Klotho Crystal Velour
Gerçek İsim : Melis Mesaj Sayısı : 8 Kayıt tarihi : 16/06/10 Yaş : 38
| Konu: Klotho Velour Salı Tem. 20, 2010 12:06 am | |
| Adı''Klotho Crystal Velour Yaşı"24
Doğum Tarihi" 30.01.1986 Uyruk" Fransız Kişisel Özellikleri"Hayatını kendi kurallarına göre yönlendiren bir mantık insanı. Daima aklını ile hareket eder. Büyü güçlerini elinden geldiğince geliştirmeye çalışır ve hayatını mesleğine adamıştır. Fiziksel Özellikleri" Sarışın ve gök mavisi gözlere sahip İstediği Meslek"Baş Seherbaz Neden bu Meslek?"Yatkın olduğumu düşündüğüm bir meslek olduğu için
Örnek bir Roleplay"
- Spoiler:
[size=15] Geçmiş yüzüne çarptığında bir kez daha anlarsın ne kadar acı olduğunu...
Karanlık ve sisli bir ormandaydım. Sanki gerçeklerle hayaller arasında takılı kalmıştım. Tek başımaydım. Aniden gözlerim karardı ve bir takım görüntüler beynimde canlandı. Bu görüntüler hayatımın karanlığına, ailemi kaybettiğim o kaosa, beşinci doğum günüme, dayanıyordu. Aslında şimdiye kadar hiç hatırlayamamıştım o günü. Ama her şey gittikçe belirginleşiyordu. Annem, ilk önce onu gördüm. Sonra da babam. Annemin elini tutuyordu. Yanlarında ise abim vardı. Etrafta balonlar ve renkli süslemeler vardı. Evimiz her zaman olduğu gibi sıcacık ve sevimliydi. Ama buna karşın annemin saçıyla aynı renkte olan karamel sarısı kaşları hafiften çatık, babamın derin kahve gözleri endişeli, abim ise ağlamaklı bir halde idi. Ben ise her şeyden habersizce masanın üstündeki çikolatalı ve üzerinde beş mum bulunan pastama hayranlıkla bakıyordum. Annem, babama benzeyen açık kumral saçlarımı tepede toplamış, topuz yapmıştı. Üstümde ise mavi çiçekli elbisem vardı. Bu elbiseyi küçükken çok severdim. Masaya yetişebilmem için beni yüksek bir sandalyeye oturtmuşlardı. Şarkılar eşliğinde mumları üfledim. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Babama bir telefon geldi. Hemen açtı. Arayan kimse iyi bir şey söylemediği babamın yüz ifadesinden belli oluyordu. Babam kendini zorlayarak "Geliyorlar." dedi, annemin yüzüne korku dolu bir ifade yansımıştı. Yutkunarak konuştu "Hani yarın geleceklerdi?" Babam cevabı bilmiyor gibi gözüküyordu "Öyle olması gerekiyordu." Tabi o zaman neden bahsettikleri konusunda hiçbir fikrim yoktu, demek ki hiçbir şey değişmemişti çünkü hala bir fikrim yok. Ama abimin bir şeyler bildiğinden hep şüphe etmiştim, hala da ediyordum. Ama o, ısrarla inkar ediyordu. Sonra babam konuştu "Hector, Opaque'yi hemen buradan götürmelisin." Annem anladığım kadarıyla itiraz etmek istiyordu, ama bir türlü ağzını açıpta bir şey söyleyememişti. Abim ise ufak bir kararsızlıktan sonra beni kucağına alıp kapıya yöneldi. Geçmişteki ben ise hüngür hüngür ağlıyordu. Ama artık bir önemi yoktu. Abime karşı koyamazdım, sadece beş yaşındaydım. O ise on sekiz yaşındaydı. Abim arka kapıya geldiğinde annemi zorlukla görebiliyordum. Ağlayacak gibiydi ama ağlayamıyordu. Bunun sebebi vampir olmasındandı herhalde diye düşünürken rüyamdan koptum. Ne görüntülerden eser kalmıştı ne de o sisli ormandan. Gözlerimi açtığımda odamda yalnızdım. Her şey ilk başta bulanık gözüktü gözüme. Görüntüler gittikçe netleşti ve uyumadan önceki görüşüme geri geldim. Siyah komidinimin üzerindeki dijital saatime baktım. Saat 4.45 idi. Hector'u -abimi- arayıp her şeyi net öğrenecektim. Bu sefer benden kurtuluşu yoktu. Şimdiye kadar evden gittiğimiz o günü hatırlamadığım için soracak soru bulamıyordum. Ama artık soracak yığınla sorum vardı. Babam vampirdi. Annem ise insandı. Tabi daha önceden. Annem ile babam evlenirken babamın vampir olduğundan haberi varmış. En azından abim öyle söylüyordu. Annem beni dünyaya getirdikten sonra vampir olmuş. Abimin isteği üzerine daha sonra onu da tam anlamıyla vampir yapmışlar. Abim de aynı babam gibi onu seven birini bulmuştu. Şimdi onunla yaşıyordu. Abim istersem beni de vampir yapabileceğini söylemişti, ama ben ısrarla itiraz etmiştim. Yine sorsa yine itiraz ederim o ayrı bir konu. Arada bir canım sıkılınca sahil kenarında ki bir banka gider otururdum. Hava daha aydınlanmamıştı ama uykum da yoktu. Sahile gitmeye karar verdim. Üstüme rahat bir şeyler giyip evden çıktım. Yanıma sadece cep telefonumu aldım. Evin anahtarını uzun süreli bir arayıştan sonra nihayet bulmuştum. Bu ev bana aitti, yani en azından. Kirasını Hector ödüyordu. Fakat diğer masrafları çalışarak ben ödüyordum. Ailem zengindi fakat hiç bir şekilde bize miras kalmamıştı. Hector borçları vardı, diye söylemişti. Ama ben buna hiç inanmamıştım. Benden bir şeyler sakladığı kesindi. Apartmandan çıktım ve sahile doğru yürümeye başladım. Etrafta kimse yoktu. Zaten olmaması gayet normal bir durumdu. Sokak lambalarının loş ışıkları hala sokakları aydınlatıyordu. Dışarısı gerçekten de soğuktu, ayaz vardı.Her zaman gittiğim bankı uzaktan seçemedim. Yanındaki ağaç daha önce dikkatimi çekmişti. Ama bu kadar büyük olduğunu hatırlamıyordum. Ağaca iyice yaklaştım ve ileriden göremediğim birinin bankta oturduğunu fark ettim. İçimden bir ses buradan uzaklaşmam gerektiğini söylüyordu. İçimdeki bu ses o kadar güçlüydü ki adımlarım geri geri gitmeye başladı. Ama yinede içimdeki ses beni kurtaramamıştı. Geri geri giderken arkamda duran bir adama çarptım. Refleks olarak hemen döndüm, dödüğümde arkamda duran beş adamı gördüm. Hepsinin üzerinde siyah pelerinleri vardı ve şapkaları yüzlerinin görülmemesini sağlıyordu. Hepsinin yüzü banka dönüktü ve bende sanki biri beni dürtüklemiş gibi arkama döndüm. Banktaki adam bana doğru geliyordu. Onunda diğerleri gibi şapkası yüzünü kapatmıştı. Bana o kadar yaklaşmıştıki nefesini yüzümde hissediyordum. Yavaşça şapkasını indirdi ve artık yüzünü rahatça görebiliyordum. Gözleri hafif çekikti. Siyah saçları beyaz teni ile tezat oluşturuyordu. Gayet çekiciydi. Ama bunun bir önemi yoktu. Amerikalılara özgü aksanıyla konuştu "Opaque, gördüğün rüya hakkında bir fikrin var mı?" bu sorusu beni gerçekten de şaşırtmıştı. Gördüğüm rüyadan nasıl haberi olabilirdi ki? Sadece "Hayır." diyebildim. Şaşkınlıktan dilim neredeyse tutulmuştu. O ise bana alaycı bir tavırla gülümseyerek ,ki böyle daha çekici olmuştu, "Demek kimse sana geçmişin hakkında bir şey söylemedi." dedi. Ne geçmişi? Neden bahsediyordu, bu ahmak? Küçüklüğümden beri canlıların korkularını hissediyor ve onların ruhlarına korkularını yayarak etkisiz hale getirebiliyordum. O yüzden kimseyle düşman olmamaya çalışmıştım hep. Ama bazen bu çaba boşa gidebiliyordu. Gücümü kullanırken kendimden korkuyordum, bu da benim zayıf noktamdı. Gücüm yani. Birkaç kere denemiştim gücümü kullanmayı ama sonra vazgeçmiştim. Çünkü gücüm beni güçsüz bırakıyordu, karşımdaki kadar savunmasız olmasam bile yinede bende zayıflıyor ve gücümü kaybediyordum. Daha çok ruhsal gücüm zayıflıyordu tabi. Bu az da olsa fiziksel gücümü de düşürüyordu. Belki bu adamlar bana zarar vermek isterlerse onlara karşı güç kullanabilirdim. Bu kadar kişi üzerinde zor olacağa benziyordu ama en azından deneyebilirdim. Adamların başı olduğunu düşündüğüm adam -ki benim yaşlarımdaydı- düşünceli halime aldırmadan "Demek Hector seni yıllardan sonra bırakabildi." dedi. Bu adam gerçekten çok şey biliyordu. Gözüme tehlikeli gözükmüştü ama ondan korkacak kadar zayıf değildim. Bazılarının hakkımda çok şey bilmesi beni çok rahatsız eden bir durumdu. Onun konuşmasını beklemeden neden bahsettiğimi anlamasını umarak lafa giriştim "O yüzden mi buraya çete gibi geldiniz?" Hemen cevap verdi "Abin olur diye değil. Bu kadar kişi olmamızın sebebi sensin." Dalgamı geçiyordu bu? Ne demek istiyordu? Anlamamı istiyorsa daha açık konuşmalıydı. Ben de onun alaycı gülümsemesini taklit ederek "Yani on yedi yaşındaki bir kıza altı kişi mi denk geliyor sizce?" Evde dersini çalışmışa benziyordu hemen cevap verdi "Normalde hayır." dedi, bunu kısık sesle söylemişti. Diğerlerinin duymamasını istiyordu galiba. Kulağıma yaklaşarak "Ama bu kız özel güçleri olan on yedi yaşında bir kız olunca durumlar biraz değişiyor tabi." Bunu duyduğumda kaskatı kesilmiştim. Beynimde buradan kaçmam gerektiğini belirten çanlar çalıyordu. Bunu sadece ailem biliyordu, nereden öğrenmiş olabilirdi ki? Aniden yüzü tanıdık gelmeye başladı. Beynim biraz gerilere gittiğinde bu adamın aslında tanıdığım biri olduğunu fark ettim. Yaklaşık bir hafta önce dışarı alışverişe çıkmıştım. Bir mağzanın vitrininde ki kıyafetlere bakarken camda arkamda duran birini gözmüştüm, gerçi o zaman bu kadar ürkütücü gözükmüyordu ama o adam bu adamdı. Demek ki beni takip ediyordu. Gerçekten şimdi ondan nefret etmiştim, insanların hayatımı gözetlemelerinden çok rahatsız olmakla birlikte nefret ederdim. Kendimi tutamayarak konuştum "Benden ne istiyorsun." biraz düşündü, sanki ufak bir kararsızlık yaşamıştı "Sadece beni anlamanı." Bu adam komediydi ya. Niye onu anlıyayım ki? Hemde bu kadar adamın içinde "Seni anlamamı gerçekten ister misin? O zaman adamlarını buradan uzaklaştır." İşte yine o alaycı gülümseme yüzünde belirdi "Kanıma susamadım." Ben dışarıdan bir canavar gibi mi gözüküyordum acaba? "Ne? Şaka mı yapıyorsun? Ben kanına susamış bir canavar gibi mi gözüküyorum?" Ben gayet ciddi konuşmuştum ama o bu söylediğimi komik buldu "Canavardan çok bir kraliçeye benziyorsun." Şimdi de bana sulanıyordu öyle mi? Gerçekten bunun bir rüya olduğuna inanmaya ihtiyacım vardı "Gerçekten çok yoruldum, beni burada niçin tuttuğunu ve neden takip ettiğini söyle de evime gidiyim." Gerçekten de yorulmuştum "Opaque, seni güç kullanırken görmüştüm, o zamandan beri takip ediyorum.Normal bir insan olsam delirdiğimi düşünürdüm ama ben de senin gibiyim." Ne güzel ya, bir ortak noktamız varmış (!) Durum gerçekten de çok kötüydü. Ben kendimi gücümün varlığına alıştırmaya çalışırken bir de başkasının gücü çıkmıştı "Adını bilmiyorum ama lütfen bırakta evime gideyim. Gerçekten yorgunum hem havada aydınlanmaya başladı. İnsanlar bu kadar adamı bir arada görürse polise felan haber verebilirler. Akşam saat sekizde büyük alışveriş merkezinin kapısında ol." dedim ve oradan ayrıldım. Doğru yapıp yapmadığımı bilmiyordum fakat kafam bunları düşünemeyecek kadar yorgundu. Benim hakkımda çok şey biliyordu. Sadece bir hafta değil yıllarca beni takip etmiş olmalıydı.
| |
|
Valeria Nerissa Wesley Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü
Gerçek İsim : Ebru. Mesaj Sayısı : 1504 Kayıt tarihi : 13/09/09 Yaş : 30
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus: Beyaz Leopar
| Konu: Geri: Klotho Velour Salı Tem. 20, 2010 1:30 am | |
| | |
|