L. Ocean Di Laurents
Gerçek İsim : Liena Mesaj Sayısı : 28 Kayıt tarihi : 17/07/10
| Konu: Rose, Lyndséy Cuma Tem. 30, 2010 9:24 pm | |
| ''Brookie Pearl Syrinx [Lyndséy Rose olarak değiştirmek için başvurdum] ''22
''28 Ocak ''Amerikan ''Güler yüzlü ve çoğu zaman kibardır. Annesi gibi hırslıdır bir diğer yandan. İstediğini elde etmek konusunda ısrarcıdır. Bazen atılgan davranışları ile dikkat çekerken genel olarak sakindir. Sevdiklerinin incinmesine tahammül gösteremez. Hatalara karşı hoşgörüsü yoktur. Kendisinden ve karşısındakinden hep mükemmeli bekler. ''Saçları uzun ve dalgalıdır. Koyu mavi gözleri bakışlarını sertleştirir. Uzun boyludur ve zayıftır. Buna rağmen kesinlikle çelimsiz değildir. ''Uçuş Profesörlüğü ''Genç ve zarif bir genç bayan bile olsa, Lyndséy için spor vazgeçilmezdir aslında... Mükemmel görünüşünün altında normal bir alışveriş kolik yatmaz... Quidditch en büyük tutkusudur. Maçları indirim günlerine tercih edebileceği de küçük bir gerçektir. Hem öğrencilerinin başarılı olmasını sağlayacak kadar da sistemlidir. - Spoiler:
İhtişam dolu büyük salondan uzaklaşırken parti ile ilgilenenlere karşı büyük bir kabalık yaptıklarının farkındaydılar. Ama ne kızın nede çocuk bunu düşünecek halleri yoktu. Dar koridorlardan ilerlerken çantası uzun bir şekilde titredi. Mesaj geldiğini tahmin edebiliyordu ama telefonuna bakarak vakit kaybetmekte istemiyordu. Buradan en kısa zamanda uzaklaşmalı ve arkadaşlarıyla gerçekten eğlenebileceği bir mekâna gitmeliydi… Kapıdan çıkışları birden bire rahatlamasına sebep oldu genç kızın. Tuhaf ama kendini orada sıkışmış ve nefessiz kalmış gibi hissetmişti. Ortama uyum sağlayamamıştı ki bu hiç alışkın olduğu bir durum değildi… Topuklu ayakkabılarının sesini yutan sokak gürültülerine hasret kalmış bir ifadede derin bir nefes aldı. Geride kalan arkadaşını beklemeden de bir taksiye seslendi. Arkasından hızla biri yaklaşmıştı ona. Durmasını söylemiş ve adımlarının seriliğiyle çok kısa sürede yetişmişti kız… Gwenyth Salvatore? Poppy kızın ondan hoşlanmadığının farkındaydı. Ama bu işte birlikte olduklarını da biliyordu. Taksiye binerken sarışın kıza gülümsedi ve Achille’in de onlara doğru geldiğini gördü. Çocuk taksiye bindiğinde şarkı söylercesine, şen bir sesle şoföre istikametin “Harrison” olduğunu belirtti. Daha sonra çantasından telefonunu çıkarttı ve gelen mesajları okumaya koyuldu. Yüzündeki gülümsemeye engel olamıyordu. Eğleneceğinden emindi ve buda tam ihtiyacı olan şeydi… Kısa süre sonra araba nihayet Manhattan sokaklarında ilerliyordu. Kapısında akıl almaz uzunlukta bir kuyruk olan, büyük hoş ve renkleriyle kelimenin tam anlamıyla gösterişli binanın önünde durduklarında gözleri parladı. Taksiden indiklerinde telefonu hala elindeydi ve Mose’dan gelen son mesaj yüzünden neşesi tamamen zirvedeydi. Kuyruktakilere baktı. Zavallıların ayakta geçirecekleri zamana değip değmeyeceğini merak ediyordu ama değerdi… Onların beklemeye gereksinimleri olmaması beklemenin gereksiz olduğu anlamına gelmezdi sonuçta. İçeri girdiklerinde renkli neon ışıklarının kendilerine has havası onları karşıladı. Barın önüne geçtiklerinde gözleri etrafı tarıyordu. Tanıdık pek fazla yüzle karşılaşmayı beklemiyordu bu gece. Çoğunluk Mad Night’ın olası eğlenceli olmaya başlamış kokteyline katılmıştı. Achille’in sesi düşüncelerini böldü, duymaya alışkın olduğu gibi çocuk gene Jägermeister istemişti… Onlara döndüklerinde düşünmek için bir anlığına duraksadı. “Votka Enerji olabilir…” Barmen içkileri hazırlamak için gençlere sırtını döndüğünde, yine etrafındakileri izlemeye koyuldu kız. Onlara fazla uzak olmayan bir köşede bir çocukla hoş bir kız samimi bir muhabbete girmişlerdi… O çiftin çaprazında ise kopan sutyen askısı ve üzerinde neredeyse "olmayan" o elbisesi ile telefonların kameralarını üzerine çeken tanıdık bir simayı fark etmişti. Kızın kim olduğunu ne kadar hatırlamaya çalışsa da başaramamıştı ve en sonunda hatıralarını taramaktan sıkıldığı için omuz silkip geri arkadaşlarına döndü. Barmen yavaş mıydı? Yoksa zaman mı yavaş ilerliyordu kız için bilmiyordu… Ama oturduğu sandalyeyle birlikte geri bara çevirdiğinde başını, içkiler daha yeni hazırlanmıştı. İçkisini eline aldı ve sırıtmaktan kendini alamadı. Güzel bir gece olacaktı… En azından o böyle olacağını düşünüyordu Harrison’a adım attıklarından beri… "Bayanlar, burada eğleneceğimizi umuyorum." Ach’ın gözleri de tıpkı kızınkiler gibi parlıyordu bunları söylerken… Bardağını kızlara doğru kaldırdığında Poppy gülümsedi. Onu tanıyan biri gözlerinin adeta; “En azından ben eğleneceğim…” diye bağırdığını görebilirdi. İçki UES’de belki de hoş ve eğlenceli sohbetlerin anahtarıydı. O kadar ki Gwen’in muhabbeti bile Poppy’nin canını sıkmamıştı… Aksine kızın o an için eğlenceli olabileceğini bile düşünmüştü… Tabii bu yalnızca birkaç dakika sürdü ama gene de araları normale göre gayet iyiydi... Dans etmek isityorum. Düşüncesini sesli belirtmesine gerek yoktu. Aslında onlarında dans etmek isteyebileceklerini düşünüyordu. Bu yüzden oturduğu yerden keyifli bir biçimde sıçradı ve piste doğru bir adım attı. Tahmin ettiği gibi diğer ikisi de geliyordu işte. Alkolün etkisiyle kendinden geçen birçok insanın arasına karışmışlardı şimdi. Müziğin ritmine ayak uydurmak çok kolaydı. Harrison gibi bir yerde dans ederek rezil olacağınızı düşünmezdiniz. Aksine bu düşünce sizi rezil ederdi… Bu yüzden en iyisi her zaman içinizden geldiği gibi dans etmekti… Genç kız dans ederken bir yandan da gözleriyle arkadaşlarını arıyordu. O sırada yanına yaklaşan yakışıklıyı fark edememesinin asıl sebebi de buydu. Tam Achille’i görmüştü ki omzunda yumuşak bir dokunuş hissetti. Arkasını döndüğünde uzun boylu hoş bir çocukla karşılaştı… Çocuk seni birine benzettim gibi bir şeyler geveledi ağzında, Poppy ise gülümseyerek dinledi onu. Aslında öyle olmadığını biliyordu ama çocuğun konuşurken kendini rahatsız hissedişini izlemek büyük bir keyif vermişti kıza. En sonunda kızarıp bozaran delikanlıyı kurtarmak için parlak bir gülümseme eşliğinde, “Ben Poppy.” dedi. Artık saçmalamasına gerek kalmadığı için rahatlamış gibi gözüküyordu çocuk. Sanki konuşmanın başından beri tuttuğu nefesini bıraktı ve yerine derin bir yenisini aldı. Bir süre konuştular, çocuğun dans ederken renkli ışıklardan renk değiştiren gözleri soluklanmak için sakin bir köşeye çekildiklerinde parlak bir yeşile dönüşmüştü. Genç kız memnun bir ifadeyle gülümsedi bu defa, yakışıklı, sevimli ve yeşil gözlü talipler her zaman bulunmuyordu. Çocuk mekândan ayrılacak olan arkadaşlarıyla vedalaşmak için yanından ayrıldığında kız bara yöneldi. Dans ettiğini sandığı birkaç insanın arasından geçerken de kafasında şu yeşil göz takıntısını tartıyordu. “Sanırım,” diye düşündü, “Etrafımda yeterince yakışıklı mavi gözlü olduğundan onları görmek artık ilgimi yeterince çekemiyor…” Yeni bir bardak içki istemek için barmene doğru döndüğünde artık aklı Ach ve Gwen’deydi. Nerede olduklarını merak etmişti… En azından hala burada olduklarını düşünüyordu. Ne de olsa Achille onu orada haber falan vermeden bırakmazdı. İsteğini bildirmek için ağzını açacakken genç barmen konuşmaya başladı… “Birlikte geldiğiniz beyefendi size bir mesaj bıraktı…” Mesaj mı? Oh olamaz! Ach cidden onu bırakıp gitmiş olamazdı… “Acil bir işi çıktığı için gitmesi gerektiğini söyledi. Gitmesi gerekmiş…” Genç kız başını salladı ve barmen görevini tamamlamış olmanın verdiği mutlulukla ne istediğini bile sormadan başkalarına döndü. Aceleyle çantasını açtı. Telefonunu bulduğunda Achille’e hayal kırıklığı ve duygu sömürüsü dolu bir mesaj bırakmayı planlıyordu… Belki biraz beni burada nasıl bırakabildin dramasına başvurabilirdi. Kızdığı şey gitmesi değildi… Kızdığı Gwen için kendine haber vermeden aceleyle oradan ayrılmasıydı. Bu çok, babası tarzı bir hareketti. Birlikte çıktıkları her yemekte kız tuvaletten döndüğü zaman garsonlar babasının acil bir işi çıktığını ve gittiğini söylerlerdi… Tabii, Poppy’den başka kimse de babasının işe değil gizli sevgilisine koştuğunu tahmin edemezdi. En sonunda eline almıştı telefonu. Bir mesajı olduğunu fark etti. Sesli mesaj servisinden gelen bilgilendirmeydi bu. Bir yeni sesli mesajınız var okumak için şu şu numarayı arayın, vesaire vesaire vesaire… Kayıt başladığında, tanıdığı bir sesin telaşlı tınısını duydu. Ach? Hayati seviyede acil bir işi olduğunu söylemiş, özür dilemiş ve bir klasik olmuş cümleleriyle konuşmasının sonunu getirmişti… “Kindergarden Buddies 4ever…” Kız telefonu kulağından uzaklaştırırken kendini suçlu hissettiğini fark etti. Achille babası gibi değildi… Kesinlikle değildi hem de! Diğer kızların bu şekilde düşünmediğine adı gibi emindi fakat arkadaşını tanıyordu. Ve onu babasıyla karşılaştırmaktan dolayı şimdi büyük bir utanç duyuyordu… Telefonu yeniden çantasına tıktı. Ayağa kalkarken arkadaşının acil işinin ne olduğunu düşünüyordu… Her şey olabilirdi. Kötü bir şey olabilirdi… “Hayır”, diye emir verdi beynine, “kötü bir şey düşünme.” Ama durduramadı kendini… Her zamanki gibi en kötüsünü kurgulamaya başladı zihninde. Tadı kaçmıştı. Kafasında ister istemez oluşan birkaç kötü senaryo yüzünden artık parti yapacak kavasında değildi pek… Bu yüzden yanına gelmek için hazırlanan kumral çocuğu beklemeden kapıya yöneldi.
| |
|
George Crownie Hogwarts Müdürü
Gerçek İsim : umut. Mesaj Sayısı : 1989 Kayıt tarihi : 11/07/09 Yaş : 32 Lakap : geo.
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus: Mantikor
| Konu: Geri: Rose, Lyndséy C.tesi Tem. 31, 2010 12:24 am | |
| | |
|