Essénce Simoñe Darkkness
Kişisel ~ Fiziksel
Maskemi çıkarırım fakat, bir şeytanla karşı karşıya gelmeye hazır mısın?
Yakınlarımda bir yerlerde iseniz, acı ve işkencelere çoktan davetiye gönderdiniz demektir.Çünkü benim olduğum bir yerde tehlike ve risk analiziniz bir hayli artmış bulunacaktır. Bunu düşünerek tabanları yağlamaya başlarsanız iyi edersiniz, çünkü sizi yakaladığımda kulaklarıma o feryatlı çığlıkları doldurmadan, sıcacık kanınızı koklamadan, organlarınızı ortaya sergilemeden oradan ayrılamazsınız.Patlamaya hazır bir bomba gibi etrafınızda dolanırım, türlü oyunlarla sizi baştan çıkarır istediğimi elde edinceye kadar kedinin fareyle oynadığı gibi sizi parmağımda oynatırım. Bu arada sizi kapanımda yakaladığımda zevkten dört köşe olurum. Çevremin lideri olmasını her zaman sağlamışımdır. Hiç bir zaman 'sen' olarak düşünmeyip, kendi düşüncelerimin hep bir adım önde olduğunu bilerek adımlar atmışımdır. Duygularımı beynimle kontrol etmesini öğrenmişimdir ve duygularımı çok başarılı bir şekilde saklayarak farklı bir görüntüye bürünmek konusunda ustayımdır. Diğer zavallılar gibi, beynin yerine duygularımı depolamadım.Çözümlenmek istenen fakat çözümü olmayan bir problem gibidir İfadesi her an her yerde değişebilir bana göre. Dediğim dedik olmakla beraber,kendi sözümü dinletmek isterim çevreme. Daima lider olmayı hedeflemişimdir. Karmaşık birisiyimdir. Ben bile kendimi tam olarak tanıdığımı düşünmüyorum. Benim gibi birisini çekmek zordur; ne zaman ne yapacağım hiç belli değildir. Bu yüzden kafanda soru işaretleri bırakabilirim. İnsanlar üzerinde oyun oynamasını severim. Bu oyun içinde çebelleşirken onları izlemekten büyük keyif alırım. Herkesle anlaşamıyorum; öyle bir karakterim var. İnsanların çoğu fazla tipik ve sıradan. Ama ben öyle değilim. Sıra dışı olmayı, insanların arasında farklı olarak anılmayı isterim. Ama Seni aşağılayıp haddini bildirmiyorsam bu seni seviyorum anlamına gelmez sadece seni tanımak istediğimi tanımlar. Kolay kolay insanlara inanmam. Fakat inandığım insanı savunurken asla taviz vermem. Yani anlayacağın beni anlamak dünyanın en zor işlerinden birisi. Size bir sır vereyim ne kadar mantığa düşkün olsamda bazen tam bir ahmağa yakışacak hareketler yaptığım oluyor.Kontrolsüz bir arızayımdır, ne zaman ne yapacağım belli değildir. Küçük olayları büyütüp, büyük olaylara hiç bir şey yok gözüyle bakabilirim. Dedim ya ben karmaşık birisiyim. Ah, şu sıkıcı, yıkılmak için duran kurallar! Kimin umrunda? Kendini bir şey sanıp, oraya buraya emir yağdıran küçük beyinlilerin yarattığı şeyler işte. Küçük bir çakıl taşı bana göre kurallar, teptiğim anda uçup giderler. Adrenalin bağımlısıyım, bu yüzden fazla yerimde oturamam. Her an bir şeyler yapmak, yeni şeyler denemek isterim. Beni sürekli etrafınızda görürsünüz bu yüzden. Geveze, boş konuşanlarla işim yoktur. Yeri geldiğinde konuşan yeri geldiğinde kükreyen insanlar bana daha bir cazip gelir ve mizah anlayışı benim için çok önemli. Eğlenip gülebileceğim, derdimi tasamı unutturacak birisi benim yanımda yer almalı. İstediğimi kolayca elde edebilirim. ''istiyorum'' demem önemlidir sadece. Seviyesi alt sınırlarda olanlarla aynı ortamı paylaştığım için bile isyan ediyorum, onlar sadece dünyaya gelen bir böcek türü. Eh, ezme işlemini de ben yapayım değil mi? Tarzı bir kendinibeğenmiş olabilirim fakat değer verdim mi tam veririm. İnandığım, güvendiğim bir konu hakkında asla taviz vermem.Sınır kapılarını sonunda kadar zorlayan birisiyim. Asla; yasak, kural, ceza gibi kelime saçmalıklarına aldanmam. Biliyorum ki; hepsi birer zırvalık. Kurallar çiğnenmek içindir, çiğneyecek birisi olduktan sonra. Kafama göre takılır, aklıma gelen şeyleri atlamadan anı anına düşüncelerimi uygularım. Bilmiyorum, belki de bu yüzden sürekli mutluyum. Melankoliğe bağlamayı sevmem, yaşanacak, tadacak o kadar şey varken üzülüp kerderlenmek bana göre değil. Şu yaşamıma kadar yeteri kadar keder doluyken bırakın da artık özgürlük duvarlarına tırmanayım. Hiperaktif derler ya, öyleyim galiba. Beni bağlamadıkları sürece yerimde bir anımı geçiremem. Mutlaka enerjimi tüketecek bir şeyler uğraşmam gerekecek örneğin düz duvara tırmanmaya çalışabilir, etrafınızda turlar atıyor, birilerine sataşıyor olabilirim. Sakarım; evet. Bu bazen kendimi lanetlenmişim gibi hissettirebiliyor. Ordan buraya hoplarken, vazoları, değerli eşyaları, bibloları, tabakları daha aklınıza gelebilecek bütün teknolojik aletleri elimden geçirmişimdir. Öyle bir bozup, kırabiliyorum ki geri dönüşümü neredeyse imkansız hale gelebiliyorlar. Hurdalık dediklerinden işte. Rahatım, bu en sevdiğim özelliklerimin arasında. Çevremdeki insanlardan farklı. Bir olayı o kadar çok büyütmem, akışına bırakırım. Nereye kadar giderse. Ta ki, benimle ilgili bir sorun değilse. O zaman içimdeki şeytanı dürtmüş olursunuz. İliklerimdeki vampir duyguları depreşir. Etraftaki diğer canlılardan daha çok tehlikeleşirim. Bir bakışımla bile dünyayı ters çevirebilirim o an. Beni mutlu edebildiğiniz sürece sorunumuz yoktur, fakat deli damarımın antenleriyle oynandığı zaman kanalım değişir, korkularınızı iliklerinizde yaşayacağınız bir sahne sunarım size. Agrasifleşirim ve olabildiğince ürkütücü olurum. O an sadece ölümle kalım arasındaki ipi kesmiş olursunuz. Ki, buda sizin için hiç iyi olmaz. Kararlarım değişkendir, bir gün bir konu üzerinde fikirler sunduysam, ertesi gün bambaşka bir fikirle karşınıza dikilirim. Tuhaf birisiyim. Bunu inkar etmiyorum. Sıradan olmayı isteyen kim ki zaten? Konuşkanımdır. Bir ortama girdiğinizde utanıp yanakları al al olan zavallılardan değil, orada olduğumu belli ederim. Zekiyimdir, bunu göstermekten çekinmem. Ki bu konu hakkında da övgüler almayı isterim. Yeri geldiğinde ani tepkiler veririm, olay küçük olsa bile. Bazen abartıp, bazen yok sayabilirim. Garip.Yalanlar. Kimi zaman beladan kurtarıcılarım. Kimi zamanda ihanet saydığım düşmanlarım. Onları fazla seviyorum diyemem, sadece kendi çıkarlarım için kullandığım şeyler işte... Bakıldığında; nefes kesici, ürpertici, yeşil ve tonlarını barından, yüzümle orantılı, hafif çukurludur gözlere sahibimdir. Fakat, yeşilin tonlarının arasında, iç dünyamı simgeleyen, kuyunun dibine bakarcarmışcasına siyahlıkları görmemeniz imkansızdır. Kaşlarım, gözlerimle uyumludur. Hafif diz olması, yüz hatlarımla tamamen kusursuz olduğunu belirtir. Göz alıcı bir güzelliğe sahip benliğim vardır. Bu yönümle çevresimdekileri etkilerim ve dikkatini dağıtabilirim. Dudaklarım dolgulu ve pembemsidir. Hafif bir parlatıcıyla dudaklarıma hayran bırakabilir. Gamzem, fazla belirgin değildir. Ama var denebilecek kadar yüzümle dengededir. Elmacık kemiklerim belirgindir. Saçlarım turuncudur. Bu aydan aya değişmektedir. Bu onu daha da belirgin yapmaktadır. Vücudumun; her karesi birbiriyle uyumludur. Zayıftır. Kolumda haçı andıran bir dövmem vardır. Bunu sevmekteyim.
Vücudumdaki yaralar küçüklüğümden kalan anıların parçaları. Ne yaptıysam kapatamadım onları. Ayak bileğim de var bir tane bir de boynumda. İstemiyorum geçmişimle ilgili yorum, düşünce, iz ve yaralar. Bunlar zorlaştırıyor. Hele de benimle birlikte sürünüyorlarsa ve benim bedenimde taşınılıyorsa. İstemiyorum!... Küçüklüğümden beri hep itilip kakılmışımdır. Ordan oraya burdan buraya.. Tam olarak evimi bilmiyorum bile. Gidebilecek doğru düzgün bir ailem bile yok. Hissetmiyorum bile varlıklarını. Özlemiyorum bile... Eleştirmenliğim iyidir, bu yüzden gördüğüm anda insanları eleştirip lakap takmasını severim. Zeka güneş gibidir bana göre. Her şey onun yörüngesindedir. Gücün zekadan geldiğini düşünür ve zeki olduğu için kendini güçlü görürüm. Eh şimdi söyle bakalım, tanımak iyi mi beni sence?
Aile Özgeçmişimi kurgumla birlikte yakında yazacağım.
Rpg.
Nerdeydi bu işe yaramaz kedi? Benden kaçacak delik arıyordur kesin. Sahibi ben olunca bu mümkün olabiliyor, aslında beni diğer kedilerle gördüğünde ağzımı yüzümü değiştirircesine hırşınlaşıyor, kedi kedilikten çıkıp kaplana dönüyor. O anlarda ondan tırstığımı söylemeliyim...
Ağzımdan lanetler çıkarak etrafta Dia'yı arıyordum. Onu bulduğumda parçalarına filan ayırabilirdim. Yapmadığım şey değildi ki. Kedim hariç, bir çok canlı figürlerine bu şekilde davranmışımdır. Ama yok, Dia'yı seviyorum. Fazlasıyla bana benziyor, benmerkezli ve hırçın. Eh, bu bazen işime gelip bazen antenlerimle oynayan bir konu oluyor.
Derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. Onu aramaktan vazgeçecektim. Neredeyse hiç oralı olmuyordu, ne kadar küçük düşürücüydü yea bu? Çağırdığım kedim yanıma gelmiyordu.
''Dia, bak burda kim vaar! Senin buram buram lanet kokan sahibin. Hadi çık artık! Yoksa kuyruğundan asarak derini yüzeceğim haberin olsun.
Vay, bak bunu sevdim. Bir ara deneyeceğim. ''
Sesim yüksek ve tehtitkardı. Haketmiyor değildi, ortadan toz olma konusunda üstüne yoktu. Ya da ortalığı karıştırma hakkında tamamen benim kadar bilgiliydi.
" Tamam Missi, tamam bırakmıyorum kucağımdasın. "
Sesin merkezi o kadar da uzak değildi. Kafamı o yöne doğru çevirdiğimde arkamda iki kişinin olduğunu gördüm. Fazla çıkaramıyordum fakat Dia'yı aramaktan gözlerim faltaşı gibi açılması nedeniyle onların çaylaklardan, hatta bizim dönemden olmadıklarını anladım. İlgi odağım değildi birisi, Xavierâ. Fazla göze batan bir tip de değildi zaten. Benim yakınıma yaklaşmamıştı. Bu yüzden karalistem hakkında bilgi sahibi de değildi. Başını belaya sokma gibi bir derdi olursa yanıma uğramasını tavsiye edebilirdim.
İçimde hoplayıp zıplayacağım, bir yerleri kazacağım, düz duvara tırmanacağım bir adrenalin duygusu vardı. Sanırım Dia'yı aramakta bahaneydi. Biraz hava almak bu duygumu pekiştiriyordu. Yeniden gözlerimi etrafta dolaştırdım, Ah! Dia! İşte geliyordu. Sonunda!
Yanıma gelip hafifçe hırladı. Sanırım çağrıldığı için biraz huysuzdu. Umursamazlığımı takınıp Dia'yı çekiştirdim ayaklarımla.
''Sonunda be Dia! Kim bilir ne haltler çevirdin yine''
Alaycı sesim çaylakların sesini bastırmıştı.
NOT: Üzgünüm bu kısa ve bana göre kıyrıtık Rp'mi koyduğum için. Bilgisayarım garantiye gitmişti, bir güzel formatlamışlar icabında. Rpler de doğal olarak, kayıp şuanda. Bir çok flash'a falan filan baktım ama yok. Bu rp'yi de kayıt olduğum bir siteden bulabildim -evet, anca bunu bulabildim.- Neden madem bulunca kayıt olmadın derseniz de, fazla vaktim yok şu aralar Rp yazmak için. Ben onu yazana kadar mevsimler gelir geçer.. O yüzden işte böyle. Ama yazmalıyım, farkındayım. *Amma konuştum ha.