Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts |
|
| Bir Aldatılma Nasıl Açıklanır Ki? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Aphrodis Audrey Phyllis Ravenclaw V. Sınıf | Admin
Gerçek İsim : Çisem Mesaj Sayısı : 765 Kayıt tarihi : 08/09/10 Yaş : 29 Lakap : Aph, -A
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus:
| Konu: Bir Aldatılma Nasıl Açıklanır Ki? C.tesi Eyl. 18, 2010 8:13 am | |
| |Aphrodis A. Phyllis| |Robert J. McSteens| Kurgu: Audrey, okuldaki kızlardan, Crystal'in Jason'ı aldatmasıyla alakalı duyumlar alır. Olayı araştıran A., olayın gerçek olduğunu öğrenir ve bir hafta sonra dayanamayıp bunu Jason'a söylemek ister. Mekan: Londra merkezinde bir cafe. Zaman: 12 Kasım 2013 / Saat 14.30_______________ Tanrım... Ne yapmalıyım? Yaklaşık bir saattir kendi etrafında dönüp duruyordu Audrey. Bir haftadır bu şeyi içinde tutmak o kadar zordu ki... Hem çocukluk arkadaşını, hem de kendi duygularını düşünüyor ve bir çıkmaza doğru sürükleniyordu. Bunu ona söylerse ikisi için bir şans doğabilirdi. Ama öbür yandan... Öbür yandan üzülebilir; hatta yıkılabilirdi. Bunu ona yapamazdı. Yapmamalıydı. Farkında bile olmadan eli cebine, cep telefonuna gitmişti bile. Yapmalıyım. Hayır yapmamalıyım. "Jason. Bir saat içinde benimle her zaman buluştuğumuz cafede buluş. Çok acil. -A" Mesaj gönderilmişti. Gerçekten bunu yapmak istiyor muydu? Evet. Peki yapmalı mıydı? Hayır. "Lanet olsun!" Telefonu yatağa fırlattı ve iki elini yukarı kaldırıp içinden kendisine lanet okumaya başladı. Telefonun ışığı yanıp sönmeye başladı. Eline telefonu aldı ve baktı. "Mesaj iletildi." Derin bir nefes alan Audrey, öğlenin yakışı güneşinden korunmak için kapadığı perdeleri yavaşça açtı ve ışığın içeri dolmasına izin verdi. Güneşin göz alıcı parlaklığından korunmak için hafifçe gözünü kısarak dışarıdaki bir yanı yeşil, bir yanı şehir olan manzaraya baktı. Birkaç dakika onu izledikten sonra arkasını dönüp pencereye yaslandı ve düşüncelere daldı. Jason'a bunu nasıl izzah edecekti? 'Sevgilin seni aldatıyor' denmezdi ya. Ama başka türlü de söylenmezdi. Tanrım... Bir insan hergün birisine aldatıldığını açıklamıyordu ya sonuçta? Duvardan destek alarak tamamen ayağa kalktı ve 'büyük buluşma' için hazırlanmaya başladı.
Yeşil-beyaz t-shirtünü hızlıca üstüne geçirdi. Ardından gelişigüzel bir kotpantolon alıp onu da giydikten sonra, en sevdiği pembe, uzun converselerini ayağına geçirdi. Odasındaki aynaya koşar adımlarla ilerledi ve komidinin üstündeki saate baktı. İki buçukta buluşacaklardı ve saat iki olmuştu. "Big Bang'e son yarım saat..." Düşüncesini dışa vurması onu daha da telaşlandırmış ve elini hızlandırmıştı. Hızlıca yeşil küpelerini kulağına taktı, yeşil büyük bileziğini koluna geçirdi ve üstünde kocaman bir 'A' harfi bulunan kolyeyi takıp hızlıca saçına şekil verdi. Pek şekil vermek sayılmazdı aslında. Önündeki kahkülü hızlıca düzeltmiş, geri kalan saçını da çok hafif kabartmıştı. Tüm bunları yapmak on beş dakikasını almıştı. Yani kafeye gitmek için on beş dakikası daha vardı. Aynada kendisine bakıp eliyle kahküllerini şöyle bir düzelttikten sonra derin bir nefes aldı ve telefonunu el çantasına atıp, içi her daim hazır olan çantasını koluna aldı ve evden çıktı.
Cisimlenme şansı varken otobüse binmeyi tercih etmişti. Böylece ne diyeceğini düşünebilecekti. Birkaç dakika içinde durağa varmıştı. Otobüs henüz gelmemişti; ama durağın kalabalıklığından, gelmek üzere olduğu anlaşılıyordu. Crystal sanırım seni sevmiyor desem? Çocuğun kalbine inerdi herhalde. Ardından gelen motor sesi, ikinci bir fikrin beynine akın etmesini engellemişti. Otobüse en önce bindi ve boş olan en arka kısma oturdu. Elini kafasıyla camın arasına koyup düşünmeye başladı. Ya üzülürse, ya bana inanmazsa? Daha da önemlisi... Ya yalan söylüyorum diye düşünüp arkadaşlığımızı keserse? Jason kaybedilemeyecek kadar değerliydi onun için. Altı yıldır ondan hoşlanmasından ötesi vardı. Herkesten çok değer veriyordu ona. Belki Winona'dan bile çok. Her özel ve mutlu gününde Jason onun yanındaydı. Tabii üzgün günlerinde de. Ama o üzgün günlerin hiçbirini -Jason birisiyle çıkmaya başladığında Audrey'in çöktüğü günler hariç- Jason oluşturmamıştı. Ve şimdi Audrey tam anlamıyla onu üzmeye gidiyordu. Saatine baktı. Son on dakika... Son dokuz dakika... Son sekiz... Motor sesi yavaşladı ve Audrey durağına geldiğini anladı. Jason'ın gelmesine de yaklaşık bir iki dakika kalmış olmalıydı. Çocuk dakikti ne de olsa. Sonbaharda olmalarına rağmen, hava soğuk olmadığı için Audrey cafenin dışarıdaki masalarından birine oturdu.
Dirsekleri masadaydı. Ellerinin arasına aldığı başı, daha doğrusu yüzü yere çevriliydi ve tam anlamıyla 'kara kara düşünme' modundaydı. Hâlâ ne söyleyeceğini, daha doğrusu söyleyeyip söyleyemeyeceğini bilmiyordu. O kadar çok ihtimal ve seçenek vardı ki... Ama Jason'a dürüstlük yemini etmişti. Eh bu yemini bozduğu zamanlar vardı; ama hepsi arkadaşlıkları içindi. Şimdiyse, Jason'ın sazan yerine konması söz konusuydu. O Crystal'i bir elime geçirirsem... Evet, bir kaşık suda bile boğabilirdi onu. Bu kız, Türklerin deyimiyle 'Ruhunu şeytana satmıştı' tam olarak. Jason gibi hem yakışıklı, hem kişilik olarak mükemmel bir erkek arkadaşı varken başkasına gitmesi... Kız için söyleyecek tek bir laf bile bulamıyordu Audrey. Ama Jason'a bir şeyler söylemeliydi bu konuda, bir hafta beklemesi bile yanlıştı. Evet, yapmalıydı bunu. | |
| | | Robert Jason McSteens
Gerçek İsim : Beycan Mesaj Sayısı : 116 Kayıt tarihi : 17/01/10 Lakap : Jeys, Jey, Rob -R -J
| Konu: Geri: Bir Aldatılma Nasıl Açıklanır Ki? C.tesi Eyl. 18, 2010 9:14 pm | |
| Güneş, iki perdenin arasından bir ok gibi yataktaki büyücünün yüzüne vuruyordu. Genç büyücü rahatsız olsa da yatakta biraz döndükten sonra uyumaya devam ediyordu. ‘drrrr drrrr’ Başucunda duran sehpaya koyduğu telefonu olduğu yerde titreyip dönüyordu. Büyücü istemeyerekte olsa vücudunu yatakta döndürerek telefona uzandı. ‘1 Mesaj Alındı’ soğuk kanlı bir şekilde mesajı açan büyücü ilk olarak gönderen kişiye baktı. Audrey… "Jason. Bir saat içinde benimle her zaman buluştuğumuz cafede buluş. Çok acil. -A" Genç büyücü kafasını iyice yastığa batırdı ve gözlerini kısarak tavana baktı. Acil… Acil ne olabilirdi ki. Geç saatlerde kalkmayı seven büyücü biraz mırın kırın ederek yattığı yatakta doğruldu. Odaya bir göz gezdirdikten sonra kalkıp kollarını açarak vücudunu gerdirdi. Birkaç ısınma hareketinden sonra saatine baktı ve yürümeye devam etti. Bir yere gidecekse her zaman tam vaktinde orada olurdu. Dolabını açtı her zamanki gibi bir kot ve t-shirtü üstüne geçirdi. İhtimalleri göz önüne alıyordu, bütün dedikodular Audrey’e geliyordu. Bu dedikoduları nasıl elde ettiğini hiç sormadım ama belikli bir itibarı vardı… Ayna karşısında saçını biraz karıştırdıktan sonra Audrey ile ikisine birden yetecek kadar muggle parasını cebine attı. Kolundaki saati kontrol ettikten sonra ayakkabısını giydi ve dışarı çıktı…
Kaldığı evin yan tarafında bir pastaneye uğrayacaktı. Biraz hava almakta hiç fena olmazdı. Dışarıda insanları rahatlatan hafif bir rüzgar esiyordu. Sokakta bir veya iki muggle dolaşıyordu. Kapın önüne gelidğini fark ederek pastaneden içeriye adını attı. “Her zamanki poğaçadan istiyorum” Birkaç saniyede poğaçası gelmişti. Biraz muggle parası bırakarak dışarı çıktı. Bir yandan poğaçayı ısırırken bir yandan düşünüyordu. Kafası tek bir kelimeye takılmıştı; acil… Mesajı açtı ve tekrar kontrol etti. Cafeye elbette yürüyerek gitmeyecekti, eğer öyle olsa 6-7 saatte anca varırdı. Yürürken yüzünü buruşturdu be poğaçanın son parçasına baktı. “Bu muggle eli ile yapılan yşyecekler çok çabuk bitiyor.” Son parçayı da ağzına attı ve poğaçanın peçetesini yürürken gördüğü bir çöp kutusunun içine bırakıverdi. Peçeteyi bıraktığı gibi yanındaki ara sokağa döndü ve kimsenin olmadığını görünce daha sol ayağı yere deymeden ortadan kayboldu.
*pop* cafenin bir arka sokağında beliren Jason, pop sesinin sokaktaki bir-iki kişiyide etkilemediğini görünce yoluna devam etti ve saatini kontrol etti. 37 saniye…36…35… Biraz yürüdükten sonra cafenin tam önüne gelmişti… 5…4…3…2… kapıyı araladı ve içeriye girdi. Anlaşılan Audrey tam bu anlarda onu bekliyordu, dakik olmasıyla bilirirdi zaten Jason. Audrey cam kenarına oturmuş onu bekliyordu. Uzakta bile olsa tanırdı bu kızı, kızıl saç ve marka kıyafetler… Endişeli olduğu her halinden belliydi. Masada olan dirseklerinin arasına başı almış duruyordu, yüzü ona bakmaya çalıştığında bile zar zor görünüyordu. Evet… bu Audrey’in kara kara düşündüğü anlardandı. Bu kadar ciddi ne olabilirdi ki. Sakin adımlarla yanına gitti ve karşısındaki sandalyeye geçti. Başını eğerek gülümseyen bir ifadeyle Audrey’in yüzüne baktı. Oldukça endişeli görünen kıza gülümsedi ve sağ elini kızın yüzüne uzatarak parmaklarının ucuyla yüzünü yukarı kaldırdı…
“Aph?” kızdan cevap gelmedi. Yüzü şimdi biraz düzelmişti fakat yüzündeki endişe hiç geçmeyecekmiş gibi duruyordu. “Beni endişelendirdin Audrey ne oldu? Acil olan ne?” Jason ciddileşmeye başlamıştı. Gerçekten kötü bir şey olmasa Audrey bu duruma düşmezdi. İki elini birden kızın masaya yasladığı bileklerinden tuttu. “Yanındayım artrık Aph. Biraz sakinleşip bütün olayı anlatırsan sevinirim.” Genç Cadı endişeli gözüktüğü gibi yüzüne birde üzütü yerleşmişti… | |
| | | Aphrodis Audrey Phyllis Ravenclaw V. Sınıf | Admin
Gerçek İsim : Çisem Mesaj Sayısı : 765 Kayıt tarihi : 08/09/10 Yaş : 29 Lakap : Aph, -A
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus:
| Konu: Geri: Bir Aldatılma Nasıl Açıklanır Ki? C.tesi Eyl. 18, 2010 9:47 pm | |
| Saniyeler, dakikalar gibi geçiyordu resmen. Audrey'in kafasına o kadar çok düşünce yerleşmişti ki... Neredeyse beyni patlayacaktı. Cafedeki saatin tik tak sesi de, zamanın ağırlığından dolayı çok yüksek ve rahatsız edici geliyordu genç cadının kulağına. Derin derin nefes almaya ve saatin sesini bastırmaya çalıştı. Düşüncelerini ise bastıramıyordu zaten. Basit bir şeydi Jason'a söyleyeceği; ama zorlanıyordu işte. Korkuyordu da denilebilirdi. Bu da suratına daha endişeli bir ifade yerleşmesini sağlıyordu. Kalbinin atışı ise fazlasıyla yavaşlamış gibiydi, sanki birkaç saniye sonra duracak gibi. Bazı ayak sesleri kafasının dağılmasını azbuçuk sağlasa da tam olarak başaramamıştı. Yüzüne değen el ise, kalbinin yavaş ritmini tamamen değiştirerek fazlasıyla hızlı bir hale getirmişti. Jason... Audrey'in yüzü el yardımıyla yavaşça yukarı kalktı. Çocuğun yüzünü görmek, genç cadının yüzüne hafifte olsa bir tebessüm katmıştı. Jason'ım... "Aph." Sorarcasına bir ses tonuyla söylemişti bunu. Audrey ağzını açtı cevap vermek için; ama yapamadı. Tekrar kapadı ağzını ve Jason'ın gözlerine bakmaya devam etti.
"Beni endişelendirdin Audrey, ne oldu? Acil olan ne?" Çocuğun yüz ifadesine bakınca, kendi yüzündeki ifadeyi anlıyordu Audrey. Jason endişeli olduğuna göre, Audrey'de de öyle bir ifade vardı. Tanrım, daha söylemeden çocuğun kalbine inecek... Jason'ın yüz ifadesi ciddileşirken, biranda Audrey'in bileklerini kavramıştı. Can acıtıcı bir şekilde değildi tabii ki, endişeli ve ne olduğunu öğrenmek istercesine tutmuştu Audrey'in bileğini. “Yanındayım artrık Aph. Biraz sakinleşip bütün olayı anlatırsan sevinirim.” Audrey istemsiz bir şekilde hafifçe somurttu. Üzüntülü bir somurtmaydı bu. Jason, yanındaydı... Audrey'le alakalı bir şey olduğunu düşünüyordu belki de. Yıkılmamış ve Jason'ın yanında olması gereken oyken, zayıf düşen Audrey olmuştu. Bu çocuğa fazlasıyla değer veriyordu, gerçekten. Derin bir nefes aldı ve gözünü kapadı. Kollarını geri çekti ve Jason ellerini geri çekmeden, iki eliyle onun ellerini tuttu. "Şey.. Jason.. Crystal..." Duraksadı ve kafasını yukarı kaldırıp derin bir nefes aldı. Bunu yapmanın kolay bir yolu yok muydu? Aslında...
Öksürerek boğazını temizledi ve gülümsemeye çalıştı. Sen onun yanında olmalı, ona güç vermelisin. O değil. Dudak kıvrımları biraz daha yukarı kalktı. "Eee naber?" Naber mi? Audrey kafasını iki yana salladı ve direk söze girme kararı aldı kendi içinde. "Tamam, saçmaydı, özür dilerim. Jason. Bir şey soracağım. Dürüst ol." Konuyu yavaşça Crystal'e getirmek çok daha mantıklıydı. Direk seni aldatıyor denmezdi. Alıştıra alıştıra söyleyebilirdi belki de. Derin bir iç çekti. "Crystal'i ne kadar seviyorsun?" Cevabı tahmin ediyordu Audrey. Ne kadar canını acıtsa da, tahmin ediyordu. Cevaba karşılık soracağı soruyu düşündü. Evet, o da hazırdı. Belki de gerçekten alıştıra alıştıra söyleyebilirdi bunu.
Sağ elini çocuğun sol elinden ayırdı ve sağ eliyle kahkülünü düzeltip tekrar çocuğun elini tuttu. Bu sefer daha da sıkmıştı çocuğun elini, ama acıtacak kadar değil. Ve istemsiz bir şekilde gözleri parladı. Endişesi yavaşça azalırken ilgisi tekrar Jason'a kaymıştı. Hayır, şimdi olmaz! Ama engel olamıyordu ki. İnceledi Jason'ı. Her zamanki gibi tatlı ve çekiciydi. Ondan da öte, her zamanki gibi sıcakkanlı bir ifadesi vardı. Audrey'in ilgisini asıl çeken oydu işte. Diğer kızlar gibi, onun vüduna veya saçlarına ölmüyordu, ya da yüzüne... Onun tavrını ve yüz ifadelerini, Audrey'e olan yakınlığını seviyordu. Onu o yapan şeyleri yani. Diğer kızları da bu yüzden sevmiyordu belki. İnsanların içine bakmayan tiplerden başka bir şey değillerdi. Eh, diğer erkekleri düşünürsek... Audrey de onların içine bakmazdı. Her ne kadar kabul etmek istemese de Slytherin kanı vardı sonuçta. İyilik meleği veya çok tatlı bir insan değildi. Ama yanında Winona ve Jason varken bir Hufflepuff'lıtan farksız oluyordu. Bir iç daha çekti ve çocuğu incelemeyi bırakıp gözlerini çocuğun gözlerine çevirdi.
| |
| | | | Bir Aldatılma Nasıl Açıklanır Ki? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|