Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapKapı

 

 Meredith Phoebe Jonhson

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Meredith Phoebe Johnson




Gerçek İsim : Bilgesu diyorlar ama *-*
Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/10

Meredith Phoebe Jonhson Empty
MesajKonu: Meredith Phoebe Jonhson   Meredith Phoebe Jonhson Icon_minitimePaz Haz. 27, 2010 11:20 pm

Adı:Meredith Phoebe
~ Soyadı : Johnson
Ne kadar süredir RP yaptığı:1 yıl falan oluyor ama gelişme oldu mu yok hala ilk rp'mi puanlamaya koyuyorum asfjlk Very Happy
Binası: [ Önceki
öğrencilerden ise. Eğer Seçmen Şapka değerlendirmediyse yazdığınız
binayı size ne kadar uğraşsanız da vermiyoruz. ] Slytherin
RolePlay:Sıradan bir gün... Ve önümde şimdilerde sadece betondan ibaret ünlü Parkinson malikânesi. Bir zamanlar neşe saçan duvarlar içinde üzgün bir surat. Artık kimse uğramıyor deniyor buralara. Ne kadar doğru bilemiyorum. Fakat malikânede içindekiler de unutulmuş artık. Miss Parkinson’un öldüğünü söylendi. Ve konu kapandı. Herkeste buna inanıyor. Neden inanmasınlar ki? Şatafatlı malikânede unutulmuş kadın. Kime ne? Ve Katili bilinmeyen yüzlerce ölü… Fakat ben biliyorum. Biliyorum ki öldürülen onca insan ve benim tüm ailem burada.Mahvolan yaşamım bu malikânede yaşayan, adı unutulmuş o kadının eseri. Yüzleşme vakti Miss Parkinson sonsuza dek saklanamazsınız!

Kapının önünde midem biraz daha bulanıyor. Büyük demir kapı artık örümceklerin bir numaralı sığınağı olmuş belli! Oldum olası nefret etmişimdir bu pis yaratıklardan. Iyk! Neyse ki bin bir güçlükle kapıya elimi koyabiliyorum. Sanki nefretimi, kinimi, tüm düşüncelerimi kabullenircesine gıcırdayarak açılıyor kapı. Ne düşündüğüm gibi bir lanet ne de bir bubi tuzağı! Ağır kokuyor etraf, aradığım yaşanmışlığı bulamamışçasına buruşuyor yüzüm. Burnumu kapatarak tozlu yerleri siliyorum ayaklarımla son savaştan beri girilmemiş gözüken koridora bakarak. Pislik geleceğimi tahmin etmiş tabi. Derin bir iç çekip merdivenlere doğru bir yol tutturuyorum. Gri-siyah odada saniyelik bir yeşil çarpıyor gözüme. Hızla geri dönüyorum. Aradığımı bulmak istercesine umutla aranıyor gözlerim. Heybetli duvarlarda yok olmaya yüz tutan yeşil kumaş parıltısını görüp rahatlıyorum bir anlığına. Sonra içimdeki kuşku yeşeriyor yeniden ya orda bir şey varsa? Olağan Gryffindor cesaretiyle yaklaşıyorum biraz daha. Elimin yanıyla kumaşın üzerinde geziniyorum. Her zaman dikkat ettiğim o hastalık derecesinde titizliği bir kenara bırakarak hemde. Elimi gezdirdikçe açılan kumaşa hayretle bakıyorum. Bu dünyadan değil gibi gözüküyor normal değil gibi. Dalıp gidiyorum. Arkamdan gelen o olağanüstü sesi duyuncaya kadar “Hoş geldiniz Miss Lion”.

Hızla geriye dönüyorum sesimin titremesine engel olmaya çalışarak “Miss Park-kinson s-siz misiniz?”Kadın kıkırdıyor. “Henüz doğumda öldüğü söylenen ikiz kardeşimden bahsediyor olmalısınız herhalde Miss Lion”. Pansy’nin yüzüne dikkatle bakıyorum. Bunun fotoğraflarda gördüğüm güzel yüz olduğuna kadar eminim ki. Ama kadın Mrs. Parkinson olmadığını söylüyor emin olmak istercesine soruyorum; ”İlk adınız Pansy değil mi acaba?”O kadar güzel gülümsüyor ki onun fotoğraflarda gördüğüm “O” olduğuna inanmam imkânsız gibi. “ Evet, küçüğüm, ilk adım Pansy lakin hayat hikâyem hiçte sandığınız gibi değil. Beni dinlemek için zaman ayırabilir misin acaba?” Buraya gelirken ki kinimin aksine garip bir merakla yaklaşıyorum kadına. Böyle düşünmemin bir nedeni olmaz biliyorum ama sanki benimle de doğrudan ilgisi olan şeyler anlatacakmış gibi geliyor bana. Heyecanlandığımı kabullenircesine midem ters yüz oluyor aniden. Başlamadan önce sormak istediğim sorular var fakat bu kibar kadını yormak istemediğimden evet diyorum, lütfen devam edin Pansy. Anlatacağı çok uzun bir hikâyeymiş gibi davranışları var nedense. Bense kısa bir açıklama bekliyorum. Aradığımın o olmadığını anlamış durumdayım bu tatlı kadıncağızla benim ne derdim olabilir ki. Düşündüklerimi anlamışçasına bana bakarak gülümsüyor. “Penelope meleğim söylemek isterim ki benim anlatacağım her şey senin geçmişindir. Bunları bilmeni istemezdim, ama ne yazık ki bilmelisin. O yüzden bu tatlı kadıncağızı çok iyi dinlemelisin.” Ona ilk adımı söylediğimi hatırlamıyordum ayrıca kullandığı cümleler benim cümlelerim. Sen diyorum hafif içerlemiş bir edayla; "Benim aklımı okudun." Anlayışlı bir ifadeyle bakıyor bana,nedense bu kadını gözlemlemek bana zevk veriyor.İnsanları öyle çok inceleyen biri sayılmadığım halde üstelik.“Evet, canım yapmak zorundayım, benim işim bu. Ben bir zihinfendarım.” Sonra bir şey unutmuşçasına heyecanla gözlerini kırpıştırıyor “Ah Penelope, bebeğim, ne kadar dikkatsizim sana oturacak bir sandalye getireyim.” Yavaş adımlarla malikânenin içerilerine doğru ilerliyor gözlerimle onu takip ediyorum neden sonra ne yaptığını iyice merak etmeye başlıyorum. Hiç bir normal büyücü gidip sandalyeyi kendi eliyle getirecek kadar aptal olamaz.“Pansy bir an önce buraya gelir misin?” Sonra kaba davrandığımı düşünüp ekleyiveriyorum; lütfen. İçeriden hala adım sesleri geliyor. Neden sonra ki sevgili Pansy’miz teşrif ediyorlar. Kızıyorum. Çünkü arkada bir şeyler planlamış gibi geliyor bana. Ben bu planın ne olabileceğini düşünürken o sakin bir edayla sandalyeyi kumaşın olduğu yerin karşısına koyup oturmamı işaret ediyor ve daha ben tam olarak oturamamışken anlatmaya başlıyor;

“Fark etmediğinin farkındayım tatlım fakat ben canlı bir insan değilim. Öyle gibi gözüküyor olabilirim çünkü tam olarak bir hayalet olduğumda söylenemez. Yutkundu söyleyeceklerini düşünüyor gibi gözüküyordu. Ben bu malikânede dünyaya geldim Penelope o zamanlar burası zamanının en ünlü mekânlarından biriydi. Bu kadar ünlü bir malikâne nasıl bu kadar kolay unutuldu aklım almıyor hala! Draco gerçekten iyi iş başardı. Bak şekerim ben doğarken annem ölmüş bence henüz bebekken bile çok güçlü olan kardeşim yüzünden oldu bu. Beni doğurtan şifacı diyor ki ben doğmadan tam önce bir beyaz ışık parlamış ve ne olmuşsa ikiz beklendiği halde sadece ben doğmuşum. Fakat ben kız kardeşimin aslında hiç var olmadığına inanmadım. Çünkü benimle birlikte yaşıyordu hissediyordum. Varlığı gittikçe fark edilir olmaya başlıyordu. Sonra on bir yaşına gelen her büyücünün gittiği gibi bende Hogwart’sa gittim. Cesurdum Penelope o kadar cesurdum ki. Tam bir gryffindor kızıydım. Ve sonra seçimler oldu. Seçmen şapka kafama daha değmeden bağırdı; Slytherin. İnanabiliyor musun ben artık bir Slytherindim. Yanlış binaya seçildiğimi bir an için bile düşünmedim. Sonuçta seçmen şapka hiç yanlış yapmamıştı. İçimde kötüyü aramaya koyuldum. Orda öyle bir şey olmadığını bile bile. Ve kardeşim Penelope, boş durmuyordu. Zamanla onunla bütünleştim. Ben Pansydim ama beni yöneten oydu. Yanlış kişilerle arkadaş oldum, yanlış işler yaptım Penelope. Ruhumun bir köşesinde bendim ve buna isyan ediyordum. Fakat çığlıklarım bastırılıyor, hıçkırıklarımı kimse duymuyordu. Penelope hapis yaşamak nasıldır bilir misin? Ben müebbet’e hüküm giymiştim. Üstelik suçsuzdum da. Ve sonra babanla tanıştım. Mükemmel bir insandı bebeğim ve ben ona ilk görüşte âşık oldum. Tabi o da bana. Fakat farklı biriydi Penelope gerçekten farklıydı daha ilk görüşte benim kim olduğumu, neler çektiğimi anlamıştı. İnsanın ruhunun içini görüyor ve orda yalnız olmadığımı biliyordu. Bana yardım etti. Onu gördükçe, onunla birlikte oldukça güçleniyor kız kardeşimi yenmeye bir adım daha yaklaşıyordum. Onunla evlenmek istedim fakat ailem izin vermedi çünkü düşman ailelerden geliyorduk. Ve bizde gizlice evlendik. Çok mutluydum. Sonra sana hamile olduğumu öğrendim. Aradan 8 ay geçmiş ya da geçmemişti. O sıralarda annemin ölüm haberini aldım ne kadar yıkıldım bilemezsin. Onunla hiç görüşmemiş, bir özür bile dilememiştim. Canım benim. Ve sonra sen geldin bebeğim. Yanımızda bir tek şifacı bile yoktu. Ve ben güçsüzdüm, yıkılmıştım. O ise içinde taşıdığı kin ve nefretle güçleniyordu. Ve doğumda beni yendi Penelope. Ruhum ikiye bölündü. Fakat tam bir bölünme olmamıştı bu ben ondan daha canlıydım ve artık bir koftiydim. Sevmişti Penelope ben hiç anlayamadım ama babanı o kadar çok sevmişti ki. Kıskançlık onun gözünü kör etmişti. Dışarıya çıkar çıkmaz bana saldırdı fakat baban beni korumak için atıldı.”
Duraladı güzel gözleri buğulanmış yüzü haşinleşmişti.


“Kahroldu Penelope ve kendini o perdenin arkasındaki dünyaya attı. Senin daha çok onun çocuğu olduğunu iddia etti. Çünkü sen bir çatalağızsın bebeğim. Seni onun izni olmadan koruyabilecek ya da yetiştirebilecek özelliklere sahip değildim artık. Bir akşam seni dünyada güvenebileceğim tek kişi olan Draco’ya bıraktım ve gittim. Sana annelik yapamadım Penelope bundan sonrada yapamayacağım inan bana bu mümkün olsaydı bir saniye bile durmaz seni yanıma alırdım. Çok üzgünüm bebeğim, yapamadığım her şey için..."

*Başka bir sitede aynı adlı karakterim için yaptığım bir rpg,gerekirse pm ile kanıtlayabilirim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Meredith Phoebe Jonhson
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Meredith Phoebe Johnson
» Meredith Eve Aguirre

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ateş Oku RPG ~~ Hogwarts :: Genel :: Hogwarts Geçmişi :: Seçmen Şapka Geçmişi-
Buraya geçin: