Sıcak hava etrafımı sararken, hafiften esen rüzgarüstümdeki kırmızı elbisenin eteklerini sallandırıyordu. Kırmızıyı severdim, tutkulu bir renkti. Ve bana yakışıyordu. Edinip edinebileceğim tek gerçek arkadaşım Andoméda ile burada buluşmaya karar vermiştik. Sahi, okullar kapandığından beri kaç kere görüşmüştük? Hatırlamıyordum, sabah içtiğim ucuz bira kafamı zonklatıyordu. Kulaklarımda dayanılmaz bir çınlama ve beraberinde gelen müthiş bir ağrı vardı. Bağıran Baraka ne zamandır bu kadar uzak diye düşündüm. Gerçekten çok uzak duruyordu. Terleyen saç diplerim kötü bir his verse de devam ettim yürümeye. Bağıran barakanın kırık merdivenlerini tırmanıp kapıyı geriye savurdum. İçeriden hiç ses gelmiyordu.
"Hah, gelmemiş." diye mırıldandım ve içeri doğru birkaç adım attım.
Adımlarım seri ve dengesizdi. Kendime bir yer buldum ve oturup öylece çantamı karıştırmaya başladım.
Edit;Üzgünüm, başım ağrıyordu. Bu kadar oldu.