Leone M. Lutterz
Gerçek İsim : Su. Mesaj Sayısı : 494 Kayıt tarihi : 18/08/10 Lakap : Samimiyete göre değişir.
| Konu: Memories. Perş. Eyl. 16, 2010 4:01 am | |
| | Memories || Rp'ye Katılanlar | | Krystal M. Lutterz | Jeona E. Shaewold | Dersten sonra duş alıp, üzerini değiştirmek için odasına dönmüştü Krystal. Döndüğünede pişman olmuştu. Onu bekleyen gerçeklerden kaçamayacaktı asla. Kaderine lanet edip yatağının üzerindeki zarfı aldı eline. Açıp açmamakta karar veremiyordu. Er yada geç açacaktı o zarfı. Birkaç dakika elinde zarfla yatağının üzerinde oturduktan sonra, önce okuyup sonra duşa girip rahatlamaya karar vermişti. Uzun bir nefes verip açmıştı zarfı. İsimsiz zarfın içinden son dört yıldır fazlasıyla aşina olduğu el yazısını görür görmez tanımıştı. Mektup Gölge'dendi. Neden kendisine Gölge denmesini istiyordu, anlayamıyordu Krystal. Belki hep bir gölge gibi sinsice dolaştığı için, belki babasından başkası onun yüzünü görmediği içindi. Babasının tüm pis işlerini yapardı Gölge denen ölüm yiyen. Babası temiz bir iş yapmazdı zaten. Karanlığa hizmeti herşeyden önce gelirdi. Bu yüzden kendi öz kızınıda işlerine alet ediyordu. Krystal babasını sevmesede son derece sadıktı. Bu yüzden her istediğini yapıyordu. Bazıları işine bile geliyordu.
Kargacık burgacık el yazısını okuduktan sonra şömineye atıp yakmıştı kağıdı. Dışardan okuyan biri annesinden gelen özlem dolu bir mektup sanabilirdi kolayca. Ama içinde takip etmesi gereken kişilerin isimleri ve gerekli ayrıntıları vardı. Yüksek sesle küfürler ederek duş almaya gitmişti. Lanet olsun baba! Sadece 14 yaşımda olduğumu ne zaman farkedeceksin?!
Sıcak suyun altında hemen gevşemişti Krystal. On dakikadan birkaç dakika fazla kalmıştı sıcak suyun altında. Çıkmadan önce buz gibi suyu dökmüştü başından aşağı. Krystal'in ilginç takıntılarından biriydi bu da. Sıcak suyla banyo yapar, çıkmadan önce buz gibi suyu boca ederdi üstüne. Böylece hem sinirleri uyarılmış olur hem vücut direnci artardı.
Sarındığı havluyla kıyafetlerinin olduğu dolaba yönelmişti. Kendi evinde giyim kuşam için ayrı bir odası varken burada bir dolaba sığmasını beklemek acımasızlıktan başka birşey değildi Krystal için. Kot bir mini etek üzerine derin göğüs dekolteli, beyaz bir bluz giymişti. Boynuna notalar ve yıldızlarla kaplı zincirler asmış, sol bileğine beyaz bir saat takmıştı. Tırnaklarına baktı. Zaten daha sabah french yapmıştı. Yenilemeye gerek duymadı. Çimlerde kitap okuyacağından ayağına beyaz converselerini giydi.
Öğleden sonrası tamamen boştu ve saati daha 13.45'i gösteriyordu. Merdivenlerden inip bahçeye çıkması en fazla onbeş dakikasını almıştı. Dışarı çıkar çıkmaz gözüne bir ağaç kestirmişti bile. Büyük meşenin çevresinde hiç kimse yoktu. Nihayet başımı dinleyebileceğim bir yer diye düşünerek yaşlı meşeye doğru yürüdü. Krystal sırtını ağaca yaslayıp ince-uzun bacaklarınıda birbiri üstüne atarak elindeki kitabı okumaya başlamıştı.
Kitap okumayı çok severdi. Bulduğu her boş vakti okuyarak yada yeni birşeyler öğrenerek geçirmeyi severdi. Zekanın geliştirilebilir olduğunu düşünüyordu. Aynı zamanda körelen birşeydi. Bu yüzden hep geliştirmekle uğraşıyordu. Ve bunu seviyordu da. Elindeki kitabın kapağını çevirip üstündeki motiflere baktı. Bazen kitabın tam ortasında, okuduğunu sandığı bir anda aslında okuduğunu ama hiçbir şey anlamadığını farkediyordu. Yine birşeylere dalmıştı. Kitabın kapağını biraz daha inceleyip okumaya devam etti. Muggleları ve onların yaptığı hiçbir şeyi sevmezdi, tiksinirdi Krystal. Ama muggleların mitolojilerine bayılıyordu nedense. Birkaç kafası çalışan büyücü örnek bir davranış sergileyip dünya üzerindeki tüm Muggle mitlerini bir kitapta toplamıştı. Nefes kesici enfes bir kitaptı Krystal için.
Krystal sayfaları çevirirken zaman yavaş yavaş geçiyor, Krystal'in etrafında dönüp yine kendi yoluna gidiyordu. Kendini mitlerin içinde kaybetmiş olan Krystal ağrıyan gözlerini kırpıştırarak kitabı yanına bıraktı. Kolunu kaldırıp saatine baktı ve yaklaşık iki saattir gözünü ayırmadan okuduğunu farketti. Oturmaktan her yeri uyuşmuştu bir de. Uzun, kıvrık kirpiklerini birbirine bastırıp, gerindikten sonra oturduğu yerden kalkmış, meşeden birkaç adım uzaklaşmıştı. Az ileride V. sınıflardan Dougles, uzun, siyah saçlı bir kızın elindeki kağıtları yere saçmıştı. Dougles kıza tiksindirici bir yüz ifadesiyle bakarken kız asasının minik bir hareketiyle hepsini toplayıp çocuğa dönmüştü. Dougles gibi iri yarı bir çocuğun yanında oyuncak bebek gibi duran kız Krystal'i şaşırtıp tek bir bakışıyla çocuğun uzaklaşmasını sağlamıştı. Kızın yüzünü tam göremiyordu. Ama bakışları çok tanıdık geliyordu Krys'e.
Kıza doğru yürürken bu kızı okulda daha önce hiç görmemiş olduğunu farketmişti. İlginç. Ya fazla ezik yada yeni geldi. diye geçirirken içinden, sarı saçlarını omuzlarından geriye atmıştı. Krystal ''Hey.'' derken kendisine çevrilen yüze hayretle bakakalmıştı...
| |
|
Jeona Eilis Shaewold
Gerçek İsim : . Mesaj Sayısı : 16 Kayıt tarihi : 08/09/10 Lakap : J.
| Konu: Geri: Memories. Perş. Eyl. 16, 2010 8:16 pm | |
| Durmadan akıp giden zaman... Acımasızca önüne çıkanı ezerken Jeona kendini aciz hissediyordu. Oldukça dolu ortak salonda sessizce oturup saattin 'tik tak'larını dinlerken kendini dünyadan soyutlanmış hissediyordu. Düşünceleri bir nehir misali akıyordu zihninden. Yakalamaya çalıştığı hayat onu boşvermiş son hızla ilerliyordu. Jeona artık peşinden koşmaktan yorulmuştu. Hayatın ortasında yığıp kalmış, kalkıp yeniden koşmak için güç toplamaya çalışıyordu. Belkide bir hiç uğruna girdiği savaşı kazanmak zorunda olduğu hissi her geçen gün büyüyerek kaplıyordu benliğini. Kafasındaki soru işaretleri gittikçe çoğalıyordu. Kimseyle paylaşamadıkları hareketleniyordu yavaşça. Karmaşıklık duygusuna karşı koymak onun için her zaman zor olmuştu. Çocukluğundan beri ne zaman böyle hissetse oturup kendi kendine şarkılar mırıldanırdı. Şimdi mırıldanıcak bir şarkı bile düşünemiyordu. Birinin gelip onu bu dünyadan çekip götürmesini bekliyordu. Çocukluğundan beri hapsolmuşluk duygusundan kurtulma umudunu asla yitirmemişti. Aksine içindeki umut gittikçe artıyordu. Beklemek ne kadar zor olsada hayat devam ediyordu ve Jeona'nın ilgilenmesi için sırada bekleyen çok şey vardı. Yoğun temponun ortasında kendini bahçeye atıp sadece düşünerek teselli ediyordu. Yaşadıkları kendi suçu değildi. Bunu sadece kendini avutmak için olduğunu biliyordu ama dört kolla sarılıyordu bu düşünceye. Bunlar benim suçum değil... Aklındaki düşünceler gittikçe şiddetleniyordu. Saat;akrep,yelkovan... Eğer bu saate ayak uydurarak hayatı yakalaması gerekiyorsa hangisine uymalıydı... Hızlı adımlarla ilerleyen yelkovan ve emin adımlarla yavaş yavaş yolunu bulan akrep.. Hangisiyle bir gitmekti zamana uyum sağlamak? Hangisine ulaşmak, doğru zamanı yakalamak.? Etrafına bakınarak eğlenen insanları izledi. Hepsinin nasıl bu kadar umursamaz göründüklerini merak ederek elindeki kağıtları düzenledi. İlerlemeye başladı. Bir ağacı gözüne kestirip adımlarını o yöne çevirdi. Adımlarını sıklaştırırken, onun yavaşlamasına neden olan bir yabancı belirdi karşısında. Elindeki kağıtları düşürmekle kalmamış, hala çok muhteşem bir iş başarmış gibi bakıyordu Jeona'ya. Aptal çocuk. Mimiklerinde en ufa bir değişim olmaksızın, küçük bir asa hareketiyle kağıtları topladı. Elinin üzerindeki yığına ufak bir bakış attıktan sonra, çocuğa yönetti bakışlarını. Umursamaz görüntüsü Jeona'yı delirtmeye yetmişti. Gözlerini tam gözbebeklerine dikti. Dudaklarında ukala bir gülümseme belirdi. Konuşmasına gerek yoktu, bakışları dudakları yerine bu görevi üstlenmişti. Eğer hemen, şu an, ortadan kaybolmazsan, bir daha erkeklik görevini yerine getiremezsin. Anladın mı beni? Arkasını dönüp yürümeye başlayan çocuğun arkasından bir süre bakmaya devam etti. Tekrar bakışlarını yürüyeceği yöne çevirdiğinde gördüğü yüz hatları karşısında uğradığı şoku, gözleri ele veriyordu. Şaka yapıyor olmalısın. Krystal. Çocukluk arkadaşı. En değerli varlığı. Sırdaşı, kardeşi. Onu burada bulabileceği hiç aklına gelmemişti. Büyükannesinin onu Beauxbatons'a göndermesiyle ayrılmışlardı. Bir daha onu görebileceğini hiç tahmin etmezdi, hele ki burada. Gözlerinin normal boyutlarına ulaşmasını beklerken, ürkek ve küçük adımlarla yaklaştı karşısındaki genç cadıya. Dudakları aralandı istemsizce. "Krystal." | |
|