"Aslında her gün insan için yeni bir fırsat."
Bu sözü neden söylediğini bilmeyerek uyandı. Elinde sıkıca kavradığı asası dikkatini çekmişti. Yavaşça elini rahatlatarak asayı sehpaya bıraktı. Doğruldu ve yataktan kalktı. Sendeleyerek lavabonun yolunu tuttu. Aslan başlı musluğu yavaşça çevirdikten sonra rengarenk akan sudan bir avuç alıp yüzüne doğru fırlattı. Daha sonra yukarıdaki kuzgun motifli havluyu alarak yüzünü silmeye başladı. Gözüne masanın üzerindeki not ilişmişti. Havluyu yeniden yerine bırakarak masaya doğru sendeleyerek ilerledi. Notu eline aldı. Bu odayı müdür yardımcısından başkası bilmiyordu. Kim yollamış olabilirdi ki? Eli titreyerek notu aldı. Ve okumaya başladı.
"George,
Dün Xaviér ile karşılaştım. Karanlık Orman'daydı. Onun peşinden gittim. Sırf onunla konuşmak için ilerliyordum ki, kolumu tuttu ve bir anda kendimi Londra'da buldum. Okuldan uzakta olduğum için bir ara beni buradan almanı istiyorum. Bu yüzden baykuşumu yolladım. Çatlak Kazan'dayım. Tom'a olan biteni anlattım ve sen gelene kadar bana bir oda ayarladı. Şu an orada kalmaktayım. Seni bekliyorum. Derslerden geri kaldım.
Kardeşin Fred."
George okumayı bitirir bitirmez üzerini değiştirmek için dolaba koştu. Siyah takımını alarak hemen giymeye başladı. Üzerini giyindiğinde asasını cebine koyarak konsantre oldu. Ve etrafında bir bulut haznesi bırakarak ortadan kayboldu. Londra meydanı her zamanki gibi doluydu. Köşedeki ağacın arkasında bir kıvılcım belirdi. Ve arkasından yavaşça beliren bir beden göründü. George muggleların arasında cisimlenmişti. Ama buna aldırmıyordu. Ara sokaklardan girerek hızla ilerlemeye başladı. Çatlak Kazan ileride görünüyordu. George mekana yaklaşarak kapıyı araladı. İleride dükkanın sahibi Tom'u gördü. Tom onu gördüğüne sevinmiş olmalı ki, gülümsedikten sonra hemen yukarıya çıktı. "Acaba Fred ona neler çektirdi?" diye kısık sesle mırıldandı. Merdivenden inen kardeşini görünce içi rahatladı. Güvendeydi. Önemli olan da buydu. Fred yanına geldiğinde George Tom'a dönerek "Teşekkürler Tom. Onunla ilgilendiğin için sana minnettarım. Buyur ücreti." dedikten sonra cebinden bir miktar para çıkartıp Tom'a uzattı. Gülümseyerek kardeşini dükkandan çıkarırken onun kolunu sıkıca tutup konsantre olarak kapı kapanırken birden toz bulutuna karıştılar. Tekrar odaya döndüklerinde George bir asa hamlesi ile odayı toparlarken sıktığı kolu bıraktı. Fred daha bir rahatlamış görünmekteydi. Fred'e doğru bakarak gülümsedikten sonra gizli dolaptan çıkıp müdür odasına döndü. Taş heykele parolayı söyledikten sonra Hogwarts Bahçesi'ne inen merdivenlere çıktı. Ve merdivenin aşağıya inmesini beklemeye başladı. Merdiven yavaş yavaş inerken George Fred'i düşünüyordu. Cisimlenme dersini görecekti nihayet. Bunu düşünürken tekrar bahçeye gelmişti. Sola dönüp giriş kapısını araladı. Ve ardından merdivenlere yönelerek yavaş yavaş çıkmaya başladı. II. Kat'a geldiğinde koridora yöneldi. İlerleyerek köşedeki dersliğe girmişti. Derslik cisimlenme alanı şeklindeydi. Küçük bir asa hareketi ile tekrar dersliğe döndü. George kitapların bulunduğu bölmeye doğru ilerledi ve sandalyeye oturarak öğrencilerin gelmesini beklemeye başladı.
Kapı aralanmıştı. Dakikalar sonra bir ses belirmişti. Kapıdan içeriye giren ürkek iki çocuk farketti. İlk ders olacağı için onları soğutmak istemediğinden yüzünü sevimli bir hale getirerek onlara bakmayı sürdürdü. Yavaş yavaş tüm sınıf toplanıyordu. George oturduğu yerden kalkarak öğrencilerin görebileceği kürsüye çıktı. Ve tüm öğrenciler yerlerine oturduğunda konuşmaya başladı. "Merhaba I. Sınıflar. Ben George Crownie. Hogwarts Okul Müdürü ve Tılsım Profesörü'yüm. Beni Uçuş dersinden tanıyanlarınız vardır. Profesör eksikliğinden dolayı iki derse girmek zorunda kaldım. Bu kadar bilgi yeter. Şimdi biraz da ilk dersimizden bahsedelim." dedikten sonra derin bir nefes aldı. Cebinden asasını çıkararak odanın köşesindeki rafın cam korumasını kaldırdı. "İlk dersimiz için malzemelerimizi oradan almalısınız. Birer tüy alacaksınız. Tüylerinizi aldıktan sonra yerlerinize geçin ve beni dinlemeye devam edin." dedi. Ve öğrencilerin rafa yönelişini izlemeye başladı. Kuyruk oluşmuştu. Kuyruk bitecek gibi görünmüyordu. Birkaç dakika sonra kuyruk sona ermiş, son öğrenci de tüyü alıp yerine geçmişti. "Büyümüzün adı Wingardium Leviosa. Bir büyücünün en önemli özelliği havada durabilmektir. Ya da nesneleri havalandırabilmektir. Bu yüzden bu büyüyü öğreneceğiz. Basit bir bilek hareketi ile göstereceğim." dedikten sonra asasını saat yönünde döndürdü."Asamızı saat yönünde çevirdikten sonra, bir piyano tuşuna dokunur gibi vuruyoruz. Evet büyülü sözler. 'Wingardium Leviosa'. Denemeye başlayın." dedikten sonra geriye geçip sandalyeye oturdu. Ve tekrar öğrencileri izlemeye koyuldu.
İlk başaran öğrenci George'a doğru bakarken, George onu tebrik edercesine başını öne doğru sallayıp gülümsedi. İyi bir öğretmen olduğunu düşünüyordu. Çocukluğu aklına gelmişti. Hogwarts'a ilk gelişi, profesörler ile tanışması ve en sevdiği profesörün görüntüsü şu an beyninde bir film şeridi gibi geçiyordu. Kendine geldiğinde öğrencilerin çoğunun başardığını farketti. Asasını cebine sokarak ayağa kalktı. "Hepinizi tebrik ediyorum. İlk ders için oldukça başarılıydınız. Gelecek ders için ödevinizi vererek derse noktayı koymak istiyorum. Depulso büyüsü hakkında bir parşömen rulosu uzunluğunda bir ödev istiyorum. Umarım fazla zor olmaz. Not konusunda bonkör davranacağımdan emin olabilirsiniz." dedikten sonra derin bir nefes aldı ve "Ders bitmiştir." diyerek gülümsedi. Öğrencilerin not alarak sınıftan uzaklaşmalarını izledi. Sınıf boş kalmıştı. Sadece George ve derslik. Asasını sallayarak kapıyı kapadı ve birkaç saniye sonra dersliği bir toz bulutu ile boş bıraktı.
Not: Ödevlerinizi P.M yolu ile bana iletebilirsiniz.