi. Merdivene gelince biraz durakladı. Bir kat daha aşağıya inecekti.
Beşinci kata adımını attığı anda ruhsuz bir şekilde -en azından Maxim'e göre- ilerleyen Reanna'ya baktı. Bu kız, önünden her geçişinde mavi gözleri bedenini baştan aşağıya süzüyor, vücuduna bir kez daha hayran oluyordu. Arkasını dönüp son bir kez bakındı. Sıfır. Kimse yoktu. Dudaklarına yamuk bir gülümseme yerleşmişti ister istemez. Kızı takip etmeye başladı. Bir an için kendini sapık gibi hissetse de kızın peşinden ayrılmamıştı. Kızlar tuvaletine girdiğini görünce bir an durakladı. Nereye gidiyor bu? Biraz hızlanıp onu yakalamaya çalıştı. Elini kızın cübbesine doğru uzattı. Kolundan yakaladığı an kendine doğru çekti. Yeşil, kızın yeşil gözleriyle karşı karşıya gelince bir an için dona kalmıştı. Gözleri tüm vücudunu baştan aşağıya süzüyordu. Yeşil gözler, ufak bir burun, insanı kendine aşık edebilecek durumda dudaklar... Mükemmel bir fizik. Bir kez daha büyülenmişti. "N-Ne yapıyorsun burada?" Aksanı yine kendini belli etmişti. Hala cübbesinden tutuyordu. Bir an için ona dokunduğunu, teninin sıcaklığını hissettiğini düşündü. Karşılıklı dururken bile Maxim'i büyülüyorsa, ona sahip olmak...
---
Kızın cevabı üzerine biraz durakladı. Geri zekâlı. Tuvalete gidiyordu işte. Mal. Kendine ettiği ikinci hakaretten sonra kalıplaşan bir durumdan ötürü cübbesinin ceplerini yokladı. Sağ elini, sol taraftaki iç cebe soktu. Hafifçe dışarı çıkarırken sarıya çalan krem renkli paketin içine bir göz gezdirdi. Bir çakmak ve tek sigara. Sigarayı kalın dudaklarının arasına götürüp çakmağı yaktı. Dumanı içine çekerken bir yandan çakmağı geri cebine sokuyordu. Sigarayı parmaklarının arasına sıkıştırıp başının sağ tarafına doğru götürdü. Dumanı kızın yüzüne üflerken hissettiği duyguyu şu an anlatamazdı. Çünkü anlatacak kelime bulamazdı. "Anlaşılan adımı bilmiyorsun. Maximilien. Ama Max veya Maxim diyebilirsin, Reanna." Kızın adını bilerek vurgulu söylemişti. Hah, kızların çoğunu tanıyordu, biliyordu. Aklına bir an için Mabelle gelmişti. Bu salak nerden çıktı şimdi? Ah. Sigaradan bir duman daha alıp kıza uzattı. Nefesinden anlaşıldığı gibi alkolün dibine vurduğu belliydi. "Bu kadar çok içmemeni öneririm. Üzerime falan kusarsın..." Cümlesinin ardından bir iki adım geriye çekilip sol omzunu duvara yasladı. Bir ayağını sabit bir şekilde tutuyor, diğer ayağını ise kırıp diğer ayağının arkasına götürmüştü. Kollarını göğüs hizasında birleştirdi. Dudaklarındaki gülümsemenin ardından kıza baktı tekrar. Hareketlerini izliyordu. Sigarayı tutuşunu, dumanı içine çekişini ve verişini... En ince ayrıntısına kadar. Hatta mimiklerini bile söyleyebilecek durumdaydı.
Bir an için Reanna'yı unutup kulak kabarttı. Ayak sesleri duyuluyordu. Birinin bu tarafa geldiği ortadaydı. Ama kim? Biraz daha dinledi. Üç kişi konuşuyordu. Mırıltı halinde. Belki de iki kişilerdi. Her kimse tuvalete geliyordu belli ki.
"Birileri geliyor." Kızın bileğinden tutup hızlı adımlarla tuvalete doğru yöneldi. Soğuk elleri kızın ılık bileğini tutunca avucunun içinde o tatlı uyuşukluğu hissetmesi bir an için gözlerini kapamasına neden oldu. Beyaz mermer ve beyaz renk boyayla kaplanmış tuvalete girince ilk işi duvar kenarındaki kabinlerden birisine önce Reanna'yı daha sonra kendisini sokmak oldu. Kapıyı kapatıp arkasını döndüğünde kızla burun buruna gelmesi içinde koca bir yanardağın patlamasına sebebiyet vermişti. Vücuduna yayılan ısıyı yavaş yavaş hissediyordu. Gözlerini kızın gözlerine diktikten hemen sonra kapıya yaslandı. "Lanet olası profesörler. Şu sigarayı da söndür!"
* Online Rpdir.