Björn Sveløkken
Gerçek İsim : Alperen. Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 20/08/10
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (90/100) Patronus:
| Konu: swëlle. Cuma Ağus. 20, 2010 2:15 am | |
| Adı: Caroll Swëlle. Yaşı: 25.
Doğum Tarihi: 15 Şubat. Uyruk: İskandinav. Kişisel Özellikleri: Kibar, zarif, inatçı ve zeki. Caroll'da lider olmak için gereken bütün özellikler vardır. Ona uzaktan bakan insanlar genelde onun soğuk biri olduğunu düşünürler. Uzaktan öyle görünse bile, gerçekte çok sıcakkanlı ve yardımsever bir kişiliğe sahiptir. Haksızlığa asla gelemez. En nefret ettiği şey, sevimsiz ve kaba insanlardır. Kötülükten hoşlanmaz, insanları hayatta kırmaz. Fiziksel Özellikleri: Henüz belirlenmedi. İstediği Meslek: Esrar Dairesi Başkanı. Neden bu Meslek?: Caroll'da gerçekten yönetici ruhu vardır ve küçüklüğünden beri bu mesleği istemektedir.
Örnek bir Roleplay:
- Spoiler:
xxx Karanlık yeni yeni çöküyordu. İnsanların yorgunluğu suratlarından okunabiliyordu. Hemen hemen hepsinin istediği tek şey; bir an önce eve gitmek olmalıydı. Sokaktaki lambalar bir yanıp bir sönüyordu. Havanın turunculuğu ise etrafa ayrı bir güzellik katıyordu. Etrafını büyük bir hayranlıkla izlerken elindeki kahvenin bittiğini fark etmişti France. Artık bir an önce ayağa kalkıp buradan uzaklaşmalıydı. Kaçması ve bütün bu olanlardan kendini kurtarması gerekiyordu. O artık normal biri olmak istiyordu. Belkide şu an Jelena onu arıyordu. Aklındaki tek şey bir an önce buradan kaçması gerektiğiydi. Ayağa kalktı titreyerek. Sokakta insan kalmamıştı. Pelerinine iyice sarıldı ve bir adım attı. Ayakkabısının çıkardığı ses, adeta bütün sokakta yankılanmıştı. Adımlarını sıklaştırarak bir an önce uzaklaşmalıydı. Jelena’nın peşinde olduğundan hiçbir şüphesi yoktu. Birkaç adım attıktan sonra duraksadı ve etrafına baktı. Arkasını döndüğünde adeta dehşete kapılmış gibiydi. Jelena, onun tam arkasındaydı. Hemen önünü döndü ve yürümeye devam etti. Gittikçe hızlanıyordu ve artık tökezlemeye başlamıştı. En sonunda topuğu taşların arasına girdiğinde sendeleyerek düştü. Aldırış etmeden ayağa kalkıp devam etti. Fakat artık O’nun anladığında farkındaydı. Arkasına bakmadan koşmaya başladığında Jelena’da koşmaya başlamıştı. Artık tek yapması gereken şey durmadan koşmaktı. Aklından buradan hemen ışınlanabilmeyi diledi. Fakat ondan kaçabileceğini artık sanmıyordu. Biraz daha koştuktan hemen sonra kendini sağ taraftaki dar sokağa attı. Burası ışıksız ve korkunç bir yerdi. Artık France tamamen susmuştu. Sadece nefes alıp verişi duyulabiliyordu. Jelena adımlarını yavaşlatmıştı ve sokağın girişine yaklaşıyordu. O sırada Jelena'nın adeta tıslayan sesi bütün sokağı inletmişti. "Lumos Maxima!" Işığı aniden patlaması gözlerinin kamaşmasına sebep olmuştu. Ardından saçını tuttu ve "Hadi bakalım, gidiyoruz!" dedi.
Gözlerini açmıştı zorlanarak. Nerede olduğunu bilmiyordu. Burası çok kasvetli bir odaydı. Etraf tamamen siyahtı ve odayı aydınlatan tek bir lamba vardı. İçeride France dışında kimsecikler yoktu. O sırada ayak sesleri duyulmaya başladı. Bu kesinlikle Jelena olmalıydı. Kapıyı hızlıca çarptı ve sakin adımlarla France'e doğru ilerledi. "Evet, senin neden burada tuttuğumuzu biliyorsun değil mi? Çabuk bana bakanlıkta olan biten herşeyi söyle de, Mabelle'in başına gelenler senin başına da gelmesin." Mabelle'e ne olmuştu? Mabelle, France'in annesiydi, sırf ailesini koruyabilmek ve Lord’a yenik düşmemek için canını feda etmişti. Peki ya neden? Bakanlıktaki bilgileri sızdırmadığı için. France'in ailesi bakanlıkta çalışan seherbazlardı ve aydınlık tarafındaydılar. Annesi kendisine hain dedirtmemek için öldürülmüştü. Şimdi ise genç Büyüçeşura Hakimi France'ten istenen yine aynı şeydi. Fakat France'in teslim olma gibi bir niyeti yoktu. "Senin gibi bir ucubeye ha?" dedi ve sustu. Bunu söylerken cesur olmaya çalışsa da titriyordu. France çok cesur bir kız değildi. Bunu dedikten sonra Jelena sinirlenmişe benziyordu. Gözlerini kıstı ve ellerini beline getirerek konuşmaya başladı. “Ucube mi? Demek sende sonunun anneninki gibi olmasını istiyorsun? Tamam bu senin seçimindi.” deyip hızlıca odadan çıktı. Jelena gittikten sonra France’in aklına bir fikir gelmişti. Arka cebinde asası vardı. Elleri ve ayakları bağlıyken onu nasıl alacağını bilemiyordu fakat bir şekilde almalıydı. İnce bileklerini ipin içinde hareket ettirmeye çalıştı. Gittikçe cebine biraz daha ulaşıyordu. Birkaç yıldır bale ile uğraştığından esnek bir vücuda sahipti ve kolunu ipin içinde hareket ettirebiliyordu. Olabildiğince hızlı olmaya çalıştı çünkü Jelena’nın gelmesi an meselesiydi. En sonunda kolunu asasına uzatabilmişti. Asayı eline aldığında sandalye yere düştü. Olabildiğince az ses çıkartmaya çalıştı çünkü eğer çok ses çıkarırsa Jelena’nın buraya gelebileceğini biliyordu. Birkaç sihirli kelime ile ipi çözdü ve sandalyeyi düzeltti. Bunu yaptıktan sonra suratında büyük bir gülümseme vardı. Artık başaracağına inanıyordu. Yine ayak sesleri duymaya başladığında korkmuyordu. Ellerini arkasına aldığında gülmekten korkuyordu. Jelena içeri girdiğinde küstahça bir tavırla “Bu genç Büyüçeşura Hakimi’ne yazık olacak.” deyip kahkaha attı. France ise kendinden emin bir şekilde konuşuyordu. “Emin misin?” deyip asasını kapının önünde duran Jelena’ya doğrultarak haykırmıştı sözcükleri. “Bombarda Maxima!” Çıkan patlama çok büyüktü. Jelena yerde baygın bir halde yatıyordu. France’in aklına kaçmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu. Asasını hızlıca cebine yerleştirdi ve koşarak odadan çıktı. Karşısına çıkan koridor çok dardı. İnsanların olup olmadığını bilmiyordu. Her yanını korku sarmıştı adeta. Koşarak ilerliyordu koridorda. Yüz metrelik koridor bile onun için bitmek bilmiyordu. En sonunda çıkışı görebilmişti. Arkasını döndüğünde Jelena ayaktaydı ve onu takip ediyordu. Bir an önce kaçmalıydı. Ne yapacağını bilmiyordu ve ölmek istemiyordu. Kapıya yönelirken Jelena asasını doğrulttu ve tam o laneti söyleyecek iken France asasını istemsizce çıkardı ve bağırdı “Avada Kedavra!” Sonunda France Jelena'dan kurtulmuştu ama, o artık lanetliydi. Asasını elinden düşürdü ve kendini yere attı. Ne yaptığını bilmiyordu. Ellerini başına koyup hıçkırmaya başlamıştı. Daha sonra gökyüzüne baktı bir çıkış yolu ararcasına. Gökyüzünde uçan kuşlar gibi gitmek istiyordu buradan. Yaptığı hatadan ve kendinden kaçmak istiyordu.
| |
|
George Crownie Hogwarts Müdürü
Gerçek İsim : umut. Mesaj Sayısı : 1989 Kayıt tarihi : 11/07/09 Yaş : 32 Lakap : geo.
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus: Mantikor
| Konu: Geri: swëlle. Cuma Ağus. 20, 2010 4:57 am | |
| | |
|