Ağır tahta kapıyı aralayınca tüm gözler ona çevrildi. Ah, harika. Tek istediği dikkat çekmemekti, görünmez olmak, kimse tarafından tanınmamak. Yürürken kendini bulunduğu ortamdan soyutluyordu. Rengin yanaklarına doğru hücum ettiğini hissedebiliyordu. Ne zamandan beri bu kadar utangaç olmuştu? Dudak büktü, genelde umursamaz birisiydi ama zaman geçtikçe huylar da değişiyordu anlaşılan. Ona gözlerini dikmiş birkaç kişiye aldırmadı. Ama homurdanmalarına engel olamadı.
"Ne kadar nobran insanlar."
Burada oturan kişilere 'insan' demek garip kaçmıştı. Buranın hepsi cadı ve büyücülerden oluşmuştu. Batmakta olan güneşin ışıklarıyla boyanmış olan gökyüzüne dikildi aniden gözleri. İri çikolata kahvesi gözleri uzun bir süre gökyüzünü seyretti. Birisi boğazını temizleyince ancak kendisine gelebildi. Uzun zamandır orada olduğu ve bundan sıkıldığı belli olan garsona gülümsedi. Yapmacık gülümsemesi işe yaramıştı çünkü garsonda birkaç saniye sonra ona sevecen bir gülümseme fırlatıyordu. Mimiklerini kullanmada ki başarısına şükrederek genç büyücüyü süzdü. Saçları sarıydı, sanki sarının her tonunu barındırıyor gibi duruyordu. Buğday teni ve büyük buz mavisi gözler vardı. Gülümseyince yanağında çıkan son derece hoş iki tane gamzeye sahipti. En sonunda garsonun bir kez daha boğazını temizlemesine izin vermeden konuştu:
"Kaymak birası."
Güzel soğuk bir içecek şu anda ona iyi gelecekti. Monoton hayatına renk getirmek için Muggle kentinde bir süre gezinmişti. Muggle'lara uygun kıyafetlerine göz gezdirdi. Kısa kot şortu ve ona biraz büyük gelen mavi-beyaz çizgili gömleğiyle sıradan bir görüntü sergiliyordu. Ama burada değil, herkes cübbelerinin içinde rahatça otururken kendini rahatsız hissetti. Alışık olduğu düzen bu değildi. Kesinlikle, hayır. Masasına sertçe konulan kaymak birasından bir yudum alırken düşüncelerin zihnine doluşmasına izin verdi. Büyü Dünyası her zamankinden daha da tehlike içindeydi. İnsanların bu duruma tepki vermemesi onun için daha sinir bozucuydu. Daha 15 yaşında olan bir genç cadı için bu konulara fazla odaklanıyordu. Önünde SBD'leri varken böyle konular hakkında düşündüğü için ailesinden epey azar yemişti. Ama bu çokta bir şey değiştirmemişti. SBD... Sınavlar umurunda değildi genç cadının. Geleceği belli değilken sınavları düşünmek onun için saçmaydı.
Sabahtan beri dağınık bir şekilde topuz yaptığı koyu renk saçlarını serbest bıraktı. Saçlarını geriye doğru atarken başka şeyler düşünmeye başladı. İçini gerçekten dökebileceği gerçek bir arkadaşının olmaması çok kötü bir şeydi. Muggle'lardan duyduğu şu 'günlük' olayına başlamayı bile düşünmüştü, ama 2 gün sonra sıkılıp bırakmıştı. Onu gerçekten dinleyebilecek bir dost. Evet, ihtiyacı olan buydu. Sorunsa gerçek bir arkadaşı nereden bulacağıydı. Hogwarts'ta 5 yıldır okuyordu ve iyi arkadaşları vardı. Ama hiçbiri onun istediği gibi değildi. Ya o fazla şey istiyordu ya da hayat adil değildi.
Kapı sert bir şekilde kapanınca kendisine geldi. İrkilerek etrafa baktığında Üç Süpürge'nin nüfusunun iyice azaldığını gördü. Zaman fazla hızlı geçmişti. Masaya hesabı bırakıp uzun ve kendinden emin adımlarla kapıya doğru yönelirken aklında hala bir sürü düşünce mevcuttu.