Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapKapı

 

 Mesai'ye Dönerken ~

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Luxa Whittemore
The Harlequin Çalışanı
 The Harlequin Çalışanı
Luxa Whittemore


Gerçek İsim : Ayşegül
Mesaj Sayısı : 325
Kayıt tarihi : 23/08/10

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Mesai'ye Dönerken ~ Left_bar_bleue94/100Mesai'ye Dönerken ~ Empty_bar_bleue  (94/100)
Patronus: Kuğu

Mesai'ye Dönerken ~ Empty
MesajKonu: Mesai'ye Dönerken ~   Mesai'ye Dönerken ~ Icon_minitimeCuma Eyl. 03, 2010 4:56 pm

Luxa , erken kalkmıştı , yine. Aklını başından alan bir cıvıldama sesiyle etrafına bakındı. Penceresinin teline asılmış bir bülbül mükemmel ses tonlarına hayran kalınacak bir şekilde ötüyordu. Luxa bülbüle bakıp gülümsedi. Başını yine kuş tüyü yastıklarına gömdü ve tavana bakmaya başladı. Onca zorlu gün geride kalmıştı. Vampirler , cinayet.. Şimdi yine her zaman ki gibi işe gidecekti. Geç kalıp kalmadığını öğrenmek için saatine baktı. Daha çok vakit vardı. Patronlarına son bir kaç gündür neden işe gelmediği hakkında bir yalan uydurması gerekiyordu. Doğruyu söyleseydi, buna kimse inanmazdı. " Bir katil tarafından izleniyordum ve Claus adında bir vampir mafyası tüm vampirlerini üzerime saldı." Böyle bir şeyden sağ çıkmam imkansızdı. Emmett olmasaydı. Hayır, Basilevsky'ler buna asla inanmazdı. Kim inanırdı ki ? Luxa orada olmasaydı , kendi de inanmazdı. Ama artık hepsi geçti. Birkaç günlük adrenalin patlamasından sonra normal hayata dönmeyi haketti Luxa.

Uyuşuk hareketlerle yataktan inerken aklında olan tek kişi Daniel'di. Kim bilir nerde , ne yapıyordu ? İlişkilerine başladıklarından beri ufak tartışmalar yaşasalarda aralarında çözüyorlardı. Luxa , Daniel'in sıkılmaya başlamasından korkuyordu. Çünkü kendi , önceki çoğu sevgililerini sıkıldığı ve onları sevmediği için ayrılmıştı. Ama Daniel'de bu olmadı. Ama , onun sıkılması ihtimali , ahh bunu düşünmek bile istemiyordu ! Kafasını sallayarak kıyafet dolabına böyle bir şey düşündüğü için tepki verdi. Kıyafet dolabı, bunu kendi düşünemezdi. Düşünmemeliydi. Düşünse bile suçu başkasına atmalıydı. Hadi ama , bu sadece bir kıyafet dolabı ! Luxa , bir an sıyırmaya başladığını sandığı için kendini silkeledi. Daha sonra dolaptaki kıyafetlere baktı. Uzun dar paça bir kot pantolon ve üzerine de fazla göz alıcı olmayan krem rengi yarım kollu bulizini giydi. Altına da siyah topuklu ayakkabılarını geçirdikten sonra mutfağa yöneldi. Buzdolabından biraz mısır gevreği kaptı ve süt ekleyip tabağını bitirdi. Dişlerini fırçaladı ve yüzüne hafif bir makyaj dokundurdu. Saçlarını ise at kuyruğu yaptı ama önünden bir parça saç çenesine kadar dökülmüştü. Aynaya baktı , evet , Luxa geri dönmüştü. Çantasını kaptı ve arabaya giderken topuklu ayakkabılara lanet okumakla meşguldü.

The Harlequin'e gelene kadar fazla vakit geçmemişti ki birden kendini pastahanenin önünde buldu. Arabasını park edecek boş bir kaldırım kenarı araması da uzun sürmemişti. Arabasından inip pastahanenin kapısından geçtiğinde karşısında iki tane kızgın patron bulacağını düşünmüştü. Ama öyle olmadı , Basilevsky'lerin hiçbiri ortada yoktu. Saatine baktığında , daha çok erken olduğunu farketti. "Hala uyuyorlardır." diye bir düşünce dalgası geçti aklından. Daha sonra boş masalardan birine oturdu. Çantasını masanın üzerine koydu ve beklemeye başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Savannah Basilevsky
The Harlequin Sahibesi
 The Harlequin Sahibesi
Savannah Basilevsky


Gerçek İsim : Gizem.
Mesaj Sayısı : 123
Kayıt tarihi : 23/08/10

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Mesai'ye Dönerken ~ Left_bar_bleue100/100Mesai'ye Dönerken ~ Empty_bar_bleue  (100/100)
Patronus:

Mesai'ye Dönerken ~ Empty
MesajKonu: Geri: Mesai'ye Dönerken ~   Mesai'ye Dönerken ~ Icon_minitimeC.tesi Eyl. 04, 2010 2:26 pm

Havanın sıcaklığından dolayı açık bıraktıkları balkon camı sabah onu güzel bir esintiyle uyandırarak güne iyi başlamasına sebep olmuştu bu defa. Normalde uyandırılmaktan nefret etse de şimdi uyumaktan sıkılmış bir halde gözlerini aralamaya çalıştı. Odası yerine salondaki kanepede olduğunu görünce hatırlamıştı dün gece film izlerken uyuyakaldığını. Kanepenin hemen karşısında duran masanın üzerinden kumadayı alıp bütün gece açık kalan televizyonu kapatacaktı ancak televizyon zaten kapalıydı. Üzerindeki ince örtüye de bakınca o uyurken Clementyne'nin geldiğini anlamaması beklenemezdi. Ayaklarını yere değdirip dengesini sağlamaya çalıştı, üzerinden az önce bir fil geçmiş gibi hissediyordu. Koridoru geçerek ablasının odasının kapısını araladı, uyuduğunu görünce rahatsız etmeden tekrar kapadı kapıyı. Odasına girip kafasını duşun altına sokmadan önce dolabını açıp giyebileceği rahat bir elbiseyi askısından çıkarıp yatağının üzerine bıraktı. Kıyafetlerini önceden hazırlamak onun en büyük alışkanlıklarından biriydi, aynı saate bakmayı aklına bile getirmemek gibi. Saçlarını kurutup üzerini giyindikten sonra makyaj masasının ucuna ilişip neler takabileceğini araştırdı. kırmızı siyah kolyesini ve siyah saatini bulur bulmaz ayakkabı olarak kırmızı platform topuklularını giymesi gerektiğini düşündü. Makyaj olaraksa göz kalemi ve kırmızı rujuyla hemen işini bitirip boy aynasının karşısına geçti. Belki "iş" için biraz fazla abartılı olmuş olabilirdi, sırf bu görünüşünü boşa harcamamak için bu gece çıkıp bir şeyler yapmaya karar verdi. Odasının kapısının yanındaki rafta duran parfümünü sıktıktan sonraysa tamamdı. Kapıdan geçerken yine Clementyne'e baktı ancak dizlerini biraz daha kendine çekip cenin pozisyonu almasından başka bir değişiklik yoktu. Kolundaki saate baktı, normalde çıktığı saatten sadece yarım saat erkendi. Ablasını uyandırıp uyandırmamak arasında kalsa da komidinin hemen üzerinde duran çalar saatin bunu onun için yapacağından kuşkusu olmadığından bu işi erteledi. Mutfaktaki buzdolabından çıkardığı portakal suyundan bir bardak içtikten sonra girişte asılı çantasını alıp kapıdan çıktı.

Pastahane aslında onlara çok yakındı ancak ikisi de yol yürümeyi tercih etmediklerinden arabayı kullanıyorlardı. Bu gün o lüksü ablasına bırakıp bu güzel havanın tadını çıkarma zevkini kendisi üstlendi. Yaz aylarını soğuktan daha fazla sevmişti hep. Her mevsimin onun için ayrı özelliği vardı tabii, ama ağustos ayı denince ona güneşten ve boğucu havadan daha ilginç gelen şey herkesin bu aylarda kendini özgür hissetmesiydi, ya da en azından kendisine öyle geliyordu. Çok fazla yürümesi gerekmeden Harlequin'e ulaştı. Bu pastahane onun için gerçekten değerliydi. Bomboş bir yeri alıp böyle bir yere getirmek sadece onların başarısıydı. Burası yıllar sonra hiç müşteri gelmeyen bir yer olmaya başlasa bile burayı bırakamayacakmış gibi hissediyordu kendini. Çantasından anahtarını alıp kapıyı açacaktı ki kapının zaten açık olduğunu fark etti. Aklından hızlı hızlı geçen ihtimallerden en kötüsü ve en akla yakını hırsız girmiş olmasıydı. Biraz sonra o kapıyı açacaktı ve tüm sandalyeleri yerde, bardaki bardakları kırılmış görecekti. Kendini bu görüntüye hazırlamışken karşısında sadece bir sandalyeye çökmüş Luxa'yı görünce hem rahatlamış hem de onun birkaç gündür hiç gelmediğini tekrar hatırlamıştı. İki gün onun açısından endişelenmek için çok kısaydı. Tüm bir hafta uykusuz kaldıktan sonra iki günden fazla süre uyuduğu günler olmuştu ne de olsa. " Bizim kaçak sonunda işine teşrif edebilmiş. " Aslında bu kızı seviyordu, sadece onun için fazla neşeliydi. Herkesle o kadar çabuk anlaşıp kaynaşırdı ki S genelde buna hayret ederdi. Gelen müşterilerin neredeyse hepsiyle dosttu, ya da en azından sürekli gelenlerle. Kabullendiği bir diğer şeyse ablası gibi Luxa'nın da ondan güzel olduğuydu, gerçi artık alışmıştı. Uzun süredir birlikte çalışıyorlardı ve aralarında patron-çalışan ilişkisinden biraz daha fazla bir yakınlık olmuştu. Asla kendinin ona dertlerini anlattığını düşünemiyordu ama Lux'un her türlü sorununda ona yardımcı olabileceğini biliyordu. Saçları biraz fazla dağınık toplanmış olan cadıya baktı. Kendi yüzündeki alaycı ifadeye karşın onun yüzündeki endişeli hal muhtemelen birazdan bahaneler sayacağını düşündürüyordu. Yapacak bir şeyi yoksa dinlemeye hazırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementyne Basilevsky
The Harlequin Sahibesi
 The Harlequin Sahibesi
Clementyne Basilevsky


Gerçek İsim : Merve.
Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 23/08/10

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Mesai'ye Dönerken ~ Left_bar_bleue92/100Mesai'ye Dönerken ~ Empty_bar_bleue  (92/100)
Patronus:

Mesai'ye Dönerken ~ Empty
MesajKonu: Geri: Mesai'ye Dönerken ~   Mesai'ye Dönerken ~ Icon_minitimeC.tesi Eyl. 04, 2010 9:16 pm

Açık pencereden giren hafif esinti, perdeyi havalandırıyor, sabahın ilk ışıklarıysa hafif hafif krem renkli odaya süzülüyordu. Gözlerine çarpan ışıklar, Clementyne’i rahatsız etmiş ve onu uyandırmaya fazlasıyla yetmişti. Üzerindeki toz pembesi örtüyü hafifçe çekti ve geçen günün aksine dinlenmiş dinç vücudunu kalkabilmek için zorladı. “ Güzel bir sabah, güzel bir gün. ” Diyerek bedenini yatağın içinden tamamiyle çıkardı. Ne yavaş ne de hızlı, normal adımlarla kardeşinin salondaki ufak kanepede sızdığı salona doğru yol aldı. Salona girdiğinde Savannah’nın çoktan gitmiş olduğunu anladı ve kendini banyoya attı. Sıcak bir duştan sonraki en güzel şeyin, sıcak bir kahve olduğunu düşündü. Sonuçta Savannah çoktan dükkanı açmıştır diye düşünerek, üzerinde bornozuyla kendine kettleda su hazırlamaya koyuldu. Üzerini giyinene kadar çoktan su hazırlanmış olurdu. Saçlarını kurutması fazla zamanını almadı. Kardeşinin aksine, kıyafetlerini önceden hazırlamaya fazlasıyla üşenen Clementyne’in, her şeye rağmen giyeceği şeyleri hazırlaması uzun sürmezdi. Odasının büyük bölümünü kaplayan, duvara yerleştirilmiş, odanın rengiyle örtüşen krem dolabının yazlık bölümünü açtı. Sarı, kollarından askılı sade bir bluz ve altına son derece uyumlu ve rahat beyaz pantolonunu üzerine geçirdi. Aynanın karşısına geçtiğinde, kettledan gelen ses sayesinde suyun hazır olduğunu anladı. Tam anlamıyla hazır olabilmesi için sadece makyajı kalmıştı. Gösterişsiz, sade bir makyaj yeterliydi. Şeftali aromalı parlatıcısı, siyah mascara ve siyah eyeliner onu güzelleştirmeye yetiyordu. Sarı ve haddinden fazla büyük boncuklarla süslenmiş bilekliğini sağ koluna taktı ve ayakkabılıktan beyaz yüksek bir topukluyu seçti ve ayaklarına geçirdi. Boy aynasında kendine şöyle bir baktı ve yaza tam anlamıyla uygun giyindiği kanısına vardı ve kendisine tam not verdi. Kahve keyfinden vazgeçti. Kapıya doğru yürüdü ve askılıktan, ayakkabısı ve pantolonuna uygun beyaz bir çantasını aldı. Çantasının içine, bozulan telefonunun yerine aldığı ama bir türlü alışamadığı telefonunu attı. Umutla arabanın anahtarının olduğu çekmeceyi açtı ve açtığı anda suratında muzip bir gülümseme belirdi. Fazlasıyla düşünceli kardeşi, arabayı ona bırakmıştı. Kapıyı açtı ve dışarıya çıktı.

Evlerinin hemen önüne parkedilmiş, beyaz wolksvagenin sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Arabının müzik çalarını açtı ve Savannah’nın koyduğu klasik müziğin notalarından çıkan enfes müzik bütün arabanın içini huzurla doldurdu. Değiştirmeyi düşünmedi, yol boyunca o da mırıldanmalarıyla şarkıya eşlik etti. Dükkanın hemen ilerisindeki otoparka arabasını parketti ve arabanın anahtarlarını da çantasına attı. Dükkandan içerisi bomboş görünüyordu. Boş olması normaldi, sonuçta bu saatlerde kimin canı pasta vesaire isterdi ki? Hem bu iyi bir şeydi, evde süremediği kahve keyfini burada sürebilirdi. Dükkanın kapısından içeriye adım atar atmaz, Luxa’yı gördü. “ Luxa hanım, görüyorum da kaybetmenize ramak kalan işinize gelebilmişsiniz, nihayet.” Nihayet kelimesini bastırarak söyledi ve Luxa’nın karşısında oturan kardeşine baktı “ Araba için teşekkürler. Bu arada televizyonun karşısında uyuyup kalacağını anladığın zaman hemen kendini zorla ve başından kalk. Yoksa boynun için iş işten çoktan geçmiş olacak. ” dedi gülümseyerek.


En son Clementyne Basilevsky tarafından Ptsi Eyl. 06, 2010 7:26 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Luxa Whittemore
The Harlequin Çalışanı
 The Harlequin Çalışanı
Luxa Whittemore


Gerçek İsim : Ayşegül
Mesaj Sayısı : 325
Kayıt tarihi : 23/08/10

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Mesai'ye Dönerken ~ Left_bar_bleue94/100Mesai'ye Dönerken ~ Empty_bar_bleue  (94/100)
Patronus: Kuğu

Mesai'ye Dönerken ~ Empty
MesajKonu: Geri: Mesai'ye Dönerken ~   Mesai'ye Dönerken ~ Icon_minitimePaz Eyl. 05, 2010 5:53 am

Bayan Savannah, bütün güzelliği ve asil duruşuyla pastahaneye girdiğinde parfümünün kokusu boşluğu doldurmuş , ayakkabılarının çıkardığı ses ise tüm dükkanda yankı yapıyordu. Luxa'nın yüreği ağzına gelmişti tam düşüp bayılacaktı ki birden kendine güvendiğini hatırladı. Ya da kendine yalan söyledi. Sonuç aynı, bir şey farketmiyordu. Savannah aslında iyi biriydi, ama sanırım herkese güvenmiyordu. Luxa'nın anladığı kadarıyla , birinden her ne kadar hoşlanırsa hoşlansın , belli etmemeye çalışıyordu. Ama sonuçtu işteydi, ve Luxa'nın patronuydu. Kovulmamak için her şeyi yapabilirdi. " Bizim kaçak sonunda işine teşrif edebilmiş. " Bunu bekliyordu , en azından böyle bir cümleyle karşılaşacağını biliyordu. Ne diyeceğini düşündü. Bir an aklında doğruyu söylemek geçti. Ama sadece geçmişti. Doğruyu söyleyip kendini küçük düşüremezdi. Tüm hafta boyunca televizyonun karşısında yığılıp kaldığını, hatta evden dışarı adımını atmadığını da söyleyemezdi. Yalan söylemeyi ise , hiç mi hiç istemiyordu. Ama başka şansı yoktu. "Yurtdışındaydım." dedi ama öyle bir geveledi ki , Savannah bunu , "Yutmuş anıydı" gibi saçma bir kelime olarak anlayabilirdi. Boğazını temizledi ve biraz yüksek sesle bir kez daha konuştu. "Yurtdışındaydım." derken bir çift ayak da söze eşlik etmişti. Clementyne, “Luxa hanım, görüyorum da kaybetmenize ramak kalan işinize gelebilmişsiniz, nihayet.” derken sesi nedense aşırı derecede Savannah'ı hatırlatıyordu.

Luxa, bir deja vu yaşıyormuş gibi hissetti. Kafasını çevirip buruk bir gülümsemeyle Clementyne'e baktı. Haklıydı. Ona haber vermeliydi Luxa. Sonuçta çok yakın arkadaşlardı. Hatta Valeria'dan bile. Luxa , neden ona haber vermediğini bilmiyordu. Belki de endişeye düşürüp , onu tehlikeye atmamak için. Luxa endişeleriyle boğuşurken Clementyne devam etti. Söylediği cümleleri Savannah'a bakarak söylediği için Luxa dinlemedi. O sırada yurtdışında ne halt ettiğini düşünmekle meşguldü. Ne yapmış olabilirdi ki ? Aklına yüzlerce şey geliyordu ama hepsi birbirinden mantıksız ve saçmaydı. Luxa, yalan söylemeyi bir türlü beceremiyordu. Aklına bir senaryo geliyordu ve yapboz parçaları gibi yerlerine oturuyordu. Kanada'ya dönmüştü çünkü bir arkadaşı doğum yapacaktı , onu aramıştı ve yanında görmek istemişti. Luxa da apar topar hazırlandı ve ilk uçakla oraya gitti. Dün akşam geç saatlerde de döndü , kimseye haber veremedi çünkü.. Aklına gelmiyordu. Kimseye haber verememesinin hiçbir açıklaması yoktu. Belki de , vardı. Bavulunu hazırladıktan sonra merdivenlerden koşa koşa inerken telefonunu düşürmüştü ve telefon parçalara ayrılmıştı. Sadece Valeria'ya söylemişti ama o da işleri yoğun olduğu için patronlarına haber vermeyi unutmuştu. Bir an önce Valeria'ya , onu lanet bir işe bulaştırdığını söylese iyi olurdu. Yalan söylediği için kendinden nefret ediyordu. Savannah belki inanırdı. İnanmasa bile inanmış gibi yapardı ama Clementyne bunu asla yutmazdı. Ona gerçeği sorardı. Luxa , tabii ki de söylerdi. Ama bunu mesai saatlerinde yapması imkansızdı. Şimdi ise ona "Neden yurtdışındaydın ?" sorusunu yöneltmelerini bekliyordu ve kafasını nedenleri bir bir saymak için kaldırdı ve yüzlerinde onları bekleyecek korkunç bir yalanın olduğunu haykırmak için baktı ve sustu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Savannah Basilevsky
The Harlequin Sahibesi
 The Harlequin Sahibesi
Savannah Basilevsky


Gerçek İsim : Gizem.
Mesaj Sayısı : 123
Kayıt tarihi : 23/08/10

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Mesai'ye Dönerken ~ Left_bar_bleue100/100Mesai'ye Dönerken ~ Empty_bar_bleue  (100/100)
Patronus:

Mesai'ye Dönerken ~ Empty
MesajKonu: Geri: Mesai'ye Dönerken ~   Mesai'ye Dönerken ~ Icon_minitimePaz Eyl. 05, 2010 9:00 pm

Çantasını Lux'un oturduğu masadaki sandalyelerden birine bırakırken onun kendi kendine bir şeyler mırıldandığını duyar gibi oldu. Belki de ne söyleyeceğini kendi kafasında toparlıyordu. Ama ne olursa olsun bir an önce bir şeyler söylemeliydi çünkü burası fazla sessiz olmuştu ve kalkıp bir müzik açmayı her şeyden çok istiyordu. " Yurtdışındaydım. " demişti nihayet cadı. Bunu söylemek için neden bu kadar düşündüğünü merak etti. Kendinden emin çıkan sesini duyduktan sonra fazla eşelemeye gerek olmadığını bilerek bu konunun üzerine gitmemeye karar verdi. Yüzündeki dalgalanma ve hareketlerindeki telaş ona doğruyu söylemek istemediğini anlatıyordu. Aslında ne de olsa eninde sonunda Clementyne'e doğruyu anlatacağını biliyordu, ne olduğunu gerçekten merak ederse ondan öğrenebilirdi. Çalışanlarının ne kadar beceriksiz bir yalancı olduğunu öğrenmişken onu eğlenmeden bırakamazdı. Tam ağzını açmış neler yaptığını anlatmasını isteyecekti fakat o sırada kapıyı açıp cadde gürültüsünün içeri dolmasını saağlayan kişiye doğru döndürdü başını. Ablası her zamanki gibi oldukça sade görünüyordu. O da Luxa'ya küçük taşlamasını yapana kadar S ablasına baktı. Yüzünde doğal durun makyajıyla gerçekten çok güzel görünüyordu. Üzerindeki her şeyin biraz fazla beyaz olması ten rengini açmıştı. Üç cadıya baktığında en süslü ve abartılısının kendisi olduğunu fark ediyordu ama ne yapabilirdi, onun tarzı buydu. Hepsinin boyları uzundu ve hepsi topuklu giymişti, Clementyne'nin ayağındakileri ele geçirmeye karar verdi. Birkaç bilmiş nasihat dinledi ondan. Pekala demek onun uyuyakaldığından haberdardı ve boynu için endişeleniyordu, o zaman neden gece geldiğinde televizyonu kapatmak yerine onu uyandırmayı akıl edememişti? Uyanmayacak olabilirdi ama onun da böyle bir şey denediğini hatırlamıyordu. Kafasına bunu neden bu kadar çok taktığından emin değildi, galiba bu "nasihat" işinden ciddi anlamda nefret ediyordu.

Konunun üzerine gitmek isteyerek yüzüne masumluk ve sahtelik akan ifadesini yerleştirdi. " Canım ablam, ayakkabılarına gerçekten bayıldım. " dedi sadece. Onunla laf dalaşı yapacak gücü kendisinde hissetmiyordu. Muhtemelen yapılacak laf dalaşı gün boyunca birbirleriyle söz savaşı yapmalarına neden olurdu. Savannah'nın bugün için başka planları vardı. Clementyne'le uzun zamandır bir şeyler yapmamıştı ve canı müthiş derece kaymak birası çekiyordu. Akşam bunu ona söyleyeceğini kafasına not ederken bir anda Luxa'yı bir kelime dışında hiç konuşturmadıklarını fark etti. S'e yaptığı açıklamayı diğer cadıya da yapmalıydı. Yine o beceriksiz haliyle yalan söylemeye çalışması ama başaramaması onda kahkaha atma isteği uyandırıyordu. Hele kendine çok yakın bir insana olunca muhtemelen daha çok heyecan yapacaktı. Lux ile ablasının birbirine çok fazla yakın olduklarını bilmemesine imkan yoktu. Birbirlerine çok benziyorlardı ona göre. Hatta belki Clementyne onu öz kardeşinden daha çok seviyor bile olabilirdi. Eğer böyle bir şey olsa hiç alınmazdı, ona çok değer veriyordu ama kimseye zorla kendini sevdirmeye çalışmazdı. O bunları düşünürken diğer ikisinin ne yaptığına baktı. Mavimsi gözlere sahip cadı kendini vereceği cevaplara hazırlar gibiydi, turuncu saçlı cadıysa sorusunu çok yakında soracaktı muhtemelen. Ne birine istediği zamanı vermeye niyetliydi ne de diğerine bu keyfi bırakacaktı. Dudaklarının hafifçe yukarı kıvrılmasına engel olamadan muzip bakışlarını Luxa'nın üzerine çevirdi. " Neler yaptığını bir de ona anlatsana. " dedi. O kadar kötü biri değildi, ' Ben yalandan nefret ederim, söyleyemem. ' diyenlerden de değildi. Ama sabah güzel bir kahvaltıdan daha iyi bir şey varsa gerçeği gizlemeyi başaramayanların zorlu çırpınmasıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementyne Basilevsky
The Harlequin Sahibesi
 The Harlequin Sahibesi
Clementyne Basilevsky


Gerçek İsim : Merve.
Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 23/08/10

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Mesai'ye Dönerken ~ Left_bar_bleue92/100Mesai'ye Dönerken ~ Empty_bar_bleue  (92/100)
Patronus:

Mesai'ye Dönerken ~ Empty
MesajKonu: Geri: Mesai'ye Dönerken ~   Mesai'ye Dönerken ~ Icon_minitimePaz Eyl. 05, 2010 10:48 pm

Luxa’nın suratında her zamankinden daha farklı bir ifade vardı. Belki Tyler’la aralarında kötü bir şey geçmiş olabilirdi. Ama daha dikkatli bakınca yorgun düşmüş bedeninden her şey gayet barizdi. Kesinlikle bir şey olmuştu, eninde sonunda anlattıracaktı. Hem, dostluklar ne içindi? Şimdilik zorlamaya gerek yoktu, belki de Savannah’dan çekiniyor olabilirdi. Her şeye rağmen yarım kalan hatta hiç başlayamadığı kahve keyfine geçmeyi istiyordu. Güzel bir kahvaltının yanında iyi giderdi. O sırada Savannah’nın, " Canım ablam, ayakkabılarına gerçekten bayıldım. " yapmacık da olsa kardeşinin iltifatı, Clementyne’i gülümsetmeye yetmişti. “Teşekkürler tatlım.” Güzellik meraklısı kardeşinden beklenilecek bir şeydi bu. Her zaman en güzel olmayı istemesinde herhangi bir sorun yoktu, zaten gayet güzeldi de. Şimdiye kadar sadece bir bakışıyla kendine bağlayamadığı muggle ya da büyücü olmamıştı. Hatta dükkana sadece onu görmek için gelenler bile vardı. Clementyne kardeşiyle gurur duyuyordu. Ona baktı ve suratına sıcak bir gülümseme yayıldı. Topuklarının tahta zeminde çıkardığı ses, bomboş dükkanın duvarlarına çarpıyor, yankı yapıyordu. Kardeşinin ve en yakın arkadaşlarından olduğu gibi bu mükemmel dükkanda çalışmakla kendisiyle gurur duyması gereken garsonları Luxa’nın oturduğu masaya doğru yavaş yavaş ilerliyordu. Çantasını masanın üzerine yerleştirdi. Herkes fazlasıyla sessizdi. Öğlene doğru dükkanın uğultusu başlayacaktı, şimdilik sessizlik iyiydi. Kafasını pencereye doğru çevirdi ve muggle kenti Boston’ın sokaklarına baktı. Sabah erken saatleri olmasına karşın gene de sokak boş sayılmazdı. Dışardaki herkesi baştan aşağıya inceliyor, onlar hakkında yorum yapıyordu. Fazlasıyla ön yargılı olması onun suçu değildi, böyle alışmıştı ve ölene dek de böyle devam edecekti. Sokağın karşısından etrafa bakınan orta yaşlı bir kadın, Clementyne’in dikkatini çelmeyi başarmıştı. Aşırıya kaçmasa bile gene de fazlasıyla kilolu olan bu kadının bakışları ciddi anlamda rahatsız ediciydi. Yerinden çıkmasına ramak kalmış, iki siyah göz Clementyne’in üzerinde kenetlenmişti. Kirpikleri aşırı uzundu. Clementyne, kadının mascara olarak hangi markayı kullandığı gerçekten merak etmişti. Ama daha da dikkatli bakınca kirpiklerin takma olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Büyük burnu ve kahverengi rujla kapatılmış dudakları, bronz teniyle fazlasıyla uyumluydu. Siyahi mugglelar çok dikkatini çekiyordu. Hatta siyahilere karşı ayrı bir merak duyuyor, ilgisini çekiyordu. Ne de olsa Rusya’da porselen tenlere alışmıştı.

Savannah’nın " Neler yaptığını bir de ona anlatsana. " büyük bir keyifle söyledikleriyle dükkandaki sessizlik bozulmuş, Clementyne'in dikkati dağılmıştı. Ama şuan Luxa'nın nerelerde olduğu daha ilgi çekiciydi. Meraklı cadı, “Anlat bakalım Luxa, nerelerdeydin? Yoksa yeni sevgilin seni kısa bir tatile felan mı götürdü?“ dedi muzip bir gülümsemeyle. “Ama önce, evde yalnız başıma kahvenin keyfini çıkaramam diye düşündüğümden dolayı hepimize birer kahve hazırlayacağım.” Kömür siyahı büfenin solundan içeriye girdi ve kettlea su koydu. İçerdekilere “Birazdan kahvelerimiz hazır olur. Bu arada dükkanın boşluğundan faydalanarak karnımızı doyursak hiç fena olmaz. Luxa, tatlım, içeriye büyük bir şeref vermeye ne dersin?” Bu sayede Luxa’dan her şeyi, yalansız ve olduğu gibi öğrenebilirdi. Savannah da rahat rahat makyajını tazelerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Luxa Whittemore
The Harlequin Çalışanı
 The Harlequin Çalışanı
Luxa Whittemore


Gerçek İsim : Ayşegül
Mesaj Sayısı : 325
Kayıt tarihi : 23/08/10

Karakter Bilgileri
Rol Puanı:
Mesai'ye Dönerken ~ Left_bar_bleue94/100Mesai'ye Dönerken ~ Empty_bar_bleue  (94/100)
Patronus: Kuğu

Mesai'ye Dönerken ~ Empty
MesajKonu: Geri: Mesai'ye Dönerken ~   Mesai'ye Dönerken ~ Icon_minitimePtsi Eyl. 06, 2010 12:30 am

" Neler yaptığını bir de ona anlatsana. " derken , sorunun kendine yöneldiğini anlayamamak için aptal olması gerekirdi. Daha sonra Clementyne'in ona bakıp konuştuğunu farketti. “Anlat bakalım Luxa, nerelerdeydin? Yoksa yeni sevgilin seni kısa bir tatile felan mı götürdü?“ dedi , Luxa buna bir gülümsemeyle karşılık verdi ağzını açacakken Clementyne'in bir bakışı biraz sonra anlatması gerekeceğini anlamıştı. “Ama önce, evde yalnız başıma kahvenin keyfini çıkaramam diye düşündüğümden dolayı hepimize birer kahve hazırlayacağım.” dedi ve sonra Luxa'ya döndü. “Birazdan kahvelerimiz hazır olur. Bu arada dükkanın boşluğundan faydalanarak karnımızı doyursak hiç fena olmaz. Luxa, tatlım, içeriye büyük bir şeref vermeye ne dersin?” İşte, Clementyne ondan gerçeği öğrenmek isteyecekti. Ama ilk önce Savannah'a anlatmak istiyordu Luxa. Bir an önce şu yalandan kurtulmak istiyordu. Clementyne'e yalvaran gözlerle baktı. Savannah mutlaka bir cevap beklerdi. Daha sonra konuşmaya başladı. "Yurtdışındaydım." dedi bir kere daha. Sonra bir an için Savannah'a baktı, daha sonra yalan söylediği gözlerinden belli olmasın diye Clementyne'e döndü ve beyaz yalanının sonuçlarını konuşmak üzere ağzını açtı. "Kanada'ya dönmek zorunda kaldım. Bir arkadaşım doğum yapıyordu ve arayup beni yanında görmek istediğini söyledi. Evden çıkarken acele ettiğim için telefonum düştü ve parçalara ayrıldı. Evimin merdivenlerini bilirsiniz , oldukça kayganlar. Yeni bir telefon alacak param da yoktu. Apar topar evden ayrılıp ilk uçakla Kanada'ya gittim. Doğuma yetişebilmiştim , bir kaç gün orada kaldım. Sonra tekrar Boston'a döndüm." derken sesinin bu kadar kendinden emin çıkmasına kendi bile hayret etmişti. Bu iyi bir şeydi, daha sonra Savannah'a dönmeden önce Clementyne'e yalvaran ve onu savunmasını haykıran gözlerle baktı. Clementyne ile konuşacaktı , evet , ama bu şimdi , Savannah buradayken olmazdı. İş çıkışı olabilirdi ama şuan olması imkansızdı. Savannah’ın inanıp inanmayacağı mechuldu ama yinede iyi söylediğine inanıyordu. Bunu yapmaktan ne kadar nefret ettiği ise açıktı. Clementyne’e attığı bir bakışta değişik olarak bir telepati kurdu. Sonra her şeyi anlatacağım, yemin ediyorum.Ama şimdi olmaz. Demişti. Bunu Clementyne da anlamıştı ki bu yüz ifadesinden belli oluyordu. Daha sonra önden yürümeye başladı. Birkaç kek parçası olmalıydı. Onları tabaklara teker teker koydu , yanlarına da çatal ve bıçak koydu. Yuvarlak bir tepsi alıp hepsini üzerine yerleştirdi. Daha sonra yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip içeri girdi. İçeri girdiğinde Clementyne ve Savannah konuşuyorlardı ama Luxa gelince sustular. Daha sonra, kekleri ,oturdukları yerin masasına koydu ve konuşmaya başladı. “İşten uzaklaşmıştım , isterseniz cezalandırın. Haklısınız , hatalıydım , haber vermeliydim ve..” dedi ufak bir tereddütten sonra , “ Özür dilerim.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Mesai'ye Dönerken ~
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts :: Genel :: SD Geçmişi-
Buraya geçin: