Matt James Howard Ravenclaw V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 108 Kayıt tarihi : 08/09/10
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (98/100) Patronus:
| Konu: Matt ~* Perş. Eyl. 09, 2010 12:33 am | |
| Ad - Soyad: Matt J. HOWARD
Kişisel Özellikleri: Zekiliği sayesinde her zaman ön planda olmayı başarmıştır. Duygusuz olmamasına karşın, duygusallığa dair pek bir şey yoktur içinde. Tam anlamıyla çelişkiden ibarettir. Dengesiz tavırları herkesi bıktırmasına rağmen, şen şakrak davranışlarıyla herkesi kendine bağlamayı iyi bilir. Aslında oldukça sıcakkanlıdır. Ara sıra duygularının yerine mantığıyla davransa da iyi biridir o. İyidir, hoştur ama kesinlikle muhallebi çocuğu değildir. Dengesizliğinin bundan kaynaklanmasıyla beraber, sinirlendirildiği zaman gerçekten kendine hakim olamaz. Kanında sihir olsun ya da olmasın her erkeğin ortak yönü olan kızlar, onunda ilgi alanına girmesiyle beraber kızları eğlence olarak kullanmayı sever.
Fiziksel Özellikleri: Devasa boyu sayesinde diğer insanlar onun yanında "insancık" olarak kalıyor neredeyse. Parlak ve canlı ela gözlerini kapatan kahverengi uzun saçları ona ayrı bir hava katıyor. Sağlam ve yapılı vücuduyla da dikkatleri üzerine çekmiyor değil hani.
Aile Geçmişi: Annesi ve babası o küçükken ayrıldılar. O zamandan beri annesiyle kalıyor. Babası arayıp sormuyor. Açıkçası kafasına taktığı söylenemez. Bu halinden memnun. RP Örneği:
- Spoiler:
Sabahın sessizliği ve rehaveti içerisinde uyanmıştı. Bugun onun için büyük gündü ama soğukkanlılığını koruyordu. Uyku sersemi olmaktan pek hoşlandığı söylenemezdi. Duşa girip suyun derecesini en düşüğe ayarladı ve buz gibi suyla ferah ferah duş aldı. Pencereye doğru yürüdü ve perdeyi açtı. Perdeyi açtığı gibi göz alıcak parlaklıkta bir ışık süzmesi odayı aydınlattı. Karnında orkestra çalıyordu sanki gurultusundan çok rahatsız oldu ve mutfağa doğru yöneldi. Kapıdan geçerken kafasını kapıya çarptı ve "Ahhh! Kahretsin! Tanrım, siz kapılar neden bu kadar alçaksınız." diye homurdandı. Kahvaltı etmek için dolabı açtığnda ise mükemmel bir manzarayla karşılaşmıştı. Dolabın içi tam takır kuru bakır bir şekilde ona bakıyordu. Dolabın kapağını büyük elleriyle sert bir şekilde çarptıktan sonra pantolununu giymeye çalıştı. Çıplak ayakla pantolon giymek oldukça zordu hep takılıyordu ayaklarına. Pantolonla saç-baş kavga edermişçesine giydi pantolonunu ve kapıyı açarak iri vücudunu sokağa atmayı başardı.
Sokağa çıktığında çocuklar koşuşturuyordu. Heryer toz-duman olmuştu. Öksüre öksüre arabasına kadar ilerledi. Arabasının kapılarını açınca çıkan ses yüzünden etraftaki kuşlar uçuşmuştu. 67 model siyah Mustang GT'si vardı. Çevresindeki herkes hayran sayılırdı bu canavara o yüzden arabanın içinde her zaman nazar boncuğu bulundururdu. Havanın çok sıcak ve arabanın siyah olmasının etkisiyle sanki ne var ne yok bütün ısıyı emmişti araba biraz daha geç kalsa eriyecekti belki de kim bilebilirdi. Elini yakmakta olan arabanın kapısını zoraki açtı ve eğilip bükülerek oturmayı başardı. Acil bir şekilde klimayı çalıştırdı ve dışarıya çıktı. İçerisi oturabilicek ısıya geldiğinde tekrar bindi ve kavhaltı etmek için bir restaurant'ın yolunu tuttu. Kahvaltısını ettikten sonra da Hogwarts'a gidicekti. Malum bugün büyük gündü. Düzgün bir restaurant görünce arabasını park etti ve içeri girdi. Basit bir kahvaltı menüsü söyleyerek kahvaltısının gelmesini bekledi o sırada gerekli evrakları kontrol ediyordu hiçbir eksik olmamalıydı. Daha sonra kibar bir garson tarafından kahvaltısı getirildi. Sofrayı süslemeye başlamışlardı ki eliyle -yeterli- anlamında uyardı. Kıtlıktan çıkmış gibi yemeğini yemeye başladı. Dışarıdan bakılınca çok kaba gözüküyordu ama kaba değildi açtı. Her güzel şeyin olduğu gibi bununda bir sonu vardı ve sonu gelmişti. Hesabı ödeyerek tekrar arabasının yolunu tuttu. Klima olayını tekrar ettikten sonra Hogwarts'a giden yolda buldu kendini hava çok sıcaktı sessiz sakin bu yol çekilmezdi. Teyp'te hangi kaset olduğuna bakmadan -Çalıştır- tuşuna bastı. Led Zeppelin-Stairway to heaven çalmaya başladı ama olmazdı. Slow şarkı bu havada hiç çekilmezdi doğrusu sıradaki şarkıya geçti. Evet işte bu güzeldi Bon Jovi - Livin' on a prayer çalıyordu. Kafasını geriye yaslayarak şöyle bir saldı kendini rahatlaması gerekiyordu önünde bir görüşme vardı. Stresliyken pek verimli olmazdı. O sırada da Jon Bon Jovi söylüyordu:
Tommy's got his six string in hock Now he's holding in what he used To make it talk - so tough, it's tough Gina dreams of running away When she cries in the night Tommy whispers: Baby it's okay, someday
We've got to hold on to what we've got 'Cause it doesn't make a difference If we make it or not We've got each other and that's a lot For love - we'll give it a shot ...
Hayat buydu işte tüm stresini atmıştı artık. Hogwarts'a girmek üzereydi. Yolun başında arabasını park ederek yürümeye başladı. İçeri girince arkadaşlarını ve kendini gördü. Acemice yapmaya çalıştıkları büyüler, yaşadıkları maceralar, yaşanılan dostluklar... Duvarlara ve binalara senelerin verdiği yorgunluk hakimdi. Onca öğrenci onca olayı burda yaşamıştı ve bu da onları haliyle yorgun kılıyxordu. Ana binaya doğru yürürken süpürgesiyle ilk uçtuğu zamanları hatırladı. Ana binaya girdiğinde koridolarda arkadaşlarıyla beraber kendini gördü. O zamanlar ne kadar da mutluydu. Artık o mutluluk yoktu gözlerinde daha çok yorgun bir adam vardı. Görüşmenin yapılacağı odaya yavaş yavaş ilerliyordu. Eski tahta kapıyı üç kere tıklattı - tık, tık, tık -. Eğilerek içeriye girdi. " İyi günler efendim. Ben profesörlük için görüşmeye gelmiştim. Eskiden burda okuyordum zaman hiç adil değil doğrusu akıp gidiyor." dedi ve yerine oturdu.
| |
|
George Crownie Hogwarts Müdürü
Gerçek İsim : umut. Mesaj Sayısı : 1989 Kayıt tarihi : 11/07/09 Yaş : 32 Lakap : geo.
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus: Mantikor
| Konu: Geri: Matt ~* Perş. Eyl. 09, 2010 12:52 am | |
| | |
|