Catherine Aida Swain Slytherin V. Sınıf
Gerçek İsim : bilen bilir Mesaj Sayısı : 574 Kayıt tarihi : 22/02/10 Lakap : Cath.,Cat.,Cathy,Ida -yeter mi???-
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (91/100) Patronus: Yılan
| Konu: Catherine Aida Swain C.tesi Tem. 17, 2010 12:14 am | |
| Adı''Catherine Aida Swain Yaşı"22
Doğum Tarihi" 31.03 Uyruk" Fransız Kişisel Özellikleri" Kararlı ve hırslıdır. Kendine güvenir ve insanları hiç bir şekilde umursamaz. Fiziksel Özellikleri" Kahverengi saçları son derece nazik bir biçimde omuzlarına dökülür. Yüzü son derece zarif ve güzeldir. İstediği Meslek"KSKS Profesörü ve Ollivander's Sahibi Neden bu Meslek?" Karanlık Sanatlara karşı ilgimi öğrencilerime aktarmak istiyorum.
Örnek bir Roleplay"
Unutulmayan Anlar
Bir yıldan uzun zamandır görüşmemiştik.Onu özlemiştim.İçeri girip yanına gittim ve ona sarıldım: -Görüşmeyeli uzun zaman oldu tatlım, dedim. -Evet, seni özlemişim. -Ben de... -Seni seviyorum. -Ben de... -Hayır Catherine ben ciddiyim, seni gördükçe deli oluyorum.Bana her baktığında içimi yavru kedi tırmalıyor sanki.Seni gördüğüm ilk günden beri... -Saçmalama,histerik bir şekilde güldüm, şaka mı yapıyorsun?Senin kız arkadaşın yok muydu?? Hmmm kimdi o ,aaa Ariel... Ses tonum oldukça umursamazdı.Kasıtlı olarak onun adını hatırlamıyormuş gibi davrandım. Kaşlarımı kaldırdım ve yanıtını bekledim. -Hayır, onu sevmedim istersen hemen ararım onu ayrılırız... -Andrew... Sözlerim yarım kalmıştı.Beni öptüğü an içim kıpır kıpır oldu. Geri çekilmedim. Ama beni aldatmayacağından ve cidden sevdiğinden nasıl emin olabilirdim ki? Kafamın içi kazan gibi olmuştu. -Andrew ne diyeceğimi bilemiyorum. Kafam çok karıştı,dedim ve oradan çıktım.
Göle gittim ve yağmurdan yeni ıslanmış çimlerin üzerine oturdum.Temiz havayı ciğerlerimden içeri çektim.Rüzgar suratımı yalıyordu.Saçlarım hafifçe dalgalanıyordu.Dudaklarımdaki ıslaklık hala geçmemişti.Fakat beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Gölü seyretmeye başladım. Yüzeyinde hafif hafif dalgalanmalar vardı gölün ve aniden çıkan karabataklar beni ürkütmüştü.Güneş yavaş yavaş gökyüzündeki tahtını aya devrediyordu. Ağaçlar hafif rüzgarın etkisiyle sallanıyordu. Yapraklar sonbahar etkisiyle yavaş yavaş dökülüyordu. Ve gökyüzünün cümbüşü beni oldukça büyülemişti. Kuşlar Güney'e göç ediyordu.Adeta bir karmaşa...Bu yaratıkların düzen duygusu biz insanlarınkinden gelişmişti. Uçak filosunu andırırcasına teker teker havaya süzüldüler. Gökyüzünün mavisi yavaş yavaş turuncuyla ve sarıyla muhteşem bir kombinasyon oluşturuyordu. Kuru yaprakların hışırtısıyla huzur dolu bir ortamdı burası, cennetin dünya versiyonu. Ne ironi ama... Kendimden beklemediğim sözler söylüyordum. Karamsarlığın doruk noktasındaydım fakat yine de bu kadar optimistik yaklaşabiliyordum dünyaya... Böyle bir manzara karşısında sonsuza kadar oturabilirdim. Yerde bir papatya gördüm ve nazikçe kopardım. Dudağıma gittikçe yayılan bir gülümseme vardı.Burada tek başımaydım ve dilediğim kadar oturabilirdim. Bunun vermiş olduğu sevinçle yanlız olmanın korkusu arasında isterik kahkahalar atmaya başladım.Papatyayı burnuma götürdüm ve kokladım.Kokusu içimi gıdıklıyordu. Ayak sesleri duydum. Kolarımı kenetledim ve arkama döndüm. O gelmişti... Nereye gittiğimi biliyordu. Yanıma oturdu ve bağdaş kurdu. Kolunu omzuma attı ve beş dakika kadar ikimizden de ses çıkmadı. Kendimi çok güvende hissediyordum.Tam kendimi bırakmışken sordu: -Beni seviyor musun? -Hayatımda hiç bu kadar iyi hissetmedim kendimi... Adı aşk mı bilmem ama kendimi çok huzurlu hissediyorum, dedim. Çenemden tuttu ve yüzümü kendisine çevirdi.Dudaklarımız gittikçe yaklaşıyordu. O yere uzandı ve ben de üzerine eğildim. Dudaklarına en saf ve masumane öpücüklerimi kondurdum. İkimiz de el ele tutuşup ayağa kalktık. -Yani artık sen benimsin değil mi? -Evet, dedim. Dudağımı ısırdım ve göle son bir kez baktım. Artık her şey çok farklı olacaktı, hissediyordum. Daha güzel... -İyi misin, diye sordu. -Evet, dedim. Sesim onun iyi olduğuma inanmayacağı kadar tiz çıkmıştı. Yutkundum. O soru soruyordu. Ben ise dünyaya kulağımı tıkamış evet veya hayır diye cevap veriyordum. Cevaplarımın isabetli olmasını umdum çünkü onun ne dediğini ne dikkate alıyor, ne de dinliyordum. Aslında cevaplanmamış bir sürü soru vardı aklımda... Ya şimdi ne olacaktı? Tamam her şey çok güzeldi ama devamı... Gözlerimi kırpıştırdım, başım dönüyordu ve onun koluna sımsıkı sarıldım. Yüzündeki şaşkınlık ifadesiyle elimi tuttu ve sordu: -Ne oluyor? Yanıtlayamadan çimenlere yığıldım.---------
Uyanış
Gözlerimi açtığımda yüzüme bakan Andrew'ı gördüm. Endişeliydi. Tırnaklarımı toprağa sapladım ve oradan destek alarak doğruldum. Andrew ellerimi tuttu. Sıcacıktı elleri... Duyduğuma göre çok uzun sürmemiş kendime gelmem. Neden bayıldığım konusunda bir fikrim yoktu.Herhalde stres veya o tarz bir şey... Tabi Andrew bana bir süre soru sormadı. Kendime gelmemi bekliyordu sanırım. Fırsattan yararlanarak durumu gözden geçirdim. En başından beri ona karşı ufak da olsa bir şeyler hissetmiştim. Duygularımdan kaçmak için bir kaç kişiyle de çıkmıştım. Sonunda onun tarafından yakalanıp, amcama ispitlenmiştim. Bir süre onunla konuşmayıp -benim için oldukça uzun süren 13 ay- onu affetmiştim. Buluştuğumuzda da bana beni sevdiğini söylemişti. Her şey o kadar bulanıktı ki kafamda. Düşüncelerim ondan gelen bir soruyla bölündü: -Ne oldu? Mutlu değil misin ve beni sevmiyor musun? -Seviyorum ama her şey çok bulanık kafamda... Bunun devamı ne olacak peki? Yanıtladı: -Birbirimizi ölene kadar seveceğiz... Güldüm ve çimenlere uzandım.O da yanıma yattı. El ele tutuşup gözlerimizi kapattık... | |
|
Valeria Nerissa Wesley Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü
Gerçek İsim : Ebru. Mesaj Sayısı : 1504 Kayıt tarihi : 13/09/09 Yaş : 30
Karakter Bilgileri Rol Puanı: (100/100) Patronus: Beyaz Leopar
| Konu: Geri: Catherine Aida Swain C.tesi Tem. 17, 2010 12:40 am | |
| Rütbeniz veriliyor. Ancak konuşmaları renklendirirsen daha iyi olacaktır.
| |
|